Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, "Şehit ve şehit cenazeleriyle ilgili haberlere, gazetede geniş biçimde yer veriliyor. Bu haberlerde genellikle duygusal başlıklar kullanılıyor ve yarıda kalan hayatların çarpıcı yanları aktarılıyor" dedi. Faruk Bildirici, "Sivillerin ölüm haberleri, çoğunlukla küçük görülüyor. Ama arada 'Torun ve dedeyi terör vurdu' (27 Aralık), 'İki ateş arasında iki kardeş öldü' (16 Ocak) haberleri gibi sivil ölümlerinin ilk sayfaya çıkarıldığı örneklere de rastlanıyor" tespitinde bulundu.
Faruk Bildirici'nin Hürriyet gazetesinin bugünkü (25 Ocak 2016) nüshasında yayımlanan "Operasyon haberlerine dair gözlemler" başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Güneydoğu'da sokağa çıkma yasağı uygulanan bölgelerde gazetecilik çok zor. Gazeteciler, barikat ve hendeklerin ne ön tarafında serbestçe çalışma izni alabiliyor ne de arka tarafa geçme imkânı bulabiliyor. Ablukayı aşamayınca sorgulama, araştırma ve gözleme dayalı temel gazetecilik bilgisinin yerini yalnızca resmi açıklamalar ve güvenlik birimlerinin gayriresmi bilgilendirmeleri alıyor. Tek haber kaynağına bağlı kalmak ise kuşkusuz gazeteci için her zaman riskli. Beş aydır süren bu operasyonlar ve yasaklar daha ne kadar devam edecek bilmiyoruz. Pusulayı doğru tutmak için bugüne kadar yapılan gazeteciliğin bir muhasebesini çıkarmakta yarar var. Bu düşünceyle Hürriyet’in bu dönemdeki haberlerini taradım; gözlemlerimi başlıklar halinde topladım.
Operasyonların başarısı: Genelkurmay, ortak
operasyonlarda “etkisiz hale getirilen PKK’lı teröristler”in
sayısını düzenli olarak açıklıyor. “Operasyonların başarısı” bu
sayılar ve “barikatların temizlenen yüzdesi” üzerinden anlatılıyor.
Ancak bu sayılar konusunda zaman zaman karmaşa yaşanıyor. Örneğin
İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Üç bin terörist öldürüldü” (16 Aralık)
derken, Genelkurmay’ın açıkladığı sayılar yüzler düzeyinde. 6
Ocak’taki Genelkurmay açıklamasında verilen toplam sayı 296’ydı.
Üstelik resmi açıklamalarda verilen sayılar ile “askeri kaynaklar”
ve kaynağı belirsiz haberlerdeki sayılar da birbirini tutmuyor.
PKK’lıların bu kadar çok cenaze töreni olmaması da dikkat çekici.
Örneğin Cizre’de öldürülen PKK’lı sayısı resmi açıklamalara göre
114’ün üzerinde ama sadece bir cenaze töreni haberi çıkmış.
Öldürülen PKK’lı sayısı daha mı az, yoksa gizlice mi gömülüyor?
Orası belirsiz.
Ortak acılar: Operasyonlar ve sokağa çıkma
yasağı sırasında sivil halkın yaşadığı sıkıntılar, bazen ilk
sayfada yer alıyor. “Cizre kilitlendi” (11 Eylül), “Sur’da 500
dükkân kapandı” (5 Aralık), “Mahalleden kaçış” (7 Aralık), “Mesaj
geldi evlerine dönüyorlar” (14 Aralık), “Doktorlardan imdat
telefonu” (19 Aralık), “Sur bu halde” (22 Aralık), “Nusaybin’e
nefes” (25 Aralık), “Sur duman altında” (4 Ocak). Bunlar, oradaki
sivil halkın yaşadığı zorlukları içeren haberler. Ama operasyonları
askeri yönüyle ilgili haberlerle kıyaslarsam, siviller hakkındaki
haberlerin yeterli olduğunu söyleyemem. Özellikle de insanların
darmadağın olan yaşamlarına ilişkin haberler yetersiz. Oysa
duygusal kırılmalara yol açmamak için ortak acılara odaklanmak
gerekiyor.
Bu bakımdan Kırşehir ve batıdaki başka kentlerde yaşanan Kürt işçilere ve onların işyerlerine saldırılar konusundaki haberlerde kullanılan yatıştırıcı dil ve şiddete karşı duruşun övgüye değer olduğunu da kayda geçirmeliyim.
Sivil kayıplar: Şehit ve şehit cenazeleriyle ilgili haberlere, gazetede geniş biçimde yer veriliyor. Bu haberlerde genellikle duygusal başlıklar kullanılıyor ve yarıda kalan hayatların çarpıcı yanları aktarılıyor. “Güle güle ablasının gülü” (3 Aralık), “Yüzüğün parmağımda” (23 Aralık), “Babaya son bakış” (8 Ocak), “3 Oğlum kaldı vatan sağ olsun” (6 Ocak), “Acı haber portakal toplarken geldi” (11 Ocak), “Tabut küçük acı büyük” (16 Ocak). Sivillerin kaybında ise daha soğuk bir dil kullanılıyor. “Diyarbakır’da iki ölü” (15 Aralık), “4 çocuk annesi öldü” (18 Aralık), “Sokağa çıkma yasağı protestosunda 2 ölü” (23 Aralık), “Nusaybin ve Cizre’de 4 ölü” (9 Ocak). Sivillerin ölüm haberleri, çoğunlukla küçük görülüyor. Ama arada “Torun ve dedeyi terör vurdu” (27 Aralık), “İki ateş arasında iki kardeş öldü” (16 Ocak) haberleri gibi sivil ölümlerinin ilk sayfaya çıkarıldığı örneklere de rastlanıyor.
Ölümlerin nedeni: Bir başka sorun, sivillerin
hangi taraftan gelen ateşle öldüğünün çoğu kez belirlenememesi.
Nitekim 4 Ocak’ta, Sur’da, evinde kahvaltı yapan kadının ölümüne
yol açan “havan” mermisinin hangi taraftan atıldığı bilinemiyordu;
bu nedenle haberde de net bir ifade kullanılmamıştı. Ancak 27
Aralık’ta 3 aylık Miray bebek ve dedesinin ölümüyle ilgili “Torun
ve dedeyi terör vurdu” haberinde “AA, teröristlerin açtığı ateşle
vurulduğunu bildirdi” denilerek, bir iddia, doğrulanmış bilgi gibi
sunulmuştu. Zaten sivil ölümleriyle ilgili toplu bir bilgi
verilmiyor. Oysa İHD’ye göre bu operasyonlar sırasında 170 sivil
ölmüş. Bu sivillerin 29’u çocuk, 39’u kadın, 102’si erkek.
Kanlı fotoğraflar: Terörün dehşet etkisini
yayacak nitelikte kanlı görüntüler yayınlanmıyor. Bu yerinde bir
tutum. Ceset fotoğraflarında bazen sapmalar yaşanıyor. Örneğin, 3
Aralık 2015’teki “Polise ateş açtı öldürüldü” haberinde, uzak plan
da olsa, ölen kadın PKK’lının fotoğrafı kullanılmıştı.
Askeri yöntemler ve silahlar: Haberlerde bazen askeri yöntemler ve
silahlar öne çıkarılıyor. 17 Aralık’taki “2 generalli operasyon” da
böyle bir haber. Operasyonlara ordunun katılım düzeyini gösteren
bir gelişme bu. Fakat bölgede terör ve Kürt sorunu iç içe geçmiş
durumda. Ayrıca silah ve askeri malzemelere övgüde bazen ölçü
kaçıyor. Örneğin 21 Aralık’taki “Hendek canavarı” haberi. Sur’da
hendekleri kapatmakta kullanılan aracın “dünyada yüzebilen tek
zırhlı” olduğu ve “iki jet yardımıyla suda hareket edebildiği”
yazılmış. Ama Sur’daki hendeklerde su yoktu ki.
Dağıtılan fotoğraflar: Güvenlik güçlerinin
dağıttığı fotoğraflar gazetede kullanılırken kaynağın da
belirtilmesi gerekli. Bazen bu notun düşülmesi unutuluyor. Ayrıca
asker ve polislerin sivillere ekmek, yiyecek dağıtımıyla ilgili
fotoğraflar kullanılırken, bu fotoğraflar bilgi ile desteklenmiyor.
Örneğin o bölgede ne kadar insan yaşıyor, ne kadar ekmek dağıtıldı?
Bu bilgiler olmayınca o fotoğraflar gerçeği anlatmakta yetersiz
kalıyor.
Nesnel habercilik: HDP’li siyasetçilerin
açıklamalarına gazetede nesnel bir dille yer veriliyor. Fakat bazen
“Dereyi geçti Cizre’ye giremedi” (11 Eylül) gibi alaysı bir başlık,
“Demirtaş’a soruşturma” (10 Eylül) haberindeki fotoğrafın üzerine
“D.Bakır’da Öcalan’lı açıklama” gibi suçlayıcı bir yaklaşım da göze
çarpıyor. 28 Aralık’ta “Hendekli bildirge” manşeti altına yazılan
“... Özyönetim ilanlarına ve hendekler kazıp kentleri birer savaş
alanına çeviren PKK’lı teröristlere açık destek” spotu, yorum
içeriyor. Böyle örneklere rağmen HDP’lilerin ortaya attığı kimi
iddialar da okura aktarılıyor. Silopi’de 6 Ocak’ta öldürülen üç
kadınla ilgili olarak valiliğin açıklaması ile yetinilmeden,
HDP’nin infaz edildikleri iddiası ve otopsi raporu birinci sayfadan
yayınlandı.
Yazının tamamı için TIKLAYINIZ