Financial Times, Erdoğan'ın bugüne kadar toplam sekiz seçimden zaferle çıktığı belirtilen analizde Erdoğan'ın özellikle Gülen hareketiyle mücadelesi kapsamında politika ve ekonomi alanında attığı otoriter adımların Türkiye'de ve dünyada dikkat çektiği belirtiliyor.
BBCTürkçe tarafından yansıtılan analizde Türkiye'nin yıl içinde sosyal paylaşım Twitter'ı yasakladığı, MİT'in yetkilerini artıran yasal düzenlemelere gittiği, yargı üzerindeki yürütme gücünün arttığı da kaydediliyor.
Sermaye Piyasası Kurulu ve Maliye Bakanlığı'ndaki yetkililerle ilgili görev değişiklikleri ile Erdoğan'ın "faiz lobisine" karşı bir savaş başlatması ardından Merkez Bankası'nın faiz oranlarını düşürmeye başladığını yazan gazete, bu gelişmelerle ilgili Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un yorumlarına yer veriyor.
"BAĞIMSIZ DENİLEN KURUMLAR BAĞIMSIZ OLMALI"
Mustafa Koç, kurumların zayıflatılmasının, her ne kadar
ekonomiyi yürüten bir özel sektörü olsa da Türkiye ekonomisinin
gelişmesine yardım etmediğini söyledikten sonra bu eğilimin
değişmesi ve bağımsız denilen kurumların gerçekten bağımsızlığa
sahip olmaları gerektiğini söylüyor.
FT, analizinde çözüm sürecine, Güneydoğu Anadolu bölgesindeki
atmosfere ve bölgede Erdoğan'a bakışa da değindiği analizde,
Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması durumunda kendisinin
merkezinde olacağı bir politik yapı kuracağı kadar gücüyle ilgili
bazı kısıtlamaların da gelebileceği yönünde görüş bildirenlerin
bulunduğunu aktarıyor.
"BİR GÜN GELEBİLİR"
Bu bağlamda AK Parti'li Osman Can'ın görüşlerine yer veriliyor:
"Eğer Erdoğan seçilirse ve AK Parti Türkiye'yi yönetirse, parti, 'biz Erdoğan'ın söylediği her şeyi takip edeceğiz' diyebilir. Ama Başbakan'ın şunu söyleyebileceği bir gün gelebilir: 'Teşekkürler Erdoğan ancak politikadan biz sorumluyuz."
Analizin sonunda Erdoğan'ın seçimleri kazanması durumunda bunun, Başbakanın yönetim tarzının halk tarafından bugüne kadarki en büyük onayı olacağı görüşü dile getiriliyor ve Erdoğan'ın seçilmesinin Türkiye'yi değiştiren bazı dönüşümlerinin daha da derinleştirebileceği ifade ediliyor. Bunlar da eskiden marjinalize edilmiş Kürtler'in politik yaşamın kalbine getirilmesi, daha kişiselleşmiş bir dış politika ve otoriterlikle ilgili artan kaygılar olarak sıralanıyor. (ANKA)