Cumhuriyet Gazetesi yönetici ve yazarları hakkında "PKK/KCK, FETÖ/PDY ve DHKP/C'ye müzahir oldukları", iddiasına ilişkin yürütülen soruşturmada, Can Dündar, Akın Atalay, Ahmet Şık,Bülent Utku, Kadri Gürsel ve Aydın Engin ile "jeansbiri" Twitter hesabının sahibinin de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında gözaltılardan 156 gün sonra iddianame hazırlandı.
Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinden 61 gün sonra gözaltına alınarak tutuklanan Ahmet Şık'ın dosyası da ana dosyayla birleştirildi. İddianamenin, iktidara yakın yayınlara sızdırılan kısmında, gazetenin son üç yıldaki yayın politikasının başlıca suçlama dayanağı olarak gösterilmesi dikkat çekti.
Sabah'ta yer alan habere göre, Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekincive Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba tarafından hazırlanan iddianamede, 'bir numara' olarak Can Dündar gösteriliyor.
Hakkında iddianame düzenlenen diğer kişiler şöyle:
Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Bülent Utku, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu ÜyesiGüray Öz, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Turhan Günay, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hakan Karasinir, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Kemal Güngör, Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Hikmet Çetinkaya, Cumhuriyet Gazetesi Mali İşler Müdürü Bülent Yener, @jeansbiri isimli Twitter hesabı sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu, Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet gazetesi ABD muhabiri İlhan Tanır, Cumhuriyet Gazetesi Muhasebe Müdürü Günseli Özaltay.
"Son 3 yılda değişime uğradı" iddiası
Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede Cumhuriyet gazetesinin 7 Mayıs 1924'te Atatürk'ün talimatıyla yayın hayatına başladığı anlatıldı. Gazetenin 90 yıllık geçmişinde kurucusu Yunus Nadi'nin belirlediği amaç ve hedefleri çerçevesinde yayın yaptığı kaydedilen iddianamede, son 3 yılda ise geçmişinin ve kuruluş felsefesinin tam aksi yönünde değişime uğradığı iddia edildi.
Açıklanmadan önce bugün başta Sabah olmak üzere iktidara yakın bazı gazetelerde içeriğine dair bilgiler verilen iddianamede, Can Dündar'ın 2013 yılında gazetenin başına geçmesi ile birlikte gazetenin kuruluş amaç ve hedeflerinin dışına çıkarak farklı bir yörüngeye oturduğu öne sürüldü. "Gazete bu dönemde adeta FETÖ, PKK ve DHKP-C terör örgütlerinin savunucusu ve kollayıcısı olmuştur" iddiasının öne sürüldüğü iddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Dosyamız şüphelilerinden Can Dündar'ın 08/02/2015 tarihinde Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliğine gelmesinden sonra, gazetenin yayın politikası radikal şekilde değişmiş, bu değişiklik basit editoryal tercihlerin ötesine geçerek, gazetenin FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C silahlı terör örgütlerinin amaçlarına hizmet eden, manipülatif haberleri yaygınlaştıran, MİT Tırları hadisesinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanı hakkında "teröre destek veren devlet ve Cumhurbaşkanı" imajını yaratan bir yayın organı haline gelmesine neden olmuştur. Öte yandan gazetenin yapmış olduğu yayınlarla terör örgütleri ve faaliyetlerini "sevimli göstermeye", güvenlik güçlerinin meşru operasyonlarını etkisizleştirmeye çalıştığı, bu doğrultuda algı yaratmaya yönelik kapsamlı haberlere imza atıldığı saptanmıştır.
FETÖ/PDY'nin medya aracılığıyla giriştiği algı operasyonlarının en temel örnekleri olan ve Cumhuriyet gazetesinde günlerce süren yazı dizileriyle ele alınan konulardan anlaşılacağı üzere, örgüt medya aracılığıyla giriştiği algı operayonunu özellikle Cumhuriyet gazetesi üzerinden gerçekleştirmeyi arzulamıştır. Atatürkçü çizgisiyle bilinen, TSK mensupları arasında ve bürokraside rahatlıkla kendisine yer bulabilen Cumhuriyet gazetesi, FETÖ/PDY'nin diğer yayın organlarının (Taraf, Zaman, Bugün, Samanyolu TV gibi) itibarsızlaşması ve kamuoyu nazarında güvenilirliklerini kaybetmeleri sebebiyle örgüt tarafından hedef seçilmiş, gazete ve örgütün birbirine bütünüyle zıt çizgileri, öncelikle gazetenin güncel yayın politikasını belirleyen Cumhuriyet Vakfı'nın ele geçirilmesi suretiyle kesişmeye zorlanmıştır. Bu aşamadan sonra vakıf tarafından belirlenen genel yayın yönetmenleri eliyle gazete FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C lehinde çalışan bir yayın organı haline getirilmiştir. Gazetenin yayın politikasındaki değişimin şüpheli Can Dündar'ın genel yayın yönetmenliğine getirilmesiyle başladığı, şüphelinin bu görevi 08/02/2015-06/07/2016 tarihleri arasında icra ettiği, 01/09/2016 tarihinden sonra bu görevi Murat Sabuncu'nun üstlendiği, belirtilen tarihlerde gazetedeki haberleri seçme ve aktarma usulünün esasen bu kişiler tarafından belirlendiği, bununla birlikte Cumhuriyet gazetesinde genel yayın yönetmeninin Vakıf Yönetim Kurulu tarafından belirlenip atanması sebebiyle bu süreçte yaşanan yayın politikası değişikliğinden ve haberlerin aktarılış şekillerinden yönetim kurulunda bulunan tüm şüphelilerin sorumluluğu bulunduğu açıktır."
ByLock iddiası
Sabah'ın haberine göre, 19 kişinin Gülen cemaatinin kripto haberleşme programı olduğu belirtilen ByLock kullanan kişilerle yoğun irtibatının olduğu öne sürülen iddianamede, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel'in 92 ByLock kullanıcısı ile irtibatlı olduğu iddia edildi.
Jeansbiri ve İlhan Tanır da iddianamede
İddianamede, @jeansbiri Twitter hesabının sahibi çıkan Ahmet Kemal Aydoğdu da şüpheli olarak yer aldı. Ayrıca gazetenin eski ABD muhabiri İlhan Tanır'ın uzun süre 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kapatılan yayınlar arasında yer alan Haberdar.com'da görev yaptığı, son dönemde Cumhuriyet'e transfer edildiği iddianamede yer aldı.
Savcı 'FETÖ üyeliği'nden yargılanıyor
Cumhuriyet'in yöneticileri ve yazarlarına yönelik "FETÖ ve PKK adına suç işledikleri" iddiasıyla başlatılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat İnam, 'FETÖ üyeliği' ve 'suç uydurmaktan' yargılanıyor.
"FETÖ’nün Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu" iddiasına yönelik suçlamalarla ilgili açılan davada, tamamı savcı ve hâkimlerden oluşan 54 kişi arasında Murat İnam da bulunuyor.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Ömer Faruk Aydıner tarafından hazırlanan 3 bin 153 sayfalık iddianamede, birinci sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın olduğu, 997 müşteki var.
Davanın sanıklarına yönelik yöneltilen suçlamalar şöyle:
1) Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak (FETÖ/PDY Silahlı
Terör Örgütü),
2) Siyasi ve Askeri Casusluk,
3) Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama ve Bu Suça Teşebbüs
Etmek,
4) Cebir Ve Şiddet Kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni
Ortadan Kaldırmaya Veya Görevlerini Yapmasını Kısmen Yada Tamamen
Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etmek,
5) Suç Uydurma,
6) Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Etmek,
7) Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilen Verilerin Kaydedilmesi,
8) Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme Veya Değiştirme
9) Görevi Köteye Kullanmak
10) Resmi Belgede Sahtecilik…
Sanık olan tüm savcı ve hâkimlerin bir kez ağırlaştırılmış müebbet, ayrıca bir kez müebbet ve ek olarak 67 yıl 3 aya kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor. Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde görülen bu davanın ilk duruşması 4 Ekim’de gerçekleşti ve 22 Kasım’a ertelendi. Davanın 28 numaralı sanığı, Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik soruşturmayı yürüten Savcı Murat İnam. Cumhuriyet yöneticilerini ve yazarlarını “FETÖ adına suç işlemekten” gözaltına aldıran savcı, FETÖ’ye üye olmaktan hâlâ yargılanıyor.