Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve
beraberindeki Yüksek Kurul Üyeleri, Cumhuriyet Gazetesi’ne ve
gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a
destek ziyaretinde bulundu.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ve Basın Konseyi Yüksek Kurul
Üyelerini Cumhuriyet Gazetesi Vakfı odasında ağırlayan Can Dündar,
heyete "Hoş geldiniz. Ben de hep, keşke gelseler
diyordum" dedi.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç ise, "Aslında sizleri kutlamaya
geldik. İyi bir habercilik örneği sergilediniz. Sözün bittiği yerde
değil, sözün başladığı yerdeyiz. Bedel ödenecekse hep beraber
ödeyeceğiz. Gazetecilik bayrağını yere düşürmeyeceğiz"diye
konuştu.
Basın Konseyi Başkanı Türenç, şöyle devam
etti:
"Gazeteciler, geçtiğimiz süreçte Silivri zindanlarına konuldu. O
günlerde biz şok içerisindeydik. Ve o günden bugüne kendimize söz
verdik; ‘Hiçbir gazeteciyi bundan böyle zindanlara attırmayacağız’
dedik. Hep beraberiz. Dayanışma içindeyiz. Güçlüyüz. Dünya bizi
yakından izliyor. Onlar da her şeyin farkındalar” dedi.
Her şeyin daha iyi olacağını vurgulayan Can Dündar
da, “Nihayet haberimizle, dünya gerçeği duydu. Sessiz kalındıkça
daha da üstümüze geliyorlar. Biz de sınırımızın son noktasındayız.
Cumhuriyet’e gelen destek, susayan bir cesaret.” ifadelerini
kullandı.
Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Can Dündar’a, Basın Konseyi rozeti ve gazetecilere
yönelik ihlallerin kronolojik olarak bir araya getirildiği “Zor Yıl
2014” adlı kitabı armağan ederken, “Bu gidişle, 2015 Türk Basını’nı
anlatan kitabımız, daha kalın çıkacak” diye ekledi.
"BIÇAĞIN KEMİĞE DAYANMA NOKTASI VAR DEMEK Kİ"
Daha önce de bazı gazetecilerin Silivri Cezaevi'ne koyulduğunu
söyleyen Türenç, "O günlerde nedense biz bir şok içerisindeydik. Ne
zamanki bu olaylar tırmanıyor ve vahim noktaya geliyor. Basın
Konseyi Başkanı olarak diyorum ki ; Bir daha hiçbir hiç bir
gazeteciyi o zindanlara tıktırmayacağız. Bir set halinde
kenetlenmiş vaziyette duruyoruz" şeklinde konuştu.
Dündar da buna cevaben, "Bıçağın kemiğe dayanma noktası var demek
ki. O dönem cılız kalan sesler şimdi çok daha gür çıkıyor. Sessiz
kaldıkça daha çok üstümüze gelindiğini gördük galiba. Bir araya
geldikçe de geri püskürtebildiğimizi gördük. Hakikaten artık bu
vesile ile dünya duydu. Söyleyip duruyorduk ama nihayet bütün
dünyaya da gösterdik ne olduğunu" ifadelerini kullandı.
DOKTORA TEZİ DEVLET SIRRALARI ÜZERİNEYMİŞ
İlginç bir tesadüf olarak doktora tezinin devlet sırları yasası
üzerine olduğunu belirten Dündar, "Basında devlet sırları
meselesinin haber özgürlüğüne karşı kullanıldığına dair bir
araştırma yapmıştım. İngiltere ve Türkiye'den iki örneği
karşılaştırmıştım. 1980'lerde yazmıştım. Ne devlet sırrıdır, ne
basın özgürlüğüne girer diye bir şey yazmıştım. Onun için
savunmamız hazır yani. 300 sayfalık bir tezim var. Tezin özeti
şuydu; Türkiye'de de Avrupa'da da devletler kendi kirli işlerini
örtbas etmek için devlet sırrı kavramını bir kılıf olarak
kullanıyorlar. Devlet sırrı damgası kimin elindeyse en çok onun
kirinin pasının örtülmesine hizmet ediyor. Basının görevi de kendi
işini yapmak ve o damgayı halk adına silebilmek. Dolayısıyla bunu
yaptığımızı düşünüyorum" dedi. (DHA)
Gazeteciler Cumhuriyet'i ziyaret etti, Can Dündar'a destek oldu
Basın Konseyi destek olmak için Cumhuriyet'e ziyarette bulundu.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin