Haluk Şahin'den Ahmet Kekeç'e cevap: Böyle gazetecilik olur mu?

Ünlü gazeteci kaleme aldığı yazısında, meslektaşına böyle cevap verdi.

Google Haberlere Abone ol
Haluk Şahin'den Ahmet Kekeç'e cevap: Böyle gazetecilik olur mu?

Gazeteci Haluk Şahin, Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'e 'düzeltme' niteliğinde bir cevap yazısı yazdı. İşte, Şahin'in kaleme aldığı o yazı:



"BÖYLE GAZETECİLİK OLUR MU?



     Star gazetesi köşe yazarı Bay Ahmet Kekeç 29 Ocak, 27 Şubat ve 2 Mart tarihlerindeki yazılarında hakkımda yanlış ve haksız iddialarla dolu yazılar yazdı.  Tepki verip vermemek konusunda tereddüt içinde kaldım.  Malum nedenlerle köşem olmadığından oradan cevap veremiyordum.  Bir çok kişi “Tepki göstermeye değmez, bu piyasada herkes kimin ne olduğunu biliyor,” türünden şeyler söyledi.  Ancak ben,  arşive de önem verdiğimden, en azından yarınki araştırmacılar için bir düzeltmenin kayda geçmesini gerekli görüyordum.  Aşağıdaki düzeltme yazısını,  Bay Kekeç’e iletmek üzere gazetenin en üst sorumlusu Mustafa Karaalioğlu’na gönderdim.  Sn. Karaalioğlu, telefonda,  düzeltme hakkıma inandığını söyledi ama ne yazık ki bir sonuç çıkmadı.



     Cevap ve düzeltme hakkına saygı göstermek basın etiğinin en başta gelen kurallarından biridir, hukuken de korunmuştur.  Evrensel hukukta ve medya etiğinde,  bir yayının içeriğinin gerçeklere aykırı olması cevap ve düzeltme hakkının doğması için yeterlidir.  Aşağıdaki metni okuduktan sonra bu hakkın doğduğunu siz de göreceksiniz.  Ama sonuç alınamadı. Keşke bana üç yazısında yalan yanlış iddialarla sataşan Bay Kekeç gönderdiğim metni köşesinde meslek ahlakı adına yayınlayabilseydi.  Ya da keşke Star Gazetesi Babıali’ye 40 yılını vermiş bir meslektaştan gelen  düzeltmeyi yayınlayacak bir yer bulabilseydi…



      Heyhat!  Ne yazık ki, en temel etik ilkelerin bile işlerliğini kaybettiği utandırıcı bir dönemden geçmekteyiz.



      Bu durumda gerçekleri siz dostlarımla paylaşmak istiyorum.   İşte gönderdiğim düzeltme metni: 



    “ Bay Kekeç ilk olarak 29 Ocak tarihli yazısında adımı geçirdi.  Efendim, meğer ben “Türkiye Hitler Almanyasına benzemeye başladı… Nazi rejimi de basını terbiye ve ele geçirme operasyonuna gazetelerdeki Yahudi ve solcu gazetecileri işten atarak başlamıştı” yazmışım.  Nasıl yazarmışım! 



     Belli ki, Bay Kekeç bu alıntıyı, mülakatı kısaca haberleştiren bir internet sitesinden almış.  25 Ocak tarihinde  Bağımsız dergisinde yayınlanan ve iktidar-medya ilişkilerine odaklanan yazımın tamamını okumamuş.  Okusaydı,  orada günümüz Türkiyesi ile Nazi Almanyası’nı karşılaştırmanın doğru olmadığını savunduğumu görürdü.  Bunun da ötesine gidip Can Çekişen Bir Meslek Üzerine Son Notlar adlı kitabımı okumuş olsaydı Türkiye ile Hitler Almanyası arasında ideolojik gazeteci temizliği açısından benzerliğe dikkat çekenin Nazi Almanyası dönemini içinden yaşamış olan Prof. Dr. Nermin Abadan olduğunu öğrenirdi. Öğrenmemiş. 



     Bay Kekeç aradan bir ay kadar bir zaman geçtikten sonra yeniden o alıntıya dönüp,  hakkımda “Etik Abi” başlıklı kocaman bir yazı yazdı (27 Şubat) .  Beni birilerine gammazlıyor,  “28 Şubat tartışmaları yapılırken Haluk Şahin’i de unutmayın!”  diyordu!  Ama niçin böyle olması gerektiğine dair somut bir neden de veremiyordu.  .



      Derken, iki gün sonra,  2 Mart 2013   tarihinde,  “Kaybetmesi İstenenler Kazanacaktır” başlıklı bir yazı yazdı ve malum alıntıya döndü.  Nihayet somut bir şey söylediği için, bu kez tam anlamıyla baltayı taşa vurdu.  Şöyle diyordu: 



       “(Haluk Şahin) meğer Nokta dergisi basılırken de  susmuş. 



        Kayıtlara geçsin… 



         Hani “Darbe Günlükleri”ni yayınlayan Alper Görmüş’ün yönetimindeki Nokta dergisi basılmış, tüm bilgisayarlarına el konulmuş, derginin sahibi de kepenk indirmek zorunda kalmıştı ya…  Hitler Almanyası’na rahmet okutan bir manzaraydı…



         Haluk Şahin bu olaya da tepki göstermedi.



         Ne yaptı? 



         Hep yaptığı şeyi yaptı.



         Sustu…” 



         Evet, kendine çok güvenen bir edayla aynen böyle diyordu.  Haluk Şahin susmuş!



         Oysa yazdıklarının tümü yalan ve yanlıştı. Doğrusu şuydu: 



         13 Nisan 2007 tarihinde Radikal gazetesinde iken, kurucu Genel Yayın Yönetmeni olduğum Nokta dergisine polis baskını yapıldığı haberi bana ulaştı.  Derhal Alper Görmüş’ü telefonla aradım.  Bir süre uğraştıktan sonra ona ulaşmayı başardım ve “Ne yapabiliriz?” diye sordum.  Alper:” Abi, polisler hala burada, ne aradıklarını tam bilmiyoruz,” dedi.  Ona,  durumu derhal Basın Konseyi hukuk danışmanı Avukat Turgut Kazan’a aktaracağımı söyledim.  Bodrum’da olan Turgut Kazan’ı da buldum,   Gereken temasları yapacağını söyledi.  Nitekim, baskından birkaç saat sonra Basın Konseyi olayı protesto eden bir bildiri yayınladı.   Bu bildiri 14 Nisan 2007 tarihli gazetelerdedir.



     Bay Kekeç’in  yazısında Alper Görmüş’ün adı geçiyor.  Öne sürdüğü iddiaları ona telefon edip doğrulatması gerekmez miydi?  Elbette gerekirdi.  Ben Bay Kekeç’in yazısı çıktıktan sonra Alper Görmüş’ü aradım.  Olayı doğru hatırladığımı, belleğimin beni yanıltmadığını söyledi.  Yanılan ve yanıltan bir başkası olmalıydı!



      Bay Kekeç’in söylediğinin tersine, Haluk Şahin,  Nokta baskını konusunda susmadı.  Radikal’deki köşesinde bir değil iki yazı yazdı.   Bu yazılardan birincisi baskının hemen ertesinde 14 Nisan tarihinde çıktı (“Nokta Dergisi’nde ne oldu?) ve yapılan baskının 12 Eylül dönemi uygulamalarından farksız olduğunu anlatıyordu.  İkincisi ise 22 Nisan 2007 tarihinde çıktı (“Nokta Dergisi kapatılamaz”)  Alper Görmüş’ü savunuyor,  Nokta dergisinin, hele o dönemde  kapanmasının, yayın hayatımız açısından büyük bir kayıp olacağını belirtiyordu.



       Şimdi gelelim, yazılarda alt metin olarak ima edilen şeye, yani Haluk Şahin’in darbe yardakçılığına. Bu da en az yukardaki iddialar kadar yalan ve yanlış!   Haluk Şahin 28 Şubat dönemi dahil hep gerçek demokrasinin savunucusu oldu..  Kanıt?  Kanıt gene o günlerde yazdıklarından. 



        Haluk Şahin bakın Nokta dergisinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’in günlüğü yayınlandıktan sonra 31 Mart 2007 tarihinde Radikal’deki köşesinde (“Nokta’daki Günlüğü Üzülerek Okudum”) darbe yanlılarına karşı ne yazmış:

     “Demokrasinin o güzel tanımını bir kez daha hatırlayalım: Demokrasi her zaman en doğru kararların alındığı değil, alınan yanlış kararların düzeltilebilmesi için gerekli mekanizmaların bulunduğı sistemin adıdır.  Bu mekanizmaların en önemlisi, kuşkusuz, halkın hakemliği ya da sandıktır. Ancak başka denge araçları ve frenler de vardır.



       Bu nedenle, demokrasi bazen sorunmuş gibi görünse de, aslında insanlığın siyasal sorunların çözümü için bulduğu en iyi çözümdür. 



       Beni üzen de bu:  Şunca yıllık deneyim ve derse rağmen demokrasiyi hala çözüm olarak görmememiz.  İşler biraz sarpa sarınca hemen darbelerden, muhtıralardan, dayatmalardan medet ummamız.   Niyetimiz ne olursa olsun, bunu yaparak demokrasi makinesinin çarklarını paramparça etmemiz.



       En çok da, bazı ‘sol’ aydınların demokrasi düşmanlığının ideolojik alt yapısını hazırlamak için canla başla uğraşmalarına üzülüyorum.  Ne biçim solculuksa hemen morallari bozuluyor, hemen kestirme yol aramaya başlıyorlar, hemen halktan ümidi kesiyorlar…” 



      Evet, 2007 yılında, 28 Nisan’a çeyrek kala Haluk Şahin bunları yazmış. Daha sonra, aynı yıl,  buna benzer görüşlerini 300 sayfalık Liberaller, İslamcılar, Ulusalcılar ve Ötekiler adlı kitabında uzun uzun anlatmış!   Ama Bay Kekeç bunları  okumadan, öğrenmek için en ufak çaba göstermeden, yalan yanlış yazılar yazmış. 



       Böyle gazetecilik olur mu?”


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin