Türkiye’de kamuoyunun yakından tanıdığı ödüllü gazeteci Nedim Şener’e bir ödül de Almanya’dan geldi.
Nedim Şener, İranlı ünlü Yönetmen Cafer Panahi ile birlikte bu yıl Almanya’nın önde gelen basın özgürlüğü ödüllerinden Sparkasse Leipzig Medya Vakfı’nın ‘Medya Özgürlüğü ve Medyanın Geleceği 2015 Ödülü’ne layık görüldü.
Ödülünü almak üzere Almanya’ya giden Şener, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.
İşte, o röportajın bir bölümü:
DW Türkçe: Almanya’nın saygın basın özgürlüğü ödüllerinden birine layık görüldünüz bu yıl. Neler hissediyorsunuz?
Nedim Şener: Benim için çok heyecan verici, üç nedenden ötürü heyecan verici. Ben 1966 yılında Almanya’da bir işçi çocuğu olarak dünyaya geldim ve 2 yaşındayken büyüklerimin yanına gönderildim ailem tarafından. Neredeyse 50 yıl sonra bu ülkeye gazeteci olarak bir gazetecilik ödülü almaya geliyorum, yanımda eşim ve 12 yaşındaki kızım da var. Hayatımın en önemli anlarından birini yaşıyorum diyebilirim. İkincisi tabii ki basın özgürlüğü konusunda bir ödül verilmesi. Benim için çok büyük bir sorumluluk doğuran bir olay. Çünkü gazeteciler için her bir ödül yeni sorumluluklar, ifade özgürlüğü yolunda yeni sorumluluklar demektir. Ama asıl önemli bir boyutuysa Hrant Dink cinayeti ile ilgili yaptığım araştırmalar. Daha önce de Hrant Dink araştırmalarım nedeniyle ödüllendirilmiştim, ama bir kez daha, hem de böyle bir ortamda, hem de bu yılda anlaşılmış olması, Almanya’daki meslektaşlarım tarafından takdir edilmiş olması benim çok daha önemli.
DW Türkçe: Türkiye’de son dönemde gazetecilere yönelik baskıların arttığına meslek örgütleri ve uluslararası kuruluşlar da dikkat çekiyor. Gazeteler ve gazeteciler saldırıya uğruyor, gazeteciler işten çıkarılıyor. Bütün bu gelişmeler ışığında basın özürlüğünün Türkiye’deki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nedim Şener: Biz cezaevindeyken, yani 2011 yılında aşağı yukarı 102 tane gazeteci cezaevindeydi. Bu tarihi bir rekordu, dünyada en çok gazeteci hapseden ülke haline gelmiştik. Daha sonra yasalardaki bir takım değişiklikler olmasa da uygulamalar nedeniyle tahliyeler oldu, gazeteciler serbest bırakıldı, bugün 25 civarında yine de çok yüksek oranda gazeteci cezaevinde. Bu olayın bir yönü. Ama Türkiye’de hapishanede olmasanız da gazeteciliğin çok baskı altında olduğu, gazeteciliğin yapılamaz noktaya getirilmek istendiğine dair çok somut örnekler son dönemlerde özellikler artıyor. Korkunç olan şu, iktidarın hoşgörüsüzlüğü, yasaların acımasızca uygulanması yanında acı veren, herkesin de dikkat çekmesi gereken şu: Türkiye’de gazetecilere saldıran gazeteciler türedi, üredi, üretildi, desteklendi. İktidara yakın gazeteciler tarafından yapılıyor bunlar. Ve bunlar meslektaşlarını açık açık hedef alabiliyorlar, açık açık tehdit ediyorlar.
Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN...