Önceki gün, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Habertürk'te bulunan M.Fatih Saraç arasında geçen bir telefon konuşmasının basına yansıması üzerine Habetürk yazarı Fatih Altaylı'nın dünkü köşesinde bir cevap yazısı yayınlandı.
Altaylı, medyada 'Alo Fatih' diye bilinen M.Fatih Saraç'ın, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Altaylı'nın kovulması hakkındaki tapelerin kendisini hiç şaşırtmadığını belirtti.
Altaylı, 'gazetecilik kisvesi altında dolaşanlar'dan 'mesleğe sızdırılmış pislikler' olarak söz etti.
İşte, Altaylı'nın köşe yazısı:
Kovun şu adamı!
ŞU sıralar Türkiye dışında olmak için hiçbir fırsatı
kaçırmıyorum.
Niyeyse "ruhuma'' iyi geliyor.
Yazı yazmaya oturduğum anlar hariç, daha keyifli
oluyorum.
Yine öyle bir haldeydim.
Grand Palais'de bir sergi gezdikten sonra şahane bir Paris
eylülünün ılıklığında yürüyordum.
Telefonum çaldı.
Bir internet sitesinin editörü kendini tanıtıp sordu.
"Fatih Bey, hakkınızda çıkan haberle ilgili bir açıklama yapacak
mısınız?''
"Hakkımda çıkan haberden haberim yok'' dedim.
Hakikaten haberim yoktu.
"Başbakan, kovulmanız için Fatih Saraç'a talimat
vermiş.''
"İyi yapmış, ağzına sağlık'' dedim.
Sonra merak ettim sordum.
"Başbakan mı, Cumhurbaşkanı mı?''
Yanıt beklediğim gibiydi.
"Cumhurbaşkanı ama talimatı Başbakan'ken vermiş.''
"Dönemin Başbakan'ı yani'' dedim gülerek. Karşımdaki de
güldü.
"Ne dememi istiyorsunuz. Önemli olan talimat verilmesi değil,
önemli olan o talimatın yerine getirilip getirilmemiş olması. Bakın
ben hâlâ Habertürk'te yazıyorum.''
Kapattım.
Bir daha. Bir daha.
Telefon çalıyor, arayan haberci aynı şeyi soruyor.
Ben de üç aşağı beş yukarı aynı yanıtı verip kapatıyorum.
Doğrusu benim kovulmamın talep edildiği "tapeler'' beni hiç
şaşırtmadı.
Çünkü "Alo Fatih'' tapeleri yayınlanıp halkın bir bölümü beni "Alo
Fatih'' zannederken de ben bunlardan haberdardım.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.