GÜNEY AMERİKA’NIN YENİ DARBESİ
Güney Amerika darbelere alışkındır. ABD’nin dış politikası yıllar geçtikçe değişse de Güney Amerika’da kalıcı olma arayışı hep aynı kaldı. Ancak Güney Amerikalılar önüne ne zaman sandık konsa hep ABD karşıtı sol siyasetçileri tercih ettiler. Bu nedenle bölgede darbe gayet normalleştirilmiş durumda.
İşte Peru’da bu darbelerin en yenisi yaşandı. 2021 Temmuz’da seçilmiş solcu başkan Pedro Castillo meclis soruşturmasında suçlu bulundu ve görevden alındı. Güney Amerika’daki Amerikancı darbelerin izleri ne kadar belirgin olsa da Castillo’nun hikayesi biraz daha karmaşık.
Peru’nun faşizm geçmişi
Önce biraz Peru’dan bahsetmek gerekir. Ülkeyi 1990’dan 2000’e kadar dikta rejimiyle yönetmiş Alberto Fujimori’nin izleri hala Peru’yu gölgeliyor. İktidarda olduğu dönemde yüzbinlerce azınlık kadını kısırlaştırmış, sol örgütlere karşı büyük operasyonlar yürütmüş ve insan hakları ihlallerine yol açmıştı. Kısırlaştırmayı içeren “Ulusal Nüfus Programı” batılı ülkelerin de desteğini almıştı.
Kendisine yargılanma yolu açılınca Japonya’ya kaçtı. Uzun legal mücadeleler sonucu Peru’ya döndü ve hapis yattı. 80’ini geçtikten sonra sağlık sebepleriyle salıverildi.
Fujimori görevi bıraktıktan sonra halk arasında desteği %41’di. Peru sağında popüler bir figür olmayı sürdürdü. Kızı Keiko Fujimori önce 2016’da sonra 2021’de başkan adayı oldu. 2021’de karşısında 2 aday vardı. Biri liberal sol “Yeni Peru Partisi’nin” lideri Veronika Mendoza diğeriyse yoksul bir aileden gelen öğretmen Pedro Castillo’ydu.
Ancak Castillo yalnızdı. Mendoza’nın arkasında Soros ve Güney Amerika’da ABD yanlısı liberal sol partileri destekleyen National Endowment for Democracy (NED) gibi STKlar vardı. Bu STK Küba’daki eylemlerden tutun dünyanın bir çok noktasında siyasete aktif müdahale eden bir yapıydı. Mendoza’nın partisi başkent Lima’nın eğitimli orta üst sınıfında popülerdi.
Keiko Fujimori babasının izinden gidiyor, daha önce 2016’da seçim kaybetse bile arkasında parlamentonun gücünü taşıyordu.
Castillo ise liberal sol ve aşırı sağcıların arasında kalmış azınlık ve yoksulların temsilcisiydi. Kendisi de bir öğretmendi. Büyükşehirler aşırı sağ ve liberal sola aitken kırsal Castillo’nundu.
Castillo böyle bir ortamda rakiplerini yenerek başa geçti. Ancak tutması gereken bir söz vardı.
Darbeye sebep olan anayasa kavgası
Castillo anayasayı değiştirmek için söz vermişti. Seçilmesinde en büyük sebep de buydu. Peru parlamentosunun ülkenin en sorunlu noktalarında biri olarak yıllarca devam etti. 5 yılda 6 başkan değişmiş, aşırı sağın kontrol edemediği başkanlar hemen görevden alınmıştı. Yeni anayasa bu sistemi değiştirebilirdi.
Castillo’nun enerji bakanı İvan Merino Castillo’nun büyük hatalar yaptığını söylüyor. “Sözlerini tutamamasının yanında kendine dost da yaratamadı. Orduda yaptığı keyfi atamalar aşırı sağcılara bağlı olmayan komutanları dahi kendinden uzaklaştırdı” diyor.
İşte parlamentoyla kavgaya bu yüzden yalnız girmişti Castillo. Sorunlu anayasaları ve yolsuzluğun kol gezdiği parlamentoyu değiştirmek istiyordu. Parlamentonun popülerliği %11’e kadar gerilemişti halk nezdinde.
Önceki başkanlar gibi meclis soruşturmasına maruz kaldıktan sonra görevden alınacağını öğrendi. İlk işi parlamentoyu feshetmek oldu.
Bu karardan sonra Savunma Bakanı Gustavo Bobbio ABD’nin Peru Büyükelçisiyle buluştu. Büyükelçi Lisa Kenna, bu görevden önce 9 yıl CIA’da çalışmıştı.
Ertesi gün parlamento Castillo’yu görevden almak için oylama yaptı ve Savunma Bakanı’nın da dahil olduğu kabine üyelerinin de desteğiyle “darbe girişimi” gerekçesiyle Castillo hapse atıldı.
Soros destekli liberal sol partinin lideri Veronika Mendoza da darbecilere destek verdi ve Castillo’yu kınadı.
Yani özetle Castillo’nun ülkede derin değişiklikler yapma niyeti vardı ancak bunu başarabilecek kadar “çevresi” yoktu. Castillo’nun “sosyal kapsayıcılık bakanı” Dina Boluarte onun yerine devlet başkanı oldu. Erken seçim taleplerini en azından şimdilik reddetti.
Castillo indirildikten sonra batının yorumu darbecinin Castillo’nun kendisi olduğu yönündeydi. Aynı Bolivya’nın Evo Morales’in de olduğu gibi de yeni yönetimi ilk tanıyan ABD oldu.
Ancak Bolivya’da işler uzun vadede ABD’nin istediği gibi gitmedi. Evo Morales indirildikten sonra yapılan ilk seçimlerde Morales’in partisi tekrar seçilmiş, darbeci hükümetin başı Janin Anez hapse atılmış ve Morales ülkeye dönmüştü. Yani Güney Amerikalıların önüne ne zaman sandık konulsa ABD aleyhinde bir aday seçiyorlardı.
Şu anda Castillo yanlısı protestolar Peru’da devam ediyor. Morales’de olduğu gibi Castillo’nun rüzgarının devam edip etmeyeceğini ise zaman gösterecek.