Usta gazeteci-yazar Hıfzı Topuz, "evim" dediği ve uzun yıllar pek çok haber, analiz ve diziye imza attığı Cumhuriyet Gazetesi'nde yazılarına yeniden başlıyor.
Hıfzı Topuz, okurlarıyla ikinci sayfada 'Ayda Bir' adlı köşesinde, ustaları anacağı yazılarının yanı sıra dış politika konulu analizleriyle buluşacak. Topuz, Cumhuriyet'ten Gamze Akdemir'e bir de röportaj verdi.
Gamze AKDEMİR / CUMHURİYET
Usta gazeteci yazar Hıfzı Topuz, yeniden gazetesi Cumhuriyet’te: Her şey çok güzel olacak!
Usta gazeteci yazar Hıfzı Topuz, “evim” dediği ve uzun yıllar emek pek çok haber, analiz ve diziye imza attığı Cumhuriyet gazetesinde yazılarına yeniden başlıyor. Okurlarıyla ikinci sayfada “Ayda Bir” adlı köşesinde, ustaları anacağı yazılarının yanı sıra dış politika konulu analizleriyle buluşacak Hıfzı Topuz. Konu Hıfzı Topuz gibi bir usta olunca; yazacak, konuşacak o kadar çok şey var ki! Hangi birinden başlamalı! Bakın Hıfzı Topuz bize neler anlattı!
Konu Hıfzı Topuz gibi bir usta olunca; yazacak, konuşacak o kadar çok şey var ki! Hangi birinden başlamalı! Bakın Hıfzı Topuz bize neler anlattı! Cumhuriyet’te yeniden yazmaya başlıyorsunuz. İsterseniz söyleşimize bundan başlayalım. Kısa süre önce Sayın Alev Coşkun ile sohbet ediyorduk, kendisinden böyle bir öneri gelince çok mutlu oldum. Ne sıklıkta yazacaksınız?
Yaklaşık ayda bir.
Hangi konularda yazacaksınız?
Kültür, iletişim, yakın tarih, yıldönümleri ve zaman zaman da dış dünya.
Cumhuriyet’le çok erken yaşta tanıştınız değil mi?
Tabii, ben daha okuma yazma bilmezken eve Cumhuriyet gelirdi, o zaman eski harflerle yayımlanıyordu. Babam mutlaka Cumhuriyet alırdı. Bütün çocukluğumda, gençliğimde devrimleri, Atatürk’ü, İkinci Dünya Savaşı’nı, İnönü’yü hep Cumhuriyet’ten takip ettik. Cumhuriyet yazarları ailenin bir parçası gibiydi. Nadir Nadi hocamdı. 1941-42 yıllarında Galatasaray’da son sınıftayken sosyolojiye Nadir Nadi Bey geldi. Hepimiz kendisine hayrandık.
Nadir Bey’le yıllar sonrasında tekrar karşılaşmanız yaşamınızın Paris dönemine denk geliyor, değil mi?
Evet. Gazeteciliğe 1947’de Akşam’da başladım. 1958’de Akşam’dan ayrıldıktan sonra doktora için Strasbourg’a gittim. Ertesi yıl da UNESCO’ya girdim. 1962’de Nadir Bey, Paris’e geldi. O zaman Turizm Ataşesi olan Nevin Menemencioğlu, Nadir Bey’in onuruna bir davet verdi. Orada Nadir Bey’le dostça sohbet ettik. O tarihlerde bir yıllığına Kongo’ya iletişim uzmanı olarak atanmıştım. Bunu söyledim Nadir Bey’e, “Bize oradan yazı yazarsın belki” dedi. Kabul ettim ve Cumhuriyet’te yazmaya ilk o zaman başladım.
'Nadir Bey sola açılmayı bildi'
Cumhuriyet’in daha önceki çizgisini değerlendirir misiniz?
Savaş yıllarında Alman hayranlığı vardı. Ama sonra Cumhuriyet gerçek demokrasiden yana oldu. Bunda Cevat Fehmi Başkut’un ve Nadir Bey’in büyük etkileri olduğu kanısındayım. Nadir Bey DP listesinden milletvekili seçildi ama gazete DP’nin organı olmadı, bağımsızlığını korudu. Nadir Bey’in evinde sık sık yazar toplantıları yapılıyordu. Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Melih Cevdet Anday, Ali Ulvi Ersoy, Yaşar Kemal de bu toplantılara katılıyorlardı. O ev bir akademi gibiydi. Toplantılarda her zaman devrimci bir hava esiyordu ve Nadir Bey solda yer alan arkadaşlarla tartışmaktan büyük zevk alıyordu. Böylece gazete yavaş yavaş sola kaydı. Bu çok önemli bir şeydi. Gençlerin söyledikleri Nadir Bey’e çok makul geliyordu. Nadir Bey devrimci bir insandı. Tartışmasını ve dinlemesini biliyordu. Berrin Nadi de gazetecilere çok sıcak davranıyordu. Gazeteye demokratik bir hava getirdi Nadir Bey.
'Rakip olmadık'
Akşam’da çalıştığınız dönemden başlıyor Cumhuriyet yazarlarıyla yakınlığınız… Onu anlatır mısınız?
Cevat Fehmi, gazetenin belkemiğiydi. Gazeteyi sola yaklaştırdı, Yaşar Kemal’i de gazeteye alan odur. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin de (TGC) başkanlığını yaptı. Biz sendikayı kurduğumuz zaman bize Cemiyet’in kapılarını açtı. Bize ağabey gibi davrandı. Yardımlarını unutamayız. Burhan Felek’le de her zaman çok sıcak ilişkilerimiz oldu. Sonraki yıllarda da Ömer Sami Coşar, Haluk Durukal, Fethi Pirinççioğlu, Nuyan Yiğit, Ali İhsan Göğüş, Haluk San, Mehmet Kemal Kurşunluoğlu, Foto Selahattin Giz, Sami Karaören, Melih Cevdet, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Orhan Erinç yakın arkadaşlarım arasındaydı. Bazılarıyla öğlenleri Gazeteciler Cemiyeti Lokali’nde yemek yerdik. Şimdi Cumhuriyet’teki dostlarımın arasında Ali Sirmen, Mustafa Balbay, Şükran Soner ve Zeynep Oral var.
Eskiden çalışma ortamı nasıldı?
Ben Akşam’ın başındaydım ama en büyük haber kaynağım Cumhuriyet gazetesiydi. Sabahleyin önce Cumhuriyet’e bakar ve alıntılar yapardım. Hicabi Dinç basın savcısıydı, bana telefon eder, “Hıfzı, bugün Cumhuriyet’te şu haber var, sakın alma, başına bela gelir” derdi. Yani basın savcısı bizim başımıza bela gelsin istemezdi. Sıkıyönetim dönemlerinde askeri savcılarla aynı havayı sürdüremedik. Birçok gazeteci hakkında kovuşturma açıldı. Ama tutuklu gazeteci sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. 27 Mayıs’ta cezaevlerinde yalnız üç gazeteci vardı: Şahap Balcıoğlu, Naim Tirali, Ahmet Emin Yalman. Yani yargıçlar tarafsızlığını koruyorlardı.
'Coşkun çok iyi savaş verdi'
Cumhuriyet’te kimleri okurdunuz?
Bir zamanlar Cumhuriyet’e Hasan Âli Yücel, Bedrettin Tuncel, Şevket Süreyya, İsmail Habib, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Ahmet Şükrü Esmer, Lütfü Duran, Bahri Savcı, İlhan Arsel, Necati Cumalı, Sabahattin Eyüboğlu da yazardı. Zevkle okurduk. Cumhuriyet hep aydınların gazetesi olarak kaldı. İkinci sayfadaki “Olaylar ve Görüşler”in büyük ağırlığı vardı. Cumhuriyet, Fransa’daki Le Monde gazetesi gibiydi. Cumhuriyet birtakım bunalımlardan geçti, ama şimdi rayına oturdu. Alev Coşkun’un bunda büyük etkisi var, çok iyi savaş verdi. Bir avuç insanla birlikte dayandı. Cumhuriyet, Türkiye’nin aydınlanma alanında amiral gemisidir.
Genç gazetecilere önerileriniz?
Gazetecinin boyun eğmemesi, ödün vermemesi gerekir. İşsiz kalırsa başka bir işte çalışabilir ama düşüncelerine ters düşen yandaş bir gazetede ya da televizyonda çalışmamalı. Sonuna kadar dimdik durmalı ve aydınlığa koşan insanlara destek olmalı...
Gençleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzun bir süre gençler politikaya atılmaktan ve gazeteci olmaktan çekindiler, apolitik bir gençlik yetişti. Ama şimdi öyle değil. Gençler artık uyanıyorlar, gösterilere katılıyorlar, seslerini duyuruyorlar. O korku devri geçti artık. Uyuşukluk bitti! Gençlik sesini çıkarıyor, haykırıyor. Gezi olayları bunun en canlı örneği oldu. İmamaoğlu’nun toplantılarına bakın, gençler hiç peşini bırakmıyorlar, her zaman yanındalar. Aydınlık günlere koşuyoruz. Her Şey Çok Güzel Olacak!
Cumhuriyette uzun soluklu Afrika yazıları kaleme alıyordunuz. İlk yazınız hangisiydi?
Tabii, kendimi Cumhuriyet’in muhabiri saydım ve bir yıl boyunca yaşadığım Kongo’dan yazılar gönderdim. Bir Afrika havası getirdim galiba gazeteye. İlk yazım, 13 Ekim 1962 tarihinde “Kongo kaynayacak mı?” başlığıyla yayımlandı. Kongo’dan döndükten sonra da yüzlerce yazım yayımlandı Cumhuriyet’te. Uluslararası bir memur olarak gazetede yazmam izne bağlıydı, ama kimse buna karşı çıkmadı. Cumhuriyet’e yazmak benim için övünç konusuydu.
Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN