'Çiğdem Talu, Melih Kibar ve Erol Evgin'i anlatan 'Söz ve Müzik'
belgeselinin ikinci bölümü hafta sonu NTV ekranındaydı. Türkiye pop
müzik tarihinde 'unutulmaz' müzikal buluşmaları anlatan, Yavuz
Hakan Tok ve Hakan Eren danışmanlığında Handan Özsoy ve Suat
Kavukluoğlu'nun hazırladığı NTV yapımı belgeselde Erol Evgin, yol
arkadaşlarını anarken duygulandı. Talu ve Kibar'a Cahit Sıtkı
Tarancı'nın şiiriyle seslenen Evgin 'Gitti gelmez bahar yeli/
Şarkılar yarıda kaldı' mısralarında gözyaşlarını tutamadı. Çiğdem
Talu'nun 1983'te kansere yenik düşmesiyle sarsılan, 2005'te
aynı nedenle Melih Kibar'ı da kaybeden Evgin "Bizim harcımız
Çiğdem'di. Bizim büyümüz Çiğdem'di. Ondan sonra biz Melih'le yine
birlikte çalışmalar yaptık ama Çiğdem ve Melih'le olduğu gibi
olmadı bir daha hiçbir şey. Melih de aramızdan ayrılana kadar
dostum olarak kaldı. Ben ikisini de çok sevdim" dedi.
TALU- KİBAR VE EVGİN'DEN 'EFSANE' ŞARKILAR
Çiğdem Talu, Melih Kibar ve Erol Evgin Türkiye pop müzik tarihinin
en 'unutulmaz' şarkılarına birlikte imza attı. Üçlü, Türkiye pop
müziğine 'İşte Öyle Bir Şey'den 'Bir de Bana Sor'a, 'Söyle
Canım'dan 'Hep Böyle Kal'a birçok klasik şarkı kazandırdı. Erol
Evgin Melih Kibar ve Çiğdem Taku ile yakaladıkları uyum hakkında,
"Acayip bir şey oldu. Birlikte ürettiğimiz ilk şarkılar 'İşte Öyle
Bir Şey/ Sevdan Olmasa' yayınlandığında müthiş bir coşku oldu.
Herkes 'bu bir atımlık barut, asıl bundan sonrası önemli' dedi.
Hemen ardından 'Bir de Bana Sor' geldi. Çiğdem aramızdan ayrılana
kadar tam 8 yıl ben sadece onların şarkılarını söyledim. Diğer
besteci arkadaşlarım bana alınıyordu. "Neden bizim şarkılarımızı da
söylemiyorsun" diye sitem ediyorlardı. Derdim ki 'böyle bir büyü
yakaladık biz, bunu bozamam' dedi.
EROL EVGİN: 'ÇİĞDEM'LE SAATLERCE TELEFONDA SÖZLERİ
ÇALIŞIRDIK'
Erol Evgin, Çiğdem Talu'yla şarkı sözleri üzerinde uzun mesailer
harcadıklarını anlatıyor: "Melih besteliyordu, kasete kaydedip bize
dinletiyordu. Sonra Çiğdem üzerine çalışmaya başlıyordu. Her şarkı
için telefonda uzun uzun konuşurduk. Benim ses rengime, tonuma
hangi kelime, hangi cümle, hangi harf daha uygun olur, bende o
sözler nasıl tınlar, bunları telefonda çalışırdık. Benim sesime
göre sözcükleri seçerdi. Mesela 'Gel sen ne çektiğimi bir de bana
sor' böyle uzun telefon konuşmaları sonrasında çıkardığımız bir
şeydi. Bütün şarkılar böyle yoğun bir çalışma sonrası son halini
alıyordu".
ÇİĞDEM TALU'NUN KAPISINI ANİDEN ÇALAN HASTALIK
Ne var ki tılsım, kapıyı zamansız çalan bir hastalıkla bozulur.
Çiğdem Talu, 1980'lerin başında kanser tedavisi için Londra'ya
gitmek zorunda kalır.
"Annem hastalığını burada öğrendi. Buradaki doktorlar teşhis
koydular, en fazla üç ay yaşarsınız, dediler. Onun üzerine
Londra'ya gitti" diyor Zeynep Talu. "Oradaki tedavi imkanları o
yıllarda çok daha iyiydi. Oradaki doktorlar 'Üç ay değil, elimizden
geleni yapacağız ama ne olur bilemeyiz' dediler. Annem, Londra'ya
çok aşıktı. Hayatında en sevdiği şehirdi. O dönemde tedavi için
yılın 7-8 ayını Londra'da geçirmeye başladı. Sanki seyahata gider
gibi gidiyordu Londra'ya. Hiçbirimize bu durumu hiç çaktırmıyordu.
Keyfi son derece yerindeydi. Ben de okullar tatil olduğu zaman
gidiyordum. Beni Londra'da gezdiriyordu, müzikallere götürüyordu.
Hastalığının ağır dönemine kadar 2 yıl böyle sürdü. İki yılın
sonunda yapacak çok fazla bir şeyin kalmadığı anlaşıldı ve
doktorlar 'Siz artık dönün İstanbul'a' dediler. Onun üzerine annem
geldi. Son 4-5 ayını burada geçirdi. Bütün hepimiz Erol, ben,
Melih, Füsun evde hep onunla birlikteydik. Artık annem eski annem
değildi. Çoğu zaman yatıyordu, başında bir hemşire bekliyordu,
tedaviler sürüyordu. Son bir buçuk ay yanına bir tek Erol Evgin'i
kabul etti."
TALU'NUN EROL EVGİN'E YAZDIRDIĞI SON ŞARKI SÖZÜ
Erol Evgin, hastalığının ağırlaştığı o günlerde Çiğdem Talu'ya bir
teklifte bulunur. "Çiğdem'e moral olsun diye bir gün, 'Hadi ben de
bir sözünü besteleyeyim' dedim. Bana bir dörtlük yazdırdı. 'Başımda
kavak yelleri/ Dilimde dost türküler/ Gençliğimi yaşıyorum/ Ne
derlerse desinler' diye. Ondan çok kısa bir süre sonra, 1983'ün
mayıs ayında Çiğdem'i kaybettik. Uzunca bir süre bu sözü ne
yapacağımı bilemedim. Tamamlamaya çalıştım, olmadı. Sonra Zeynep'i
aradım. Zeynep, bu sözleri ancak sen tamamlayabilirsin, dedim.
Annesinin yazdıklarını Zeynep tamamladı, ben besteledim ve
yorumladım."
ÇİĞDEM'DEN SONRA HAYATA KÜSTÜ
Çiğdem Talu'nun ölümünden sonra Melih Kibar adeta hayata küser.
Uzun bir süre beste yapmaz. O günleri şöyle anlatıyor Zeynep Talu:
"Bir süre sonra besteler yapmaya başladı. Bana da dinletiyor, söz
yazmamı istiyor. Bakıyorum, besteler çok güzel fakat öyle besteler
yapıyor ki söz yazılacak gibi değil. Sanki bilinçaltı
annemden sonra müziğin 'söz' tarafını tamamen reddetmiş
gibiydi."
ZEYNEP TALU: 'ONLARIN SÖZÜ VE MÜZİĞİ AŞK
YAŞIYORDU'
Zeynep Talu, kendisine hep annesiyle Melih'in aşk yaşayıp
yaşamadığının sorulduğunu hatırlatıyor ve şöyle cevap veriyor:
"Önemli olan o tarafı değildi ki, asıl sihirli olan şey onların
sözü ve müziği aşk yaşıyordu. O çok büyülü bir şeydi. Bir daha
Türkiye'ye öyle bir ikili gelmedi. Hepimiz bu işi yapıyoruz, ben de
şarkı sözü yazarıyım. Ne ben öyle biriyle çalışabildim, ne de bir
daha öyle bir şey olabildi"
EROL EVGİN: 'BEN İKİSİNİ DE ÇOK SEVDİM'
Erol Evgin, Çiğdem Talu'dan sonra bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi
olmadığını söylüyor: "Bizim harcımız Çiğdem'di. Bizim büyümüz
Çiğdem'di. Ondan sonra biz Melih'le yine birlikte çalışmalar yaptık
ama Çiğdem ve Melih'le olduğu gibi olmadı bir daha hiçbir şey.
Melih de aramızdan ayrılana kadar dostum olarak kaldı. Birlikte
TRT'ye 64 bölüm 'Erol Evgin Show' programını yaptık. Melih'in
şakaları, piyanosuyla çok hoş bir program oldu. Melih'in deli dolu
tarafları vardı ama ben onu öyle kabul ederdim, tolere ederdim. Ben
ikisini de çok sevdim."
'Söz ve Müzik' belgeselinde Erol Evgin'in yer aldığı bölümünün tamamını buradan izleyebilirsiniz.