İhsan Eliaçık'tan Gezi eylemleriyle ilgili çok konuşulacak açıklamalar!

Gezi eylemlerinin en dikkat çeken isimlerinden İhsan Eliaçık: "Gezi’de iki sahne, yani Miraç Kandili ve Cuma namazı, bazılarının din düşmanlığı iddiasını çökertti" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol
İhsan Eliaçık'tan Gezi eylemleriyle ilgili çok konuşulacak açıklamalar!

Gezi eylemlerinin en çok öne çıkan isimlerinden biriydi İhsan Eliaçık. Polis kordonu altındaki Taksim Meydanı’nda kılınan Cuma namazları, Gezi Parkı’nda kutlanan Miraç Kandili’yle Eliaçık’ın etrafında toplanan “antikapitalist Müslümanlar” bir anda bütün Türkiye’nin ilgi odağı oldu. Antikapitalist Müslümanlar, Ramazan boyunca düzenledikleri Yeryüzü İftarları’yla çok farklı kesimleri mütevazı sofralarda biraraya getirdi.



İhsan Eliaçık, Gezi eylemlerininde yaşananları, hükümet çevresinden gelen “darbe” iddialarını ve son aylarda artan kutuplaşmayı Taraf'tan Emrah Çelik'e değerlendirdi değerlendirdi.



"Gezi Parkı eylemleri geniş bir alana yayıldı. Herhangi bir organizasyon olmadan bu kadar yayılmasının sebebi neydi sizce?



Şimdi bu tür hareketleri, biri bir düğmeye bastı ve herkes harekete geçti diye açıklamak bir halüsinasyondur. Böyle bir şey yok. Bu sahici bir harekettir ve toplumda bir karşılığı vardır. Bu şunu gösteriyor: Toplumda birikmiş bir öfke var ve bu birikmiş öfkeler bir şekilde dışarı çıkıyor.



Herkesin öfke sebebi farklı farklı. Mesela Gezi Parkı’nda bu işin çekirdeğini oluşturan gençlere bakacak olursak, bunlara 90 kuşağı deniyor. 1990’da doğan biri, 12 yaşından 23 yaşına gelene kadar ekranlarda hep Tayyip Erdoğan’ı seyretti, başka biri yok. Gençler, onun tarzından pek haz etmiyor. Hegemonik ve buyurgan bir üslubu var, bunu da sevmiyorlar. Tayyip Erdoğan, çocuğunun uzun saç bırakmasına, favorilerine, küpelerine karışan, bundan hoşlanmayan ve çocuğuyla sürekli bir gerilim içinde olan muhafazakâr baba tiplemesinde. Çocuklar öyle görüyor onu, “rahat bırak bizi” diyorlar.



Eylemciler arasında başka kimler vardı?



Gençlerin dışında, bu tepki dışarı yayılınca, AK Parti’nin on bir yıllık icraatlarından memnuniyetsizlik içerisinde olan bir Ulusalcı CHP tabanı var; onlar da “Cumhuriyet elden gidiyor” diye bir duygu içindeler ve bu duygu içlerinde acayip bir öfke biriktirmiş vaziyette. Onlar da bu nedenden ortaya çıktılar.



Siz ve grubunuz?



Biz de, sayıca çok olmasa bile söylem gücü olarak çok önemli bir yerde duran bir fikriyata sahibiz. Biz bu döneme “abdestli kapitalizm” diyoruz. Dindarların mala-mülke dalması, harama batması, bilgiyi, iktidarı ve serveti edinme ve kullanma biçimleri, aşırı derecede muhteris ve paragöz çıkmaları, bu gibi şeylere tepkiliyiz.



Başka dikkat çeken gruplar var mıydı?



Bir de diğer sol örgütler vardı. Onlar güçleri azalmış olsa da, 150- 200’er kişilik gruplar hâlinde orada yer alıyorlardı. Üzerinde düşünülmesi gereken bir başka şey de taraftarlar; ağırlıklı olarak Beşiktaş taraftarı olan Çarşı grubu başta olmak üzere tabi.



Sizden ve bireysel katılanlardan başka dindarlar, dinî cemaatler yoktu, neden sizce?



Burayı dine karşı olan, çağdaş, modern, laik, darbeci, Ergenekoncu bir kesim olarak görüyorlar ve Tayyip Erdoğan’ın söylemlerine inanmış durumdalar. Yani onlara göre burada din düşmanları, darbeciler ve dış güçler var. Din düşmanları, camiye ayakkabıyla giriyorlar, başörtülülere saldırıyorlar; darbeciler, eski Ergenekoncular, ilk fırsatta hemen geri gelmek istiyorlar, sandık dışı yolla hükümeti devirip tekrar eski vesayet günlerine bizi geri götürmek istiyorlar; bir de dış güçler, yani “faiz lobisi” dediği küresel dış güçler düğmeye bastı, Başbakan da ona karşı savaşan kahraman pozisyonlarına girdi. Bunun üçü de aslı-astarı olmayan şeyler, ama insanlar inanıyor ve Başbakan’ın etrafında sarılıyorlar, “Onu yedirtmeyiz!” diye.



Bunların bir gerçekliği yoksa korku veya öfkenin asıl sebebi nedir peki?



Şu anda AK Parti iktidardan düşse işini kaybedecek en az yüz bin kişi var. Bunlar muhafazakâr yeni sınıftır. Yeni yatırım yaptılar, iyi para kazanıyorlar. Rantın, nemanın dibine vurmuş vaziyetteler. Bunu kaybetmekten ödleri kopuyor. Sadece kaybetmekten değil, hesap sorulacağından endişe ediyorlar. Silivri’ye tıkılacağız, ellerimize kelepçeler vurulacak, bundan sonraki hayatımız mahkemelerde sürünerek geçecek endişesine kapılmış vaziyetteler ve can havliyle sarılıyorlar, bu hususta kimseyi affetmiyorlar. Öfkelerinin sebebi bu."



Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.




Sıradaki Haber İçin Sürükleyin