Hakkında gözaltı kararı verilen gazeteci Eyüp Can'dan açıklama

Hakkındaki gözaltı kararı üzerine yurt dışına çıkan Radikal gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can sessizliğini bozdu.

Google Haberlere Abone ol
Hakkında gözaltı kararı verilen gazeteci Eyüp Can'dan açıklama

Hakkında gözaltı kararı olan Radikal gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’dan açıklama geldi. 



Eyüp Can sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada; yurtdışına temelli yerleştiğini duyurdu ve “Karanlık ve sinsi bulduğum FETÖ’cü örgütlenme ile en ufak şekilde ilgim alakam yok” dedi.



Eyüp Can’ın “Hakkımda çıkan asılsız suçlamalarla ilgili açıklamam; ‘Suya bırakılan mektup’” notuyla paylaştığı sözleri şöyle: 



"Son günlerde hakkımda çıkan asılsız suçlamalara cevabım: Suya bırakılan mektup



Bu yazıyı yazıp yazmamayı çok düşündüm.

Memleketimizin bunca derdi varken, alçak ve kanlı darbenin açtığı yaralar henüz kapanmamışken, her gün terör ve şiddet haberleriyle içimiz yanarken, tutup kendimle ilgili bir açıklama yapmak lüks gibi geldi, arzu etmedim. Ancak hakkımda çıkan asılsız suçlamalardan sonra kendimi ifade etme zorunluluğu hissediyorum.



20 küsur yıllık gazetecilik yaşamımda kişisel polemiklere girmemeye özen gösterdim. Araştırmaya, sorgulamaya, anlamaya, hak ve özgürlüklere dayalı mesleğimi severek, tutkuyla yaptım. Meslek hayatım boyunca farklı kurumlarda çalıştım. Genç bir gazeteciyken çalıştığım Zaman gazetesinden 13 yıl once, 2003’te ayrıldım. O dönem medyanın karşısına ilk defa çıkan Fetullah Gülen’le de, bir şiir okuduğu için hapse giren ve siyasi yasaklı olan, kimsenin konuşamadığı Tayyip Erdoğan’la da, ülkesinde linç edildiği için Paris’te sürgün hayatı yaşayan Ahmet Kaya’yla da (ölmeden önceki son ropörtajıydı), Aynaroz’da hayatını Meryem Ana’ya adamış Ortodoks keşişlerle de söyleşiler yaptım. 



Sonrasında 12 yıl boyunca; Finansal Forum, Referans, Radikal ve Hürriyet gazetelerinde ekonomi, sanat ve siyaset konularında yazılar yazdım, yönetici olarak çalıştım. Hep ötekileri, ötekileştirilenleri, azınlıkları, mağdurları, sıra dışı insanları anlamaya anlatmaya çalıştım. Ergenekon, Balyoz ve KCK başta olmak üzere bir çok davadaki hoyrat, haksız, adaletsiz, intikamcı anlayışı defalarca eleştirdim. Yönettiğim gazete Ahmet Şık’ın basılmamış kitabının bir kopyası var bahanesiyle Zekeriya Öz’ün talimatıya polisler tarafından engizisyon günlerini hatırlatırcasına bizzat baskına uğradı. Bugüne kadar yazdığım her yazıyı, mesleki olarak attığım her adımı kamuoyu önünde şeffaf bir biçimde okurla paylaştım. Bir yıl önce çok sevdiğim ama artık beni haksız yere çok yorduğunu hissettiğim mesleğimi bıraktım, zaten uzun bir süredir yurt dışında yaşayan ailemin yanına temelli yerleştim. 



Beni yakından tanıyan herkes bilir ki, özel hayatımda da, iş hayatımda da her zaman barış, demokrasi, çoğulculuk, şeffaflık ve insan haklarından yana oldum. 

Mütevazi, muhafazakar tipik bir Anadolu ailesinin içine doğdum. Ama ben çocuk yaşta, beni çok seven hayli otoriter rahmetli babama bile itaat etmedim. 

Kendi kararlarımı hep kendim verdim. Yanlışlarımdan öğrendim, doğrularımı sorguladım. Sürekli dünyaya açık bir biçimde kendimi geliştirmeye çalıştım. Değişime, dönüşüme hep açık oldum.



Bırakın FETÖ’yü hiç bir kollektif yapıyla, cemaat, cemiyet, örgütle aidiyet ilişkim yok, olamaz da. Çünkü ben kollektif kimliklere değil bireyselliğe; fanatizme-itaate değil, sorgulamaya inanıyorum; tepeden inmeci darbelere değil, çoğulcu demokrasiye inanıyorum. 



15 Temmuz gecesinden beri milyonlarca vatandaş gibi ben de derin bir şok ve üzüntü içindeyim. Karanlık ve sinsi bulduğum FETÖ’cü örgütlenme ile en ufak şekilde ilgim alakam yok. Hürriyet’te yıllarca beraber çalıştığımız avukat arkadaşlar, gazetecileri kapsayan bir soruşturmada benim de adımın geçtiği bilgisini paylaştılar. İsmimin bu darbeci çete ile anılması bana yapılabilecek en büyük hakaret ve iftira, asla kabul etmiyorum. Hukuki yollardan haklarımı sonuna kadar arayacağım. Siyasi tarihimizde demokrasi dışı oluşumlar çeteler, cuntalar, illegal örgütlenmeler malesef hep oldu. Bunlarla yüzleşmek, hukuk içinde hesaplaşmak bu güzel ülkenin geleceğine inanan vatandaşlar olarak hepimizin görevi. Bu darbe şerrinden demokrasi hayrı çıkarmak mümkün. Bunun en önemli koşulu hukukun adil işlemesi. 

Sonuçta insan gece yatağa yattığında, vicdanında ve zihninde bir ağırlık taşır mı taşımaz mı, budur aslolan. Bu yazıyı derin bir üzüntüyle ama vicdan ve zihin hafifliğiyle yazıyorum. Elbette önyargılarla bakanlar hakikatimi, özümü görmek istemeyebilirler. Ama ben bu satırları ufacık bir şişe içinde suya mektup bırakır gibi yazıyorum. Hiçbir şey beklemeden…."


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin