Faruk Bildirici, "Gözde Atasoy, halen bir medya kuruluşunda çalışmadığına göre istediğini yapabilir, kim ne karışabilir diye düşünülebilir. Ama ekrana veda ederken vurguladığı gibi, yeniden dönecekse ve haberciliği bırakmadıysa gazetecilik kimliği devam ediyor demektir. O zaman da bu mesleğin temel ilkelerine uymak durumundadır, işsiz olması onun mesleki yükümlülüklerin dışında olduğu anlamına gelmez. Mesleğin itibarını düşünmek zorunda."düşüncesini dile getirdi.
Bildirici, "Gazeteci kimliği devam eden bir kişi reklamlarda oynayamaz. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde “Gazeteci; mesleğini, reklamcılıkla, halkla ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz. İlan-reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye alamaz, maddi çıkar sağlayamaz” ilkesi yer alıyor.
Böyle bir mesleki ilke benimsenmesinin nedeni gazetecilik ile reklamcılığın farklı alanlar olması. Gazetecilik ve halkla ilişkiler ya da reklamcılık birbiriyle çatışan alanlardır. Gazeteci, gerçeği insanlara aktarır, para karşılığında bir ürün satma ya da bir markayı tanıtma gibi bir amacı olmaz." ifadesini kullandı.
Bildirici, "Gözde Atasoy, bundan sonra gazetecilik yapmayacaksa ve mesleği bıraktıysa bile başka bir etik problem daha söz konusu. Reklamda Gözde Atasoy, 'Haber sunucusu ve Ela’nın annesi' diye tanıtılıyor. Onunla da kalmıyor, 'Bir haberci ama en önemlisi bir anne olarak … tesislerine gidip araştırdım' diye konuşuyor. Demek ki, sadece 'Ela’nın annesi' olarak değil, aynı zamanda 'haber sunucusu' kimliğiyle yer alıyor reklamda.
O çocuk bezinin özelliklerini tanıtabilmek için 'Haber sunucusu' kimliğini kullanarak, sözlerine inandırıcılık katmaya çalışıyor. Gözde Atasoy, bir haber sunucusu. Rol yapmakla değil doğruları söylemekle yükümlü bir kişi. Gazeteciliği reklam aracı haline getirmeye de hakkı yoktu; bir gazeteci olarak araştırmış gibi doğru olmayan ifadeler kullanmaya da… Gazeteciliği bir yalana kılıf yaparak paraya tahvil etmek etik açıdan sorunlu bir tutum…" görüşünü savundu.