Basın Konseyi'nden, MİT TIR'ları haberi nedeniyle tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül hakkında hazırlanan iddianameyle ilgili yaptığı açıklamada, "Dündar ve Gül'ün iddianameyle gazetecilik yaptıkları için suçlandıkları teyit edilmiştir" denildi.
İşte, Basın Konseyi'nin o açıklaması:
“DÜNDAR VE GÜL’ÜN İDDİANAME İLE GAZETECİLİK YAPTIKLARI İÇİN SUÇLANDIKLARI TEYİT EDİLMİŞTİR!”
Uluslararası kamuoyunu aydınlatmak için, Hükümeti ve Adalet
Bakanlığı'nı göreve çağırıyoruz!
MİT TIRlarına ilişkin haber yaptıktan sonra, haklarında soruşturma
açılan ve 2 aydır Silivri’de tutuklu olan, Cumhuriyet Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül
hakkında hazırlanan iddianamedeki, ömür boyu yaşam haklarını yok
sayan suçlamaları kabul etmiyoruz!
Deliller arasında, 52 köşe yazısı, 2 yazı dizisi, 6 haber ve 1
twıtter mesajının “suç aleti” olarak, ortaya konulması Gül ve
Dündar’ın “gazetecilik faaliyetinden ötürü” suçlandığının en açık
kanıtıdır.
Gül ve Dündar’ın “gazetecilik faaliyetinden ötürü
yargılanmadıkları” söylemlerinin doğru olmadığı görülmüştür. Hatta
meslektaşlarımız Kasım 2015’te tutuklanmışken iddianamede son suç
işleme tarihi olarak 11 Ocak 2016’nın gösterilmesi ve tutukluyken
hazırlanan bazı yazıların buna dayanak yapılması, gerçeği daha net
ortaya sermektedir. Aksini öngören Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
kararlarına rağmen, sorgularında meslektaşlarımıza haber
kaynaklarını ifşa etmeye zorlamak amaçlı sorular sorulması da kabul
edilemez diğer bir yaklaşımdır.
Salt bu şekilde bir iddianamenin hazırlanmış olması bile başka
gazetecilerin de, görevini yapmaktan çekinmeye sevk edebilecek bir
gözdağı niteliğindedir. AİHM içtihadına göre ise; ifade
ve basın özgürlüğünün ihlali mahiyetindedir.
Gazeteciler görevlerini yapmaları nedeniyle, “terörist, casus,
ajan” olarak gösterilemez!
Bu anlayışla hareket edildiğinde de;
52 köşe yazısının karşılığının= “teröristlik”,
6 haberin = “casusluk”
2 yazı dizisinin ve 1 twıtter mesajının= “ajanlık”
olduğu anlamı çıkar.
Bu bakımdan, haklılığımızın zamanla kanıtlandığı Ergenekon ve
Balyoz davalarında defalarca dile getirdiğimiz gibi, bu davanın da
ileride tarihte hak ettiği yeri alacağını ve bugün bu süreci
destekleyenlerin yarın suçu başkasına atma telaşı içerisine
gireceklerini şimdiden biliyoruz.
Öte yandan, madem Gül ve Dündar’ın gazetecilik faaliyetinden
yargılanmadıkları ve Devlet aleyhine ağır suç teşkil eden
faaliyetlere giriştikleri iddia edilen ve dünyanın yakından takip
ettiği bu dava hakkında o halde;
Uluslararası kamuoyunu aydınlatmak üzere Hükümeti ve Adalet
Bakanlığı’nı harekete geçmeye ve bu iddianameyi yabancı dillere
tercüme edip siyasi kuruluşlara, başta basın özgürlüğü ile
ilgilenenler olmak üzere, insan hakları kuruluşlarına dağıtmaya
davet ediyoruz!
Böylece bütün dünya, yargılamanın neye ilişkin olduğu hakkındaki
kendi kararını verebilecektir!
Basın Konseyi olarak, basın mensuplarına yönelik eylem ve
işlemlerinde tüm kamu görevlilerini Anayasamıza, mevzuatımıza ve
Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası antlaşmalara uygun
davranmaya bir kez daha davet ediyor; aksine tutumun er ya da geç
hukuki neticeleri olacağını hatırlatıyoruz.