Ertuğrul Özkök yazdı. Külliyeye kim gidecek? Mükremin abi mi, yoksa Asım Noyan mı?

Ertuğrul Özkök, "Pazar Mektubu" başlığı altında yazdığı yazısında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri'ne değindi ve Yılmaz Erdoğan'la olan sohbetini köşesine taşıdı.

Google Haberlere Abone ol
Ertuğrul Özkök yazdı. Külliyeye kim gidecek? Mükremin abi mi, yoksa Asım Noyan mı?

PAZAR MEKTUBU/ERTUĞRUL ÖZKÖK

ÖDÜLÜ ALMAYA KÜLLİYE’YE GALİBA ASIM NOYAN GİDEECEK

Yılmaz Erdoğan’la aramızdaki şu konuşma geçen hafta geçti..

Geçen Pazar yazımda sormuştum:

Külliye’ye, Cumhurbaşkanlığı ödülünü almaya Mükremin Abi” mi gider…

Yoksa Asım Noyan mı…

İkisi de Yılmaz Erdoğan’ın yarattığı ve kollektif hafızamıza yerleştirdiği iki büyük karakter.

Biri 30 yıl öncesinin, özel televizyonun altın yıllarının “Bir Demet Tiyatro’sunun” şahane tipi…

Mahallenin serserisi, haytası…

Öteki ise küçük “Organize İşler’in” küçük reisi…

YILMAZ, KÜLLİYE’YE O BERBAT ÇİZGİLİ GÖMLEKLE GİDİLMEZ

 Yılmaz Erdoğan o gün Kanada’daydı…

“Yılmaz, ödülü almaya Külliye’ye hangisi gider” diye sordum.

Cevabı şu oldu:

Ödül sinema sanatına verildiğine göre herhalde Asım Noyan gider…”

Ben de “Aman o zaman gelirken Asım’a güzel bir takım elbise al,  o çizgili berbat gömlekle Külliye’ye gidilmez” dedim…

YAZIŞMADAKİ ŞU AYRINTI DİKKATİNİZİ ÇEKMİŞTİ

Tabi şakaydı yaptığımız…

Herhalde yazışmamızdaki şu ayrıntı sizin de dikkatinizi çekmiştir.

Ne ben ona “Ödülü almaya gidecek misin” diye bir soru sordum.

Ne de o bana “Ödülü almaya gidip gitmemeye karar vermedim” gibi söz etti.

Çünkü Yılmaz’ın ödülü almaya gideceğine eminim…

Daha önce sinema konularını konuşmaya gitmişti…

Bence de gitmesi doğrudur ve normaldir…

Eminim örgütlü trol çetelerinden biraz dayak yiyecektir, ama hiç önemi yok…

Bence bu konu “Türkiye Yüzyılı” daveti ile artık kapandı…

Ertuğrul Özkök yazdı. Külliyeye kim gidecek? Mükremin abi mi, yoksa Asım Noyan mı?

ASIM TEKNENİN ARKASINDA SÜPERMEN’E NE DEMİŞTİ?

Yılmaz Erdoğan, şakayla “Herhalde Asım Noyan gider dediği an kafama “Organize İşler” filminin o sahnesi yine takıldı.

Filmde Süpermen rolünü oynayan Tolga Çevik tesadüfen girdiği küçük üçkağıtçı çetesine ayak uyduramıştır ve ayrılmak istemektedir.

Asım Noyan d bunun anlamıştır ve onunla Boğaz Kenarında bir teknenin arkasında sohbet etmektedir.

İşte orada Süpermen’e şunu söyler:

“Sen temiz çocuksun Süpermen…”

Asım Noyan karakterinin özündeki çok önemli özelliklerden birini işte o sahnede görürüz.

Onun içinde de temiz bir şeyler kalmıştır…

KÜLLİYE’DE BELKİ ERDAL TOSUN‘UN O ŞAHANE REPLİĞİ DE KONUŞULUR

Kimbilir belki Asım Noyan Cumhurbaşkanına,  Üzeyir rolünü oynayan Erdal Tosun’un o şahane repliğini de anlatır…

Süpermen “Sen hiç konuşmuyorsun Üzeyir abi” deyince verdiği o şahane cevabı:

“Bir zamanlar çok konuştum ama bir işe yaramadı…”

ÖDÜLÜ ALMAYA BEHÇET NECATİGİL GİTSEYDİ NE DERDİ?

Tabi ödülü almaya, Yılmaz Erdoğan’ın  “Kelebeğin Rüyası” filminde oynadığı Behçet Necatigil karakteri de gidebilirdi…

Tören sırasında,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, mesela,  Osman Kavala’ya duyduğu öfke için, filmden şu repliği  aktarabilirdi:

Bazen geleceği kazanmak için unutmak lazım.

Onu yapamıyorsanız…

“Belki hatırlamamaya çalışılmalı…”

ÖDÜLÜ ALMAYA AZİZ  ÖZAY DA GİDEBİLRDİ, HATTA GİTMELİYDİ

Ödülü almaya “Yeşil Elmalar” filminin karakteri Aziz Özay da gidebilirdi mesela… …

Sert mizaçlı bir baba…Üstelik siyasetçi..Belediye başkanı…

Kızlarının duyduğu şefkat ihtiyacına karşılık vermeyen, kızlarını okula göndermeyen, şampuan kullanmasını yasaklayan, onlardan biriyle evlenmek isteyen çocuğun ailesi, onun partisine oy vermediği için reddeden bir babadır.

Eminim o ailenin “Reisi” Aziz Özay’ın, AKP’nin “Reisi’ne” söyleyeceği epey şey vardır.

BİRİNE İTİRAZIM VAR, İKİSİ İLGİ ALANIMDA DEĞİL AMA GERİSİ BENCE ÇOK İYİ SEÇİLMİŞ

Biraz da bu yıl verilen öteki ödüllerden söz edeyim.

Çünkü bana göre bugüne kadar ki en iyi seçimlerden biriydi.

Jüri güzel bir iş yapmış.

***

(*) MÜZİK ALANINDA Ajda Pekkan…

Kim itiraz edebilir ki…Her konuda ayrıştığımız,  millet olma özelliğimizi kaybettiğimiz şu günlerde, kim, hangi ödül bizi bu kadar birleştirebilir…

***

(*) SİNEMA ALANINDA Yılmaz Erdoğan…Yukarda anlattım.

Yıllardır anlatıyorum…O da birleştiren insan…

***

(*) TİYATRO ALANINDA: Ayla Algan…Nesillere tiyatroyu sevdiren,

o en modern halini Anadolu’nun en geleneksel yanı ile birleştirebilmeyi başarmış, içselleştirmiş  bir sanatçı…Anasının ak sütü kadar haketmiş.

***

(*) DANS ALANINDA Tan Sağtürk…Puant ayakkabısını, Batı’nın en şöhret yaratıcı sahnelerinde  giymiş, sonra onları bırakıp, gelip Türkiye’ye yerleşmiş, İstanbul’da kalıp rahatça devam etmek, varken, o puant ayakkabılarını, Diyarbakır çocuklarına giydirmiş, dans sanatının en Batılısını en doğumuza taşımış, İzmir’li büyük kardeşim. Çoktan haketti.

***

(*) KARİKATÜR, ANİMASYON ALANINDA Varol Yaşaroğlu.. Kral Şakir gibi UNESCO’nn uluslararası  projelerine girecek kadar popülerleşen bir karakteri yaratan sanatçı. Milyonlarca çocuğun kalbine girmiş…Tam isabet bir ödül.

***

(*) EDEBİYAT ALANINDA Yavuz Bülent Bakiler…Benim edebiyat dünyamdan değil, ama onbinlerce insanın dünyasından olduğu da kesin…Hakedilmiş bir ödüldür diye düşünüyorum.

***

(*) ZANAAT ALANINDA Sevan Bıçakçı. Bir kere değil, iki kere tam isabet…Kim itiraz edebilir ki…Osmanlı kozmoğrafyasını takı sanatına  milim milim işlemiştir…Kim sanatında onun kadar kadar güzel kurmuştur  Medeniyetler ittifakını…Helal olsun.

***

(*) GELENEKSELM SANATLAR: Gülbün Mesera..Tezhip ve minyatür sanatına katkıları, İslam kültürü konusundaki çalışmaları hiç unutulabilir mi…Tam isabet bir ödül hiç kuşkusuz.

***

(*) VEFA ÖDÜLÜ Aşık Veysel…Bir kere “Vefa” başlığı altında bir ödül verilmesine çok sevindim. Bunun Aşık Veysel’e verilmesine çok sevindim. Tek temennim, o vefa duygusunun bir gün Kurtuluş Savaşı’nı veren kahramanlarımız için de herkesin gönlüne işlenmesi.

***

(*) RESİM ALANINDA:  Salim Süleyman Tekcan: Hiç şüphesiz çok hakkedilmiş bir ödül. Geleneksel öğeleri, kendi mitolojimizi kaç kiyi onun gibi özgün biçimde  bugüne taşıyabilmiştir.

***

GASTRONOMİ ALANINDA Ömür Akkor ve Emre Akkor…Bir kere gastronomi alınanda ödül verilmesine çok seviniyorum. İkincisi bu yıl ödülün, gastronomiyi Batılı bir mutfak sanatı zannedenlere, bunun böyle olmadığını anlatan iki şefe verilmesine sevindim. Üçüncüsü Ömür ve Emre gibi ikiz olup, hem aynı işi yapıp hem görüş farkına sahip olan,  hem devamlı didişen iki kardeşe verilmesine sevindim. Bu ödül bize şunu anlatıyor: Kardeşler de farklı görüşte olabilir, farklı görüşte olanlar da kardeştir…

***

(*) MİMARİ ALANINDA Muharrem Hilmi Şenalp.. Hayatta en iyi anlaştığım ama en çok da tartıştığım insanlar mimarlardır. İtiraf edeyim, mimari anlayışı konusunda Hilmi Şenalp benim ancak tartışabileceğim bir insan olabilir. Çünkü özellikle Selçuk mimarisi adına yapılan feci şeylerin Türk kentsel görünümüne çok zarar verdiğine inanlardanım. Mesela Behruz Çinici’yle de bu konuda hep farklı düşündüm. Ama mimarlık alanında ödül verilmesini hep çok gönülden destekledim.

***

(*) İLİM KÜLTÜR ALANINDA Hayrettin Karaman. Şahsen tek itirazım bu ödüle. İslami ilim ve kültüre ne kattı bir şey diyemeyeceğim. Benim ne ilgi ne bilgi dünyama giren bir şey.Ama yazdığı köşede verdiği fetvalar benim inanç ve vicdan dünyamdan çok uzak. O nedenle değerlendirmeyi,  varsa ilgililerine bırakıyorum.

RUSYA, STALİN BAROK’UNDAN SONRA ŞİMDİ PUTİN BAROKUNU İNŞA EDİYOR

Dün okudum.

(*) Rusya’da, Ukrayna savaşından sonra çok sayıda sanatçı ve  yazarın çalıştığı tiyatrolar kapatılıyormuş.

(*) Bazı eserlerin yazarlarının adları oyunun afişinden çıkarılıyormuş.

(*) Savaş karşı pek çok ses sanatçısı sürgüne zorlanıyormuş.

(*) Kitapçılara giden bir takım insanlar, bazı yazarların kitaplarının vitrinlerden indirilmesini, hatta üzerlerinin kapatılarak satılmasını  istiyorlarmış.

(*) Neticede iş Parlamento’da Putin yanlısı partinin grup başkanının bir sanatçı ve yazar “ beyaz listesi hazırlanması” teklifine kadar gitmiş.

Yani, kara listelerle yetinmeyip, bir de  “Rejim yanlısı milli ve yerli sanatçı ve yazarların listesini” yapmayı ve halka duyurmayı teklif etmiş.…

 ***

1980’li yılların ikinci yarısında Hürriyet’in Moskova temsilciliğini yaparken sık sık “Devlet sanatçılarına” tahsis edilen devasa ve o kadar da korkutucu bir binanın önünde geçerdim.

Bana hayalimdeki Fantoma şatosunu hatırlatırdı.

İkinci Dünya Savaşı sırsında esir Alman askerlerini zorla çalışıtırarak inşa edilen 7 binadan biriydi.

Bu binalara “Stalin Baroku” denilirdi.

Stalinci Sovyet kültür anlayışının beyaz listesine giren sanatçılar oturma imtiyazına sahipti bu binada…

***

Anlaşılan kültür alanında şimdi de “Putin Baroku” dönemi başlıyor…

Diyeceğim orada  bunlar olurken, bizde bu ödüllerin verilmesi bana hiç te fena görünmedi…

Yani bu Külliye’ye hala ödül almaya gidilebilir…

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin