Magazin Gazetecileri Derneği'nin (MGD) bu yılki 'Altın Objektif Ödülleri'nde 'Yılın En İyi Sinema Filmi' ödülüne layık görülen "Dünyanın En Güzel Kokusu" filminin yönetmeni Uğur Yağcıoğlu, filmle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Mynet Sanat'tan Yıldız Ertan'ın sorularını yanıtlayan Yağcıoğlu, filmin konusunun bir şakadan yola çıkarak hikâyeleştiğini belirtti.
İşte, o röportaj:
Dünyanın En Güzel Kokusu filminiz nasıl ortaya
çıktı?
Konu aslında bir şakadan yola çıkarak hikayeleşti. Baktığını zaman
bizim dünyamızda çokça da ortada olan bir konu. Ben yazmadan bu
kadar popüler olduğunu da bilmiyordum. Hemen etrafımdaki herkesin
bir şekilde karşı cinsten en yakın arkadaşıyla böyle bir konuşma
yaptığını filmi çekerken öğrendim. O sebeple aslında filmin alameti
farikası arkadaştan çocuk yapmak değil, filmi izleyenler bilir ki
filmin motivasyonu ve anlatmak istediği hikaye bambaşka. Ben,
kendimce anneliğe bir güzelleme yapmak istedim.
Rıza Kocaoğlu ve Tuba Ünsal ile film için nasıl bir araya
geldiniz?
Rıza senaryoyu ilk okuyanlardan. Ve okur okumaz ‘bu rolü ben
oynamalıyım’ dedi. Ben de kendisine ‘hangi şartta yapacak olursam
var mısın?’ dedim. Ondan olumlu cevap alınca işin içerisinde bu
kadar motive birinin olması çok destekleyici oldu. Biz o hızla,
heyecanlı heyecanlı işe giriştik. Daha sonra Tuba’ya menajeri
vasıtasıyla senaryo gönderdik. Bir kış akşamı saat 16.00... Saat
21.30’da Tuba ağlayarak menajerine ‘ben bu işte olmak istiyorum’
diyerek dönmüş. Menajer bana ‘Uğur bu çok olan bir şey değil, Tuba
hemen seninle görüşmek istiyor’ dedi. Ben de ‘tamam ‘ dedim sabah
erkenden bir araya geldik ve anlaştık. Bu kadar hızlı oldu yani...
Genelde bu süreç haftalar alır.
Filmle ilgili en çok konuşulan konulardan bir tanesi de
filmin içerisinde çokça gördüğümüz ev! O evi nereden ve nasıl
buldunuz?
Evi, film için özellikle ben tuttum. Bir yandan yavaş yavaş
döşerken bir yandan da filmin hazırlığını yapıyordum. Ev
döşendikten sonra biz Rıza ve Tuba’yla filmdekine benzer
kahvaltılar yapmaya başladık. İki aydan daha uzun bir süre haftanın
bir kaç günü bir araya gelip senaryoyu okuyup, prova yapıp evi
yaşıyorduk. Filme başladığımız zaman ev Rıza’nın eviydi artık.
Tuba’da oraya her gün gelen giden arkadaştı. Yani, filmdeki tıpkı
Hakan ve Derya’da olduğu gibi...
Röportajın tamamını okumak için TIKLAYIN...