Dışarıdaki muhalif gazetecilere düşen tek işin hükümetin
belirlediği "kırmızı çizgilere" riayet etmemek olduğunu belirten
Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, "İtaat etmedikleri için bu insanlar
tutuklanıyorsa, bu şartlar altında itaat etmemek onurlu bir
davranış olur. Onlara destek vermenin en sağlam yolu da o itaatsiz
çizgiyi sürdürmekten geçiyor" dedi.
DİHA, Özgür Gündem Gazetesi, Etik Ajans, Demokratik Modernite
Dergisi, Gün Matbaa ve Fırat Dağıtım gibi Kürt basın kurumlarına 20
Aralık 2011 tarihinde yapılan operasyonların üzerinden bir yıl
geçti. Operasyonun ardından basın çalışanlarının 36'sı
tutuklanırken, geçen bir yılda hükümet yetkilileri, tutuklu bulunan
100'e yakın gazetecinin "terör faaliyeti" nedeniyle tutuklandığı
yönünde açıklamalar yaptı. Türkiye, dünya üzerinde en çok tutuklu
gazeteci olan ülke unvanını taşımaya devam ederken BirGün
Gazetesi'nden Ertuğrul Mavioğlu, bir yıllık süreci basın özgürlüğü
açısından değerlendirdi. Gazetecilere yönelik çok ağır bir
operasyon yürütüldüğünü belirten Mavioğlu, "Geçen sene tutuklu
gazeteci sayısı 100'ün üzerindeydi. Zaman zaman bazı gazeteciler
serbest bırakılıyor, zaman zaman tutuklanıyor. En son Evrensel
Gazetesi muhabiri de yapılan bir operasyonda tutuklandı" diye
belirtti.
'Tutuklu gazetecilerin yüzde 80'i Kürt'
Mavioğlu, şu anda tutuklu gazeteci sayısının 70 civarında olduğunu
belirterek, tutuklu gazetecilerin yüzde 80 gibi önemli bir kısmının
ise Kürt gazetecilerden oluştuğuna dikkat çekti. "Tutuklu
gazetecilerin büyük kısmı Azadiya Welat'tan, Dicle Haber
Ajansı'ndan, Özgür Gündem'den. Bakıldığında bu operasyonların
ağırlıklı bölümünün Kürt gazetecilerin faaliyetlerini engellemeye
yönelik çok ciddi bir rolün olduğunu görmemek mümkün değil" diyen
Mavioğlu, hükümetin uzunca bir süredir gazetecilere yönelik
geçmişte yapılan gazete bombalama, gazeteci ve dağıtımcıları
öldürme politikaları yerine, etkisiz hale getirmenin başka bir
yolunu geliştirildiğini belirtti. Mavioğlu "Son dönemde
gazetecilere 'terörist' diyerek, tutuklamayı tercih ettiler. Aynı
şey Odatv davasında da gerçekleşti. İddianameleri açıp
okuduğunuzda, aklı başında, okuma yazması olan herhangi bir kişinin
bu gazetecilerin, gazetecilik faaliyetleri nedeni ile tutuklandığı
konusunda herhangi bir şüphesi olmaz" diye konuştu.
'İddianameler haberler üzerine'
Bu kadar gazetecinin cezaevinde olması ve Türkiye'nin tutuklu
gazeteciler sıralamasında dünyada bir numaraya yerleşmiş olmasının
hükümeti uluslararası kamuoyunda rahatsız ettiğine işaret eden
Mavioğlu, hükümetin ısrarla "Bunlar gazeteci değil, bunlar
teröristler. Zaten yargılandıkları davalar da terör davaları"
demagojisi yaptığını dile getirdi. "Kendi hazırladıkları
iddianamelerde bile suçlandıkları her şey, ya haber kaynakları ile
görüşmeler üzerine ya da yaptıkları haberler üzerine. Düşünsenize
KCK basın davasında Türk Hava Yolları'ndaki bir taciz olayının
haberleştirilmesi bile, 'devleti zor durumda bırakmak amacıyla
KCK'nin vermiş olduğu emir doğrultusunda yapılmış haber' diye
önümüze konuyor" diyen Mavioğlu, KESK'in düzenlediği bir gösteriyi
haberleştirmenin de "devleti zor durumda bırakmak amacıyla, KCK'nin
sendikal hareket güçlendirilmesi talimatı verdiği için yapıldı"
diye iddianameye konulduğuna dikkat çekti.
'Hükümetin istemediği noktaların sayısı arttı'
Mavioğlu, "Tüm bunlardan anlaşılan Türkiye'de muhalif tavır almak,
gazeteci, sendikacı, yazar veya üniversitede öğretim görevlisi de
olsanız hiçbir şey fark ettirmiyor. Yeter ki, hükümetin istemediği
bir noktada olun, ki bu istenmeyen noktaların sayısı son yıllarda
çok daha arttı" diyerek, hükümetin "kırmızı çizgilerinin" çok daha
koyu çizilmiş bir halde toplumun önüne konduğunu söyledi. Bu
noktada dışarıdaki muhalif gazetecilere düşen tek işin ise bu
"kırmızı çizgilere" riayet etmemek olduğunu kaydeden Mavioğlu,
"İtaat etmedikleri için bu insanlar tutuklanıyorsa, bu şartlar
altında itaat etmemek onurlu bir davranış olur. Ki onlara destek
vermenin en sağlam yolu da o itaatsiz çizgiyi sürdürmekten geçiyor"
değerlendirmesini yaptı.
Sevdiye ERGÜRBÜZ - Hülya EMEÇ / İSTANBUL - DİHA