CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, gazeteciliğin dünyadaki en riskli mesleklerden biri olduğunu söyleyerek, “Getirilen düzenleme, çok eksik, çok yetersizdir. Bu haliyle mağduriyetleri ortadan kaldırmayacaktır. Gazetecilerin yıpranma hakkının sadece basın kartı sahibi olma koşuluna bağlanması baştan eşitsizliktir. Türkiye’de binlerce gazetecinin basın kartları keyfi şekilde bekletilirken yıpranma hakkının basın kartı şartına bağlanması adaletsizlikleri ikiye katlayacaktır” dedi.
Çakırözer, Meclis’ten geçen yargı reformuna rağmen gazetecilerin haberi, eleştirisi nedeniyle yargılandığını, cezaevlerine atıldığını da söyleyerek, “Bu yasak, baskı ve sansür ortamından çıkışın tek yolu, tek ama tek yolu güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir, demokrasidir” dedi.
CHP'nin "kapsam genişletilsin" talebi reddedildi
CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, TBMM Genel Kurulu’nda gazetecilerin yıpranma hakkına ilişkin düzenlemelerin görüşmeleri sırasında yıpranma hakkının basın kartı şartına bağlanmasının yeni mağduriyetler yaratacağını belirterek, kapsamın genişletilmesini istedi. Görüşmelerde CHP’nin düzenlemenin tüm basın çalışanlarını kapsaması için verdiği önerge, AKP oylarıyla reddedildi.
'Bu hâliyle mağduriyetleri ortadan kaldırmayacaktır'
Çakırözer, teklifin TBMM’deki görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmasında, gazeteciliğin dünyadaki en riskli mesleklerden biri olduğunu söyleyerek, gazetecilerin fiili hizmet zammı hakkından yararlanabilmesi için basın kartı şartı getirilmesinin gazetecileri mağdur edeceğini söyledi. Gazetecilerin yıpranma hakkının 1977 yılında verildiğini söyleyen Çakırözer, “2008-2013 arasındaki istisnayı saymazsak, 1977 yılından bu yana gazeteciler de diğer bazı yıpratıcı işlerde çalışanlarla birlikte fiilî hizmet zammından yararlanmaktaydı. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin Şubat ayında yayınlanan kararıyla bu hak ellerinden alındı. Meclis’te gazetecilerin hak kaybına uğramaması için düzenleme yapılıyor olması olumludur. Ancak getirilen düzenleme çok yetersiz, çok eksiktir. Bu hâliyle mağduriyetleri ortadan kaldırmayacaktır. Gazetecilerin yıpranma hakkının sadece basın kartı sahibi olma koşuluna bağlanması baştan eşitsizlik yaratmaktadır” dedi.
'Binlerce basın çalışanı ikinci kez mağdur edilecek'
Türkiye’de binlerce gazetecinin basın kartlarının iptal edildiğini hatırlatan Çakırözer, “Kurulan tek adam yönetiminin çıkardığı yeni basın kartları yönetmeliğiyle gazeteciliği terör faaliyetiyle eş tutularak, basın kartı verilmesi soyut koşullara bağlandı, zorlaştırıldı. Saray yönetiminin keyfî kart iptallerinin de önü açıldı. Geçtiğimiz aylarda, binlerce gazetecinin basın kartları iptal edilirken yüzlerce gazetecinin de hak ettiği kartlar hiç verilmedi ya da aylarca sebepsiz bekletildi. Basın kartı engellenen gazetecilerin özlük haklarını da bu yönetmeliğe göre düzenlemek binlerce basın çalışanını ikinci kez mağdur edecek” dedi.
'Yüzde 60'ı faydalanamayacak'
Çakırözer, düzenlemenin eksiklerini sıralayarak, gazetecilerin yıpranma hakkından yararlanması için kapsamın genişletilmesini isteyerek, şunları sıraladı:
“4857 sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan ve bilfiil gazetecilik yapan binlerce basın çalışanını kapsam dışı bırakmasıdır. Yüzlerce internet haber sitesinde, yerel basın kuruluşlarında bu şekilde çalıştırılan binlerce gazeteci de mutlaka kapsam altına alınmalıdır. Gazetenin basılması için her tür zehirli maddeyle yüz yüze çalışmak zorunda kalan matbaa emekçilerimiz de mutlaka yıpranma hakkından faydalandırılmalıdır. Gazeteciler de dâhil yıpranma hakkından faydalanacak tüm çalışanlar için on yıl bekleme şartı beş yıla indirilmelidir. Eksikleri burada giderebilirsek gazetecilerin yıpranma hakkını hakkaniyetli biçimde çözmüş; basın özgürlüğüne, halkın haber alma hakkının korunmasına önemli bir kazanım sağlamış oluruz. Ancak düzenleme bu şekliyle kanunlaşırsa fiilen gazetecilik yapan basın çalışanlarının yüzde 60'ı yıpranma hakkından faydalanamayacak, hak kaybına uğrayacaktır.”
'Yargı reformu haberleri suç olmaktan çıkarılmalı'
Meclis’ten geçen yargı reformuna rağmen gazetecilerin yargılanmaya devam ettiğine de dikkat çeken Çakırözer, gazetecilerin haksız, hukuksuz yere cezaevlerine konulduğunu söyledi. Çakırözer, Sözcü Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in üç yıl önce katıldığı bir televizyon programında, bir bakanla gezmeye gitmeyeceğini söylediği için beş ay hapis cezasına çarptırıldığına dikkat çekerken, “Sözcü Gazetesi davasında Emin Çölaşan, Necati Doğru, Metin Yılmaz, FETÖ'cülükten mahkûm edildiler. Halk TV, Tele 1 günlerce karartıldı; Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Karar, Yeniçağ gibi az sayıda gerçeğin peşindeki gazeteye ilan ambargoları uygulandı. Biz burada reform yaptık; haber, eleştiri suç olmayacak diye kendimizi kandırırken gazeteciler haberi, eleştirisi, sosyal medya paylaşımı nedeniyle yargılanmaya, tutuklanmaya devam ediyor” dedi.
'Gazeteciler haksız, hukuksuz zindanlarda tutuluyor'
Oda TV yazarı Müyesser Yıldız’ın casusluk, devletin gizli belgelerini açıklama gibi ağır iddialarla haksız, hukuksuz beş buçuk ay zindanda tutulduğunu da söyleyen Çakırözer, Yıldız’ın tahliyesinin ardından savcının tahliyeden saatler sonra yeniden tutukluluk istemesinin kabul edilemeyeceğini belirtti. Çakırözer, “Aynısı, bugün itibarıyla tam 1504 gündür cezaevinde tutulan yazar Ahmet Altan'ın başına geldi. Gazete yazıları ve televizyon yorumu nedeniyle önce müebbet hapse sonra on yıl hapse mahkûm edildi, yattığı süre göz önünde tutularak tahliye edildi ama savcının talebi üzerine yeniden Silivri'ye gönderildi. Yargı eliyle yapılan bu haksızlıklar sadece mağduriyet yaratmıyor, ülkemizin dünyadaki itibarını da zedeliyor” dedi.
Cumhuriyet davası hatırlatması
Çakırözer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Cumhuriyet Davası’nda gazetenin yönetici ve yazarları için verdiğin hak ihlali kararlarını da hatırlatarak, “Cumhuriyet Gazetesi’nin eski yönetici ve yazarları teröre destek suçlamasıyla aylarca cezaevinde yatırıldılar ama ne oldu? İşte dün AİHM hepsinin hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Bu tutuklulukların haksız, hukuksuz olduğunu tüm dünyaya duyurdu. Bu vahim hatalardan ders çıkarılmıyor, son dokuz ayda 29 gazeteci yazar mahkûm oldu, 20 gazeteci tutuklandı. 57 gazeteciye yeni soruşturma açıldı, 65 gazeteci gözaltına alındı. Bu yasak, baskı ve sansür ortamından çıkışın tek yolu, tek ama tek yolu güçler ayrılığına dayalı bir hukuk devletidir, demokrasidir” çağrısında bulundu.