İşte Faruk Bildirici bugün yayımlanan Hem gazeteci hem reklamcı olunamaz başlıklı bugünkü yazısı:
Gazetecinin bu sorumluluğu, okurları yanıltmamayı, onlara sadece
ve sadece “gerçeği” aktarmayı zorunlu kılar.
Gerçeği aktarabilmenin temel koşulu da “her türlü çıkar ve
nüfuz ilişkisi”nin dışında çalışabilmekten, bağımsız
kalabilmekten geçer.
Bir gazeteci ve gazete, ancak bağımsız kalabildiği, başka bir
deyişle hiçbir maddi ve manevi çıkar gözetmeden işlevini yerine
getirdiği ölçüde okurun güvenini kazanır. Üstelik bu temel
koşulları yerine getirse bile okurun güvenini sağlamak öyle kolay
bir iş değildir, emek ister, sabır ister. Okur, zamanla inanır o
gazeteci ve gazetenin okurlarına gerçeği aktarırken başka kaygılar
gütmediğine, bilgiyi en yalın haliyle aktardığına.
Okur Temsilcisi olarak çok tanık oldum, “Ben bu reklamın
Hürriyet’te çıkmış olmasına güvendim” deyip, reklamı
şikâyet eden okurlara. Her defasında da Hürriyet’in bu güveni
oluşturmak için ne kadar çok çaba harcadığını hatırladım. Okurların
o güvenine saygı duydum.
Hürriyet örneğinden de anlaşılacağı gibi, okurlar bir kere güven
duymaya görsün, ondan sonra neredeyse gözü kapalı güvenir o
gazetecinin yazdığına, söylediğine. Onun doğru bilgi verdiğinden
kuşku duymazlar. Böyle olunca da güvenilirlik gazetecinin elindeki
güçlü bir silaha dönüşür.
Reklamcılar da bu silahın gücünün farkında oldukları için şöhretli
gazetecileri, yazarları reklamlara çıkarmak isterler. Gazeteci ve
gazetesinin “güvenilirliğini” ve
“inandırıcılığını” kullanmaya çalışırlar.
Bizim meslekte okuru yanıltmama sorumluluğu vardır ama her
reklamcının böyle bir endişesinden söz edilemez. Ayrıca gazetecinin
reklamına çıktığı malla ilgili en ufak bir problem hem o
gazetecinin, hem de gazetesinin güvenilirliğine darbe vurur. O
ürün, mal ya da hizmetin kalitesiz çıkması ya da zamanında teslim
edilememesi durumunda gazeteci, yazar ve gazetesi ne yapacaktır?
Bırakın olumsuz yazmayı, olumlu haberler bile üzücü yorumlara yol
açabilir.
İşte tam da bu yüzden Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk
Bildirgesi’nde gazeteci tanımı yapılırken, “Gazeteci,
mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla
karıştıramaz” deniyor. Oysa reklam yapan gazeteci, çıkar
çatışması halinde olan iki alanı birbirine karıştırmış, reklamcı
olmuştur.
Hem reklamcı, hem gazeteci olunamaz. O nedenle de başta ABD ve
Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyada habercilerin, yazarların ve
haberle ilgili editoryal kadronun reklam yapmasına izin
verilmez.
Faruk Bildirici'nin yazısının tamamı için