Başrollerinde Çetin Altay, Burak Satıbol ve Ferit Aktuğ’un yer aldığı “Firardayız” filmi, 29 Eylül Cuma günü sinemaseverlerin karşısına çıkıyor… Ekrem, Salim ve Nuri adındaki üç kafadarın hapishaneden firarını ve ardından başlarına gelen komik olayları işleyen filmde, Burcu karakterini canlandıran Burcu Binici ise başlarına bela olan bir kadın mafyayı canlandırıyor.
Yönetmenliğini Tolga Baş’ın üstlendiği ve sadece komik olayların değil, zaman zaman duygusal anlarında yer aldığı filmin başrol oyuncuları Çetin Altay, Burak Satıbol ve Burcu Binici ile “Firardayız”ı konuştuk.
Türk sinemasında hapishaneden firar etme hikâyelerine alışığız aslında. Bu filmin diğerlerinden farkı nedir, nasıl bir firar hikâyesi bekliyor bizi?
Çetin Altay (Ekrem): Valla diğerlerinden ayrılan yönü, bu film tam 90 dakika… Diğerleri biraz daha uzun. (Kahkahalar)
Burak Satıbol (Salim): 8 kişi oynuyoruz.
Ç. A.: 8 forvetle oynuyoruz evet. (Kahkahalar)
B. S.: Genelde kostümler koyu tonlar ağırlıklı. (Kahkahalar)
Eyvah, şimdiden düştüm dilinize…
Ç. A.: Onlardan ayrılan yönünü Burak çok daha güzel anlatıyor aslında. Diyor ki; bizimki normal alışılagelmiş içinde mafya barındıran filmlerden çok daha farklı. Çünkü mafyamız kadın. Öte yandan çok oraya dayalı bir şey de değil. Onların başlarına gelen hikâyelerin akabinde devam eden bir şey olduğu için doğrudan mafyayla uğraştıkları bir film değil aslında.
B. S.: Bir yerde dahil olan ve olayın gidişatını etkileyen bir noktada duruyor mafya sadece. Dolayısıyla diğer komedi filmlerinden o noktada ayrılıyor. Aşk yok, düğün yok… (Kahkahalar)
Ç. A.: Bu bizim filmin mottosu oldu.
Ne var peki?
B. S.: 3 tane böyle balta gibi adam var işte. (Gülüşmeler) Aslında kaybettiğimiz bazı duygular var. Filmin en büyük silahı sıcaklığı ve samimiyeti.
Sadece gülmeyeceğiz yani…
B. S: Evet… Başkaları için bir şey yapabilmeyi göze alan, savaş ve uğraş veren adamların hikâyesi… Örneğin filmde Nuri karakterini canlandıran Ferit Aktuğ, cezaevinde doğmuş, büyümüş ve dışarısını hiç görememiş bir karakter.
Filmin sosyolojik bir derdi de var o halde…
Ç. A.: Bravo… Ferit Aktuğ’un canlandırdığı Nuri karakterinin içinde bir drama var. Dolayısıyla kaçma fikrini akıllarına getirdiklerinde Nuri’nin kaygıları çok daha fazla. Çünkü alışılmışın dışında bir hayat onun için. Dışarıdaki hayata alışık olmayan biri… Bu arada filmin komik olan yanlarından biri de tahliye olmalarına 2 gün kala firar ediyorlar…
Peki kim örgütlüyor daha çok?
B. S: Aslında biraz plan yapan adam Ekrem.
Ç. A.: Evet plan yapan benim, fakat son noktayı koyan Burak (Salim)…
B. S: Her şeyi çok iyi biliyorlar. Her konuda uzmanlar.
Hemen Burcu Hanım’a soralım o halde… Nasıl bir deneyimdi kadın mafyayı oynamak?
Burcu Binici (Burcu): Daha önce de aynı projede yer aldığım arkadaşlarım olduğu için biraz daha rahattım açıkçası. Çok güzel karşılandım. Set ortamı da çok keyifli geçti. Heyecanla filmi bekliyoruz. Kendimden çok Çetin, Burak ve Ferit üçlüsünün bir araya geldiği o görüntüyü hayatım boyunca unutamayacağım.
Biz de merak ediyoruz… Peki senaryoyu ilk okuduğunuzda bu projeyi neden kabul etmek istediniz?
Ç. A: İlk okuduğumuzda anlamadık. Sonra bir daha okuduk. (Kahkahalar)
B. S.: Ben daha sonra İngilizcesini okudum. Sonra daha iyi anladım. Benin İngilizcem daha iyiydi çünkü. (Kahkahalar)
Ç. A.: Sonra bir daha okuyunca dedim ki bu! Hayatımın filmi dedim. (Gülüşmeler) Hep böyle anlatırlar değil mi…
İşim çok zor bugün anlaşıldı… (Kahkahalar)
Ç. A.: Yönetmenimiz Tolga Baş’la konuştuğumuz bir karakter vardı. O karakteri de çok seviyordum ben. Tam onu kullanamadık ama çıkış noktası orası olmuş oldu. Daha sonra anlattık, yaz dedik. Sanki onun devamıymış gibi… Daha sonra böyle bir şey çıktı ortaya. Sonra Burak Satıbol oldu, Ferit Aktuğ oldu işin içinde. Hep birlikte çok çalıştık ve ortaya böyle bir film çıktı.
B.S: Benim için cezbedici yönü, hapisten kaçma hikayesi ve daha sonra başlarına gelen komik olaylar.
Ç. A.: Haa biz değiliz yani? (Kahkahalar)
B. S: Kimin oynadığını da bilmiyordum. Farketmezdi yani. (Gülüşmeler)
Küfür var mı peki Firardayız'da? Küfür ağırlıklı komedi filmleri bayağı eleştiri konusu olmuştu bir dönem…
Ç. A.: Valla o eleştirileri yapan insanların çok küfür kullandığını gördüm açıkçası. Tecrübeyle sabit. Dolayısıyla öyle bir karakteri anlatıyorsanız küfür de kullanacaksınız. Bence bu eleştirileri yapanların sinemadaki oyuncunun canlandırdığı bir karaktere değil, özel hayatlarına dikkat etmesi lazım. Bunları söyleyen insanların da çok izleyip fikir sahibi olduklarını düşünmüyorum açıkçası.
Daha önce birlikte çalıştığınız bir proje oldu mu?
B. S.: Yok, bu ilk projemiz.
Ç. A.: İnşallah bundan sonra olacak. Birkaç tane film koyduk arka arkaya.
Peki yakın bir tarihte hayata geçireceğiniz yeni bir proje var mı?
Ç. A.: Evet çok yakın bir tarihte başlıyoruz hem de. Ekim’in 15’inden sonra Oflu Hoca’nın üçüncüsünün çekimlerine başlıyoruz. Çok da farklı ve güzel bir hikâyesi var. Ters köşe bir senaryo yazmışlar.
Ne gibi farklılıklar olacak? Kadro değişecek mi?
Ç. A.: Birinci filmden neredeyse kimse olmayacak. Tamamen yeni cast olacak. Bir de film Trakya’da geçiyor bu kez.
Heyecanla bekliyoruz o halde… Burak Bey, Mahşer-i Cümbüş nasıl gidiyor?
B.S.: 7 Ekim’de sezonu açıyoruz Mahşer-i Cümbüş Hayalhanesi’nde. Yine her cumartesi akşamı devam edecek. Mahşer-i Cümbüş’ün bu sene 17’nci yılı.
Yeni dizi ya da sinema projesi var mı?
B. S.: Henüz görüşme aşamasında olduğum sinema projeleri var. Dizi düşüncem de var elbette ama onunla ilgili daha netleşmiş bir şey yok. Güçlü bir proje gelirse televizyonda da olmak istiyorum.
Bu arada iki tane dünya tatlısı evladınız da var. Bu yoğun çalışma temposunda çocuklarınıza vakit ayırabiliyor musunuz?
B. S.: Elbette. İş dışında kalan her vaktimi onlarla beraber geçiririm. Zaten oğlum 2 yaşında ve çok hareketli bir dönemi. Ecem de ilkokul 2. sınıfa başladı. Beraber oyunlar oynamayı çok seviyoruz mesela.
Bu arada Çetin Bey siz de yakın bir tarihte de evleniyorsunuz…
Ç. A.: Ekim ayının 7’sinde evleniyorum evet.
Çok az kalmış. Tatlı bir heyecan vardır şimdi sizde….
Ç. A.: Valla tatlı mı acı mı, bir şey var. (Gülüşmeler) Düğünden sonra da filme başlayacağız. Bir yere gidemeyeceğiz.
Balayına çıkamayacak mısınız?
Ç. A.: Yaza kadar çıkamayacağız ne yazık ki. Ama film aralarında 2-3 gün boşluklarım olacak. Belki o zamanlar bir yerlere kaçacağız. Onun dışında yoğun çalışacağız.
Tamamladınız mı düğün hazırlıklarını?
Ç. A.: Tam nasıl hazırlanılır onu da bilmiyorum ama devam ediyoruz hazırlıklara. Damatlığı almadım, bu ara biraz kilo aldım çünkü. (Gülüşmeler)
“Bekarlık canıma tak eti” diye bir açıklamanız vardı. Bu sözlerinizden yola çıkarak çok heyecanlısınızdır diye düşündüm açıkçası…
Ç. A.: Ahh sorma… Cihangir’de oturuyorum bir akşam. Gazeteci bir kardeşimiz “Fotoğraf çekebilir miyim” dedi. ‘Çek’ dedim. Bitti, bu kadar…
Nasıl yani?
Ç. A.: Aynen öyle işte. Ertesi gün “Bekarlık canıma tak etti” diye başlık okudum. Ağzımdan böyle bir laf çıkmadı. Geçen akşam da oldu aynısı. Bu kez ne yazdılar kim bilir… (Kahkahalar)
Burak Bey, deneyimli biri olarak Çetin Bey’e evlilikle ilgili tavsiyeleriniz var mı?
B. S.: Hemen çocuk yapsın. Çocuk dünyanın en muhteşem şeyi. İnsan ne kadar erken çocuk sahibi olursa hayat o kadar güzel ve farklı olur onun için.
Ç. A.: Tavsiyeni dikkate alacağım Burak'cığım... (Kahkahalar)
Canan Kaya / Medyatava