Yargıtay: Dink suikasti planlı ve örgütlü
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Agos Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada örgüte işaret
etti.
Başsavcılık tebliğnamesinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin
verdiği kararı "Sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlediği" gerekçesiyle bozulmasını talep etti.
Tebliğnamede, 3’ten fazla kişinin biraraya gelmek suretiyle örgütün
insan unsurunun gerçekleştirildiğinin belirtilerek, bu kişiler
arasında hiyerarşik yapının bulunduğu, görev dağılımı yapıldığı,
örgüt elemanları arasında kurulan iş bölümü ve iştigal olunacak
faaliyet alanlarının önceden tespit edildiği, örgüt elemanları
arasından gizliliğin esas alındığı, işlenen suçların ideolojik
amaçlarla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı kaydedildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcığı, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada örgütü işaret etti.
Başsavcılık tebliğnamesinde, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin
verdiği kararı “sanıkların atılı suçları örgütün faaliyeti
çerçevesinde işlediği” gerekçesiyle bozulmasını talep etti.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine
ilişkin Yasin Hayal'i Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmek
suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Erhan Tuncel'i
ise Mc Donalds patlamasından 10 yıl 6 ay hapis cezası veren
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına ilişkin tebliğname
tamamlandı. Dosyanın incelemesini yapan Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tebliğnamesinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin
kararının bozulması istendi. Sanıkların işledikleri iddia olunan
eylemlerin, vasıf ve mahiyetlerinin tespit edilebilmesi, yazılı
şekilde kurulan hükümler açısından eksik araştırılan konuların olup
olmadığını tespiti bakımından suç işlemek amacıyla örgüt kurma
terörün tanımı terör örgütleri terör suçları, devletin birliğini
bozma suçu ve terör amacıyla işlenen suçların irdelenmesinin
faydalı olduğuna dikkat çekilen tebliğnamede, suç işlemek için
örgüt kurmanın unsurları şöyle irdelendi:
“Örgütün işlenmesi amaçlanan ve yasanın suç saydığı fiillerin
gerçekleştirebilmek için araç unsur olduğunu unutmamak gerekir.
Örgütlerini varlığı genel itibariyle işlenen suç sonrası anlaşılır.
Durduk yere amaçsız bir şekilde sırf örgüt kurdu desinler diye hiç
kimse biraraya gelmez. Suç işlememiş dahi olsa bu amaç
doğrultusunda örgüt kurmakla doğrudan toplum düzeni tehlikeye
sokulmuş demektir. Suç işlemek için örgüt kurma suçu bir tehlike
suçudur. Örgüt kurmanın suç olarak tanımlanmasındaki beklenen
hukuki yarar kamu güvenliği ve barışın sağlanmasıdır. Söz konusu
düzenleme ile bireylerin aynı zamanda anayasada güvence altına
alınmış olan hak ve özgürlüklerine yönelik fiillere karşı da
korunması amaçlanmaktadır.”
SOYUT BİR BİRLEŞMEDEN İBARET DEĞİL
Örgütün soyut bir birleşmeden ibaret bir birliktelik olmadığının
belirtildiği tebliğnamede, örgütün yapısında hiyeraraşik bir
ilişkinin egemen olduğu kaydedildi. Örgüt arasında hiyerarşik
ilişkinin bazen sıkı bir alt-üst ilişki şeklinde pramit yapı bazen
de gevşek bir ilişki olabileceğinin ifade edildiği tebliğnamede,
her iki yapıda da ortak noktanın üyeleri üzerinde hakimiyeti
bulunan somut bir birleşme olduğuna dikkat çekildi. Örgütün varlığı
için suç işlemek amacı etrafındaki fiili birleşmenin yeterli
olduğunun altının çizildiği tebliğnamede, “Örgüt niteliği
itibariyle de devamlılık arzeder. Belirli bir suçu işlemek için
biraraya gelinmesi durumunda örgüt ilişkisinden değil ancak
işlenmek istenilen suça iştirak ilişkiden bahsedilebilir. İştirak
ilişkisinde suç ortakları açısından suç konu veya mağdur
belirgindir. Örgüt yapılanmasında ise belli bira maç etrafından
herhangi bir suçun işlenmesi gayesi ile biraraya gelinmesi mevcut
olup işlenmesi amaçlanana suçların konu veya mağdur bakımından
somutlaştırması zorunlu değildir” denildi. TCK ve 3713 sayılı
Kanunda yer alan terör suçunun tanımına atıfta bulunulan
tebliğnamede, devletin birliği kavramının sadece idare bütünlüğü ve
anayasal sistem ile tekçi bir yönetim olarak anlaşılmaması
gerektiğine dikkat çekildi.
FİKİR AÇIKLAMALARI SUÇ OLUŞTURMAZ
“Milli bütünlük ilkesinin” de bu kavramın içerisinde
değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilen tebliğnamede, Anayasa
ile milli bütünlük ilkesini koruma altına alındığı anımsatıldı.
Milletin, ortak bir tarihe, kültüre ve aynı toprak üzerinde
birlikte yaşama arzusuna sahip olmayı gerektirdiğinin altı çizilen
tebliğnamede, TCK’nın 302. maddesinde yer alan devletin birliğini
bozmaya yönelik eylemlerin sadece devletin siyasi hukuki yapısını
parçalamaya bölmeye yönelik eylemler olarak anlaşılmaması
gerektiğine dikkat çekilerek şöyle denildi:
“Milleti oluşturan dil, din ve etnik yönden farklı olan
toplulukların arasının açılmasına yönelik eylemlerde bu suçu
oluşturur. Burada yasaklananın devletin birliğini, cebir ve
şiddetle bozmaya yönelik eylemler olduğu unutulmamalıdır. Bu
husustaki fikir açıklamaları ve üniter yapının tersinin savunulması
şeklindeki ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek eylemler
elbette bu suçu oluşturmayacaktır”
Tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 302. maddesinde yer
alan devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu sonucu için,
suçun gerçekleştirilmesi açısından elverişli olup olmadığı, eylemin
işlenme şekli, zamanı hedef kitlesi ve diğer bütün özellikleriyle
değerlendirilmesi gerektiği, dosyadan bağımsız soyut bir genel
belirleme ile bunun tespitinin mümkün olduğu kaydedildi.
ÖRGÜTÜN İNSANİ UNSURU GERÇEKLEŞMİŞ
Tebliğnamede, “Sanıkların mensubu bulundukları silahlı terör
örgütünün yöneldiği ve gerçekleştirmek istediği amaç açısından
elverişli fiili gerçekleştirdikleri tarih itibariyle ülke
genelindeki toplumsal etkinliğinin olup olmadığını aramaya gerek
yoktur. Zira devletin birliğini bozma suçu bir tehlike suçudur.
Gerçekleştirilen eylemlerin sonuncusu ile de bu tehlike
gerçekleşmiştir. Sanıkların yakalanmamaları durumunda örgütün ülke
genelindeki etkinliğinin ve toplumsal sonuçlarını tehlike boyutunu
da aşacağı öngörülebilecek bir durumdur. Sanıkların son eylemi
sonrasında Türkiye genelinde gerçekleştirilen eylemlere
bakıldığında sanıkların amaçladıkları devletin birliğini bozma
tehlikesinin doğduğu da müşahade edilmiştir” denildi.
3’ten gazla kişinin biraraya gelmek suretiyle örgütün “insan”
unsurunun gerçekleştirildiğinin belirtildiği tebliğnamede, bu
kişiler arasında hiyerarşik yapının bulunduğu, görev dağılımı
yapıldığı örgüt elemanları arasında kurulan iş bölümü ve iştigal
olunacak faaliyet alanlarının önceden tespit edildiği, örgüt
elemanları arasından gizliliğin esas alındığı, işlenen suçların
ideolojik amaçlarla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını
kaydetti.
EYLEM KAOS, KARGAŞA ORTAMI OLUŞTURMAYA ZEMİN HAZIRLAMADIR
Tebliğnamede, “Sanıkların kişisel özellikleri, geçmişleri, hedef
gözetilen kişilerin etnik ve dini özellikleri, Türkiye’de yaşayan
insan profili göz önüne alındığında olayın henüz ilk aşamasındaki
etkin soruşturma eksikliği sebebiyle sanıkların birliği bozmayı
hedeflemelerindeki amaçlarının tespiti mümkün olamamışsa da böyle
bir amacın varlığını ilk başta tespit edememek TCK’nın 302/1
maddesindeki kasıtla hareket ettiklerini tespit ve
değerlendirilmesine ve hukuki nitelendirme yapmaya engel değildir.
Sanıkların kastının ne olduğu yakalandıkları aşamaya kadar gelişen
olaylarla değil, yakalanmamaları halinde ve buna benzer eylemleri
gerçekleştirmeye devam etmeleri halinde meydana gelebilecek
sonuçlar göz önünde bulundurularak anlaşılabilecektir”
değerlendirmesine yer verildi.
Dink’in öldürülmesi eyleminin sıradan bir adam öldürme eylemi
olmadığına işaret edilen tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin
devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak otoriteyi zaafa uğratma kamu
düzenini bozup ülkede kaos, kargaşa ve güvensizlik ortamı
oluşturma, hukuksuzluk ortamına zemin hazırlama, Türkiye’yi
uluslararası arenada sıkıntıya sokma şeklinde amaçlarının olduğunu
açık olduğu vurgulandı.
DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİ SİSTEMLİ, PLANLIDIR
Kamuoyunda Susurluk Olayı olarak bilinen davaya ilişkin Yargıtay 8.
Ceza Dairesi’nin verdiği karara atıfta bulunulan tebliğnamede,
şöyle denildi:
“Üniversite öğrencisi, simitçi, işsiz ve küçük çapta esnaf olan
sanıklardan sanık Yasin Hayal’in 2002 yılı yaz aylarında Trabzon
Santa Maria Katolik Kilisesi’nin Santaro’yu kasten yaralaması,
sanık Erhan Tuncel ile Yasin Hayal’in bayancı ülke sermayesi olduğu
düşüncesi ile Trabzon’daki Mc Donalds isimli işyerine bomba
atmaları ve atılan bombaların patlamaları neticesinde 6 kişinin
yaralanması ve son olarak sanıklar tarafından gerçekleştirilen sırf
başka din ve milliyetten olması nedeniyle Fırat (Hrant) Dink’in
öldürülmesi sistemli, planlı ve organize olarak bir örgüt faaliyeti
kapsamında devletin birliğini bozmaya yönelik eylemler olarak
değerlendirilmelidir.”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink öldürülmesi davasıyla
ilgili hazırladığı tebliğnamede, Telekomünikasyon İletişim
Başkanlığı kayıtları hakkında bilirkişi raporu aldırılmadan eksik
araştırma sonucu karar verilmesini eksik inceleme olarak kabul
etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Hrant Dink cinayeti davasında
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 19 sanık hakkında verdiği
kararla ilgili tebliğnamesini hazırladı. Örgüt suçlarını inceleyen
Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderilen tebliğmanede, sanık Erhan
Tuncel’in Mc Donalds bombalanması olayı ile kasten yaralama, bomba
atma, mala zarar verme suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin
Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleştiğine, sanık Yasin Hayal
ile iş yeri önüne koydukları bombanın patlaması neticesinde
mağdurların yaralanması, işyeri ve olay yerinde bulunan mağdura ait
aracında zarar görmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, kasten
öldürmeye teşübbüs, mala zarar verme ve genel güvenliği kasten
tehlikeye sokulması suçlarını oluşturacağı ancak patlayıcı madde
atma eyleminin, patlayıcı madde kullanılarak mala zarar verme
suçunun ağırlaştırıcı nedenini oluşturduğu ve sadece daha ağır
cezayı gerektiren nitelikli öldürmeye teşübbüs suçundan sorumlu
tutulması gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşüldüğü
belirtildi.
Tebliğnamede, “Erhan Tuncel’in 19 Ocak 2007 tarihinde Fırat (Hrant)
Dink’in öldürülmesi eyleminin planlayıcısı olduğu başka dosya
sanığı olan ve suça sürüklenen çocuk Ogün Samast’ı suç işlemeye
azmettirdiği, eylemin gerçekleştirilmesinde araç, gereç temin
ettiği anlaşılmakla sanığın üzerine atılı suçun sübuta erdiği ve
eylemine uyan TCK’nın 82/1-a, 3713 sayılı Kanunu’nun 5/1 maddesi
gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeden dosya ile
uyuşmayan gerekçelerle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi”nin
bozma nedeni yapılması istendi.
TİB KAYITLARI İNCELENMEDİ
Tebliğnamede, yerel mahkemenin kararı, sanıklar Erhan Tuncel, Yasin
Hayal, Ersin Yolçu ve Ahmet İskendir’in gerçekleştirdikleri ve
vahamet arz eden suç niteliğindeki kasten adam öldürme eyleminin
TCK’nın 302/1 maddesinde belirtilen amaç suça yönelik zarar
tehlikesi doğurmaya elverişli bir icra hareketi niteliğinde
bulunduğu söz konusu madde de tanımlanan suçun unsurlarının
oluştuğu, sanıkların eylemlerine uyan TCK 302 ve 3713 sayılı Kanunu
5. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden suç
vasfında hataya düşülerek yazılı gerekçelerle beraatlerine karar
verilmesi nedeniyle bozulması istendi.
Tebliğnamede, yerel mahkemenin kararı maddi gerçeğinin ortaya
çıkarılması sanıkların atılı suçları işleyip işlemediklerinin
tespit edilmesi, adil ve hukuki bir hüküm verilmesi için sanıklar
Osman Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay
Uzundal’ın iddia olunan kasten adam öldürme eylemine katılıp
katılmadıklarının ve diğer sanıklarla örgütsel bağlantılarının
tespiti bakımından cinayet mahallinde yapılan görüşmelere ilişkin
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kayıtları hakkında bilirkişi
raporu aldırılmadan eksik araştırma sonucu karar verilmesi
nedeniyle bozulması talep edildi. Tebliğnamede, olaya ilişkin
olarak Akbank Osmanbey Şubesi ile çevredeki mağazalara ait kamera
kayıtlarının bulunduğu iddia edilen harddiskler, DVD ve CD’ler
yeniden incelenerek görüntülerin temin edilmesi durumunda bu
dijital aletlerde var olduğu iddia olunan görüntülerle ilgili
olarak cinayet mahallinde kim yada kimlerin bulunduğuna ilişkin TRT
veya üniversitelerin bu konuda uzman kürsülerindeki bilirkişi
heyetlerinden rapor alınarak görüntülerdeki şahsın sanık veya
sanıklar olup olmadıkları kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit
edilmeden eksik araştırma ile hüküm kurulması nedeniyle bozulması
istendi. Tebliğnamede, Cumhuriyet Savcısının, Rahil Dink, Hasrof
Dink Delal Dink, Arat Dink ve Sera Dink vekillerinin itirazlarının
yerinde bulunduğu belirtildi. (ANKA)