Hürriyet yazarı Melike
Karakartal, geçen hafta kurye kılığında kapısına gelen bir
kişinin saldırısına uğramıştı. Saldırgan 10 dakika boyunca kapısını
tekmelemiş, yumruklamış ve hakeret etmişti. O saldırgan serbes
bırakıldı.
Ayşe Arman köşesine bugün bu olayı taşıdı ve saldırganın serbest
bırakılmasıyla ilgili şu soruyu sordu: 'O herif neden dışarıda,
Melike'ye ya da bir başka kadına kafayı taksın ve zarar versin diye
mi?'
Ayşe ARMAN / HÜRRİYET
Melike olayı değil bütün kadınların olayı
NEFESSİZ kaldım...
Gazetemizin yazarı Melike Karakartal’ın yaşadıklarını kendisinden dinleyince...
Bu ne ya!!!!
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz!
Aşağıda bütün detaylarıyla okuyacaksınız. Bir adam onu önce gazeteden arıyor, sonra cep telefonunu buluyor, sonra da kapısına dayanıyor, yanlış okumadınız, kapısına dayanıyor, kurye kılığında...
Ve tam bir saat 10 dakika boyunca kapısını tekmeliyor, yumrukluyor, hakaret ediyor, tehdit ediyor!!!!
Ne var ki, Melike adamı tanımıyor bile...
Gerçekten korku filmi gibi...
Ve bu adam şimdi serbest...
Olacak şey mi????
Bu, sadece Melike meselesi değil. Münferit bir mesele de değil.
Ne yazık ki, bu ülkede bu, kadınların kaderi...
Allah kahretsin ki, o herif
dışarıda...
Niye?
Melike’ye ya da bir başka kadına kafayı taksın ve zarar versin diye mi?
Çok çok geçmiş olsun Melike...
Teşekkürler...
Başına gelen nedir?
Sorma... Beni önce gazete telefonlarından, sonra bir şekilde
numarasını bulduğu cep telefonumdan arayıp rahatsız etti. Sonra
adresimi buldu, evime geldi. Kendini kargo firması elemanı olarak
tanıttı. Kapıma dikildi. Ve içeri girmeye çalıştı. Olan
bu...
Aman Allah’ım! Gerçekten çok korkunç! Sana musallat olan
bu adam kim?
Tuhaf olan da bu... Daha önce hiç görmedim, tanımıyorum,
bilmiyorum.
Peki onun varlığından ilk nasıl haberdar
oldun?
Aralıktı, Kelebek’in yayın yönetmeni Selim (Akçin) aradı ve bu
adamdan bahsetti. Birkaç kez Selim’le konuşmuş, telefonlarını
dinlettiğimi iddia ediyormuş.
Nasıl yani?! Sen onun telefonlarını dinletiyormuşsun,
öyle mi?
Evet. Güldük geçtik. Pek önemsemedik. Yanlış yapmışız! Çünkü bir ay
sonra cep telefonumu buldu ve beni aradı. Bu sefer bana, neden onu
dinlettiğimi sordu! Yine ciddiye almadım, çünkü alınacak bir tarafı
yoktu ama adam çok ciddiymiş!
Peki bu saçmalıkları devam ettireceğini hesap ederek bir
şey yaptın mı?
Evet. Bak, onu yaptım. Hemen aynı gün, bu aramalarla ilgili olarak
suç duyurusunda bulundum...
Sonra peki?
Bu olaydan bir ay sonra aynı adam, ev adresimi buldu, kapıma kadar
geldi. Kargo şirketi ismi vererek kapıyı açmamı istedi...
Korku filmi gibi...
Evet. Kapıdaki gözden baktım... Tesadüfen... Bakmadan da kapıyı
açabilirdim. Ama baktım. Üzerinde üniforma yoktu. Kapının dibinde
duran, karanlık, garip bir adam. Bir acayiplik hissettim. Kargo
beklemediğimi söyledim. Ve sonra kâbus başladı... Tam bir saat on
dakika evime girmek için uğraştı!!!!
İnanamıyorum...
Evet... Bir saat on dakika! Kapıyı tekmeliyor, yumruk atıyor,
tehditler savuruyor...
Feci... N’aptın peki?
Sakin olmaya çalıştım. Ve ulaşabildiğim herkesi aradım. Önce polisi
tabii... 155’i üç kere aradım... Ve sonunda adamı kapıda
yakaladılar. Ama tabii hemen gelmediler. Diyorum işte, bir saat 10
dakika bu işkenceye maruz kaldım diye. O süre boyunca, sözlü şiddet
var, tehdit var, haneye tecavüz var, taciz var, kapı tekmeleme var,
yaptığını itiraf ettiği ifadesi var. Üstelik kapı açılsaydı da ne
yapacağı meçhul... Ama savcı, adamı tutuksuz yargılanmak üzere
serbest bıraktı!
Peki bu nasıl olabilir? Nasıl serbest kalabilir? Akla
ziyan bir durum. Sen kapıyı açsan bu adam, seni darp da edebilirdi,
daha kötü şeyler de olabilirdi... Ve şu an serbest...
Zaten beni darp etmeye kalkışacağı, o güne dair ses kayıtlarında
var...
Nasıl yani?
Ben o bir saat 10 dakika içinde, kendimi sakinleştirebildiğim ve
kapıyı açamayacağına kanaat getirdiğim bir anda, konuşmalarının,
sayıklamalarının bir kısmını kaydettim. Birini aradı, “Kapısına
geldim, kafasını kıracağım!” dedi. Bu sözleri, ses kaydı olarak
bende duruyor...
E peki savcıya delil olarak sunmadın mı?
Sundum. Ama buna rağmen savcı, saldırganı tutuksuz yargılanmak
üzere serbest bıraktı. Şimdi saldırganın taciz ve haneye tecavüz
dahil pek çok farklı suçtan yargılanması için açtığımız iki ayrı
ceza davası var...
Uzaklaştırma kararı çıkmadı mı peki?
Çıktı. Koruma kararı da çıkacak. Valilikten koruma talebimiz de
var. Bunların dışında benim kendi özel hayatıma yönelik aldığım
güvenlik önlemleri var...
Çok çok geçmiş olsun... Sen suç duyurusunda bulununca bu
iş hallolur diye mi düşünmüştün?
Daha önce benzer durumlarda saldırganların serbest bırakıldığına
pek çok kez şahit olduk, biliyorsun. Otobüs tekmecisi de serbest
kaldı, sayısız benzer örnek var. Ne yazık ki, adalet sistemimizdeki
genel uygulama bu. Serbest bırakılacağını tahmin ediyordum ama...
Savcının “tutuksuz yargılanmak üzere” serbest bırakması açıkçası
beni şaşırttı. Bu, açık açık suça teşviktir. Saldırgan, “Ben
yapmadım” bile demiyor, “Yaptım!” diyor. Suç işlediğini itiraf
ediyor ama savcı, “Olur öyle şeyler, hiç sorun değil” demek ister
gibi, tutuksuz yargılanmasına karar vererek serbest bırakıyor! Oysa
savcıların sorumlu davranarak, suçu önleyici nitelikte karar
vermesi gerekmez mi? Sadece bu vakada değil, Türkiye’de benzer
suçlarda karşılaştığımız yanlış bir uygulama. Emniyet birimi
içinde, “Kadına Şiddet ve Aile Bürosu” var. 5 yıl önce çıkan kadına
şiddetin önlenmesi yolunda ciddi önlemler alan ve yaptırımları olan
bir kanun var (6284 sayılı Kanun) ama üzülerek söylüyorum, hâlâ
kadına ciddi anlamda zarar gelmeden, saldırgana gerçek ve caydırıcı
bir ceza vermiyor hukuk sistemi. Savcı, “Bırakın gitsin” diyorsa
kanun nasıl uygulansın? İşte bunun değişmesi lazım!
SALDIRGANI VE TACİZCİYİ ÖDÜLLENDİREN SİSTEM
Bir gazeteci olarak senin tecrübenden, bize nelere
dikkat etmemizi önerirsin?
Saldırganı, tacizciyi ödüllendiren bir sistem içinde ne yapsak boş!
Kadınları güçsüz, çaresiz olarak kodlamış, ancak “anne” veya “eş”
olduğunda anlam yükleyebilmiş eril bir kültürün içinde yaşıyoruz.
Kadın gazeteciler olarak, o işlerin, aslında öyle olmadığını
anlatmayı sürdürüyoruz, sürdürmeliyiz de... Bu anlayış, bu sistem
değişmek zorunda! Ama kadınlar seslerini yükseltmezse hiçbir şey
değişmez! Bu adamlar, canları istediğinde kadınlara
saldıramayacaklarını, takip edemeyeceklerini, şiddet
uygulayamayacaklarını, tanımadıklarını kadınların kapılarına
dayanamayacaklarını öğrenecekler. Öğreteceğiz...
KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ CEZALANDIRMAYAN BİR SİSTEMDE SUÇLU SALIVERİLİYOR
Bu adamı ailene, nişanlına filan söylemiş
miydin?
Tabii tabii. Herkes biliyordu. Ama hayatımızda böyle olaylara ve
kişilere yer olmadığı için, ben dahil kimse böyle bir şey
yaşayabileceğimi öngöremedi! Olan biteni kısaca Facebook’ta
arkadaşlarıma yazdım, medya çalışanı o kadar çok kız arkadaşım
benzer hikâye anlattı ki...
Çok fena...
Evet. Ben, her koşul ve ortamda kendimi koruyabilirim. Ailem,
dostlarım, gazetem beni korur, koruyor ama elinde bu imkânı olmayan
ve sürekli baskı, şiddet ve tacize maruz kalan yalnız kadınlar ne
yapacak???
Yani, bu münferit bir vaka değil...
Aynen öyle! Bu, bir sistem sorunu. 2015’te erkek şiddetine maruz
kalan kadınların açtığı dava sayısı 7 bin. Neden bu kadar az?
Kadınlar, ‘Bir şey olmaz!’ diye eve gönderildiği, için...
Korktukları için... Saldırganlar serbest bırakıldığı için...
Sistem, erkeği serbest bırakarak teşvik ediyor. Ceza
almayacaklarını veya az cezayla yırtacaklarını bildikleri için, bu
kadar pervasız davranabiliyorlar...
Ayşe Arman'ın yazısını BURADAN okuyabilirsiniz.