İşte Gonca Vuslateri’nin o satırları:
“Yorumlar geliyor … Ara ara … 'Neden şehitlerimizle ilgili fotoğraf paylaşmıyorsun?.. Neden kıyıya vuran çocuğu paylaşmıyorsun?.. Neden sen de üzülmüyorsun'… Gerisi küfürler… Hakaretler… hakaretler… İnsanin kalbini boğazına saplayan cümleler bakıldığında ..lakin az çok okumuş , az çok da son bir kaç yılda huzurlu olmak için sükuneti kendime armağan ettiysem… Eğer “sosyal paylaşım alanlarında” gündemin ağır basan başlıklarına değinmiyorsam devamlı… Fiziksel anlamda bir şey yapmak istemeyişimdendir. Kalbimi acıtan şeyi kalbimde yaşatmak ve internetimi kullanırken de tüm hayatımda yaptığım gibi bana iyi gelecek olan şeyleri seçmemden kaynaklıdır…”
"CENAZEMDE YAKANIZA KENDİ FOTOĞRAFINIZI ASIN"
“Babası, dedesi, amcası, dayısı, eniştesi subay, yarbay olan bir
ailenin çocuğuyum. Resmi bir törenle defnedilmeleri ulusal anlamda
yas içinde ülkemizi savundukları bilincini keşfetmemiş olamam. Bu
yüzden kimi apolitik tuhaf insanların son dönemde hiçbir şey
hakkında “konuşamayışlarından” dolayı şehit haberlerini bağıra
bağıra gözümüze sokmalarından sıyırıp onurumu, o evlatlar için
ağlayan annelere … Evladının cansız bedenini kıyıdan alan babaya…
Bütünüyle dışlanan tekmelenen göçmen çocukların trafik lambalarını
lunaparka çeviren gözlerine: Kalbimizi elimize verip yumruğumuzu
sıktıran bu acı dolu günleri bir de sosyal paylaşım alanlarından
yayarak günlerce günlerce defalarca hatırlatmamayı istemeyi bir
borç bilirim. Acının ve evrenin planını biz yazmadık. Kimseyi
paylaşım önceliği konusunda yargılayamayız. Herkesi çok seviyorum.
Müthiş bir linç enerjisi var ülkede. Buna 'dur' diyecek bir güç
yaratmalıyız. Sevgiyle… Adaletle… Yardımlaşarak… Gel kardeşim
diyerek… Eğer böyle olmayacaksa, ben ölürsem cenazemde rica
ediyorum yakanıza kendi fotoğrafınızı asın çünkü siz de
yaşamıyorsunuz demektir. Sevgi ile ışık ile güzellik ile kocaman
sevgi barış ve huzur gönderiyorum kalplerinize.”