HAYRET MAGAZİNCİLERİ SAVUNAN BİRİ ÇIKTI

Vatan Gazetesi yazarı İclal Aydın, Hürriyet Gazetesi Magazin Müdürü Selim Akçin ile Sabah Gazetesi Magazin Müdürü Şengül Balıksırtı´nın yazılarından yola çıkarak magazincilere hak verdi.

Google Haberlere Abone ol
HAYRET MAGAZİNCİLERİ SAVUNAN BİRİ ÇIKTI

İCLAL AYDIN'IN YAZISI


Geçtiğimiz hafta sonu iki magazin dergisinin genel yayın yönetmeni, tesadüfen aynı gün, birbirini tamamlayan iki yazı yazdı. Şengül Balıksırtı; Okan Bayülgen'in Hilal Cebeci'yi "Azgınlar için Hilal Cebeci geliyor" diyerek davet etmesini eleştiriyor ve çok haklı olarak şu soruyu soruyordu: "Aynı Okan Bayülgen, biz bu başlığı atsak bizi kendi TV programında yerden yere vurmaz mıydı? Diğer bir derginin yayın yönetmeni Selim Akçin ise bazı yazar çizerlerin hiçbir magazin programını kaçırmadıklarını, dergileri satir satır okuduklarını, magazincilerin bulup çıkardığı haberler üzerine yorumlar yazıp varlık gösterdiklerini söylüyordu ki son derece haklıydı. Aslında başka yazarların yorumlan üzerine yeni yorumlar yazmak bana pek doğru gelmese de bu konu çok ilgi çekici.



Ya magazin olmasaydı?


Son dönemde yazılı ve görsel basında hızla çoğalıyor bu 'antimagazinci' görünerek bir kimlik kazanma derdindekiler. Yani hakikaten Hande Ataizi, Hülya Avşar, Seren Serengil filan olmasa kime gıcık olup döktürecekler acaba incilerini? Mesela biri var, çocukluğumda "Pıtırcık'ın Serüvenleri"ni çevirirdi. Sonra takip etmeye devam ettim onu. Böyle deneyimli ve eski bir gazetecinin yazacak hiçbir şey bulamayışına ve bir dergide dolu dolu tam üç sayfa "Hülya Avşar patates yemeği seviyormuş" yazısı yazmasına hayretler etmiştim. Tannm nasıl da aşağılıyordu Hülya Avşar'ı. O çok entelektüel edasıyla yazmıştı da yazmıştı. İyi ki Hülya Avşar o cümleyi kurmuş yoksa o hafta yazacak yazısı yokmuş diye düşünmüştüm. Bir de mesela Ebru Yaşar ile filan görüşüp sonra da tam sayfa "Bir oradan bir buradan savurarak dalga geçen" yazıları yazanlar vardır. Bu insanlar aptal mı da bu röportajları yapıyorlar? İyi niyetle ya da hadi diyelim saflıkla söyledikleri bir cümlenin zekâlarının baş göstergesiymiş gibi sunulmasına üzülmedikleri mi düşünülüyor acaba?


Şimdi içinizden bazılan "oho; ama yani, hak ediyorlar" diyordur. Evet zaman zaman izlediğimde, okuduğumda çok eğlendiğim oluyor ama kimseyle böyle acımasızca dalga geçmiyorum. Geçemem, çünkü ne olduğunu biliyorum. Şu benim anlatı albümü çıktığında bir yemek vermiştik, tanıtım amaçlı. İsmi Berrin miydi, Zerrin miydi bir genç hanım geldi yanıma. Filanca dergi için konuşmak üzere. "Annem sizi çok seviyor" diye başladı. Sonra şirin şirin sohbet ettik. O gün de nasıl canım sıkkın. O kadar para harcanmış; kuraldır denmiş, birileri davet edilmiş. Kendimce zar zor idare ediyorum. "Bundan sonra ne yapacaksınız?" dedi. Anlattım ben de. Basına daha çok ağırlık vereceğim. Yeni kitap ve bir basın sürprizi olabilir filan diye... Pek samimi ayrıldık. Ona yeterince vakit ayırarak ve de öncelik tanıyarak kırmamış olduğumdan içim rahat ama oflaya puflaya devam ettim geceye. Sonra bu arkadaş, mensubu olduğu haftalık dergide şöyle bir yazı yazdı; "Hiper Pollyanna'mız İclal Aydın ortaokul şiir defterlerini süsleyecek güzellikte şiirleriyle piyasada..." Benden daha akıllı, daha kültürlü, daha birikimli, daha gazeteci, daha yemiş yutmuş ne kadar farklı ve özel biri olduğunu bana ve okuyuculara anlatmış oldu böylelikle. Onun gibi var olmaya çalışan ve "keşke ben de 'biri' olabilsem" diyen o kadar çok isim var ki... O yüzden halden anlıyorum... Şengül'e ve Selim'e hak veriyorum... Magazin hadiseleri olmasa neden söz edeceklerdi antimagazinciler?

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin