İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Kanal İstanbul’un yaratacağını ileri sürdüğü 15 tehdidi böyle sıraladı:
- Kanal İstanbul demek susuzluğa mahkumiyet demektir. Kanal İstanbul yapıldığı takdirde 8 bin 500 yıldır var olan İstanbul sonsuza kadar su kaynaklarını kaybedecek. Diğer 14 maddeyi kenara koyun, sadece bu madde bile projenin derhal rafa kaldırılmasını emrediyor. DSİ ve İSKİ’nin raporları felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Projenin getirdiği en büyük tehlike Terkos’a karışacak tuzlu su. Terkos Gölü havzası İstanbul için önemli bir depolama alanıdır. Kanal İstanbul inşa edilirse her şeyden önce bu su kaynağı yok olacak. Sazlıdere Barajı da devre dışı kalacak. Değeri 2 milyar TL’nin üzerinde olan Sazlıdere Barajı’ndan bahsediyorum. Terkos’un doğusundaki 20 km’lik su havzası da devre dışı kalıyor. Her 3 kişiden birinin su ihtiyacını karşılıyor burası. Sazlıdere ise yüzde 10,21’ini karşılıyor. Terkos ile birlikte yüzde 29’unu karşılıyor, 15 yıl sonra 7.5 milyon insanın su ihtiyacını karşılayacak. İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 28,8’i karşılanamayacak. DSİ ne söylüyor? “Zemin etüdü ve sondajlar yapılsa da her zaman beklenmedik durumlar ortaya çıkar. Ayrıca kayalardaki çatlaklar sondajla tespit edilemez. Kanal İstanbul’un tuzlu suyu Terkos’a girer ve Terkos su kaynağı olmaktan çıkar. İstanbul’un büyük bölümü susuz kalır.
- Kaybedilecek su kaynağının alternatifi de bulunmamaktadır.” Sızıntı ihtimali büyük tehlike oluşturuyor. Strateji ve güvenlik çerçevesinde de durum felaket. DSİ diyor ki, “İnşa edilecek kanal güzergahı acil eylem planı çerçevesinde saklı stratejik rezerv alanıdır. Yeraltı sularına tuzlu su karışma ihtimaliyle devlet her ortamı düşünmek zorundadır. Savaş ve doğal afetlerde yüzey suları kullanılmayacak durumda olabilir.” Su kaynaklarımızı kaybedeceğiz de karşılığında ne alacağız? Sükse yapacağız. Koca bir hiç alacağız.
- Kanal İstanbul demek, deprem riskini tetiklemek demek. Küçükçekmece Gölü’nden üç sığ fay hattı geçiyor. Fay hattını değiştirdik de diyebilir merkezi hükümet. 120 yıllık veri incelendiğinde kanal güzergahı boyunca yapılacak yapılaşma insan yaşamı için büyük bir risk taşıyor. Çünkü deprem bölgenin değişmez bir gerçeği. Kanal İstanbul’un yer üstü ve yer altı dengelemeyi bozacağı söyleniyor. Avcılar’da yapılacak konteyner limanı da risk altındadır. Tsunami ile o liman da su altında kalacak, bilim insanları söylüyor.
- Kanal İstanbul demek, İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Sayın Cumhurbaşkanı’nın animasyon filmle millete izlettiğine göre kanalın etrafında 50-60 katlı gökdelenler dizi dizi dizilmişler. Kim tasarlamış? Etrafında tek bir konut yok diyenler oldu. 1 milyon 150 bin nüfus dedikleri durumdan geçerek 500 bin kişilik akıllı şehri anlatıyor bakan. Güzellik kavramı değişir, kimi doğaya, tarım alanlarına, coğrafyaya bakar güzel der kimi de 60-70 katlı binalara güzel der. ÇED Raporu’nu hazırlayanlar bölgedeki yapılaşmadan hiç bahsetmiyorlar. Rapora göre sanki bölge imara çıkmayacak. Bu kente ihanet ettik diyenler, bugün İstanbul’un başı doğayla dertte. Projenin inşaatıyla 23 milyon metrekare orman alanı, 45 km uzunluğunda 136 milyon metrekare tarım alanı ve onlarca köy sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacak. Manda popülasyonu yoğurt, süt kaynağıdır. Kalmadı. Tabiatta bilinen en değerli kuşların göç yolu. Bunlara sahip çıkmazsak hayatta kalamayız.
- Kanal İstanbul demek, en az 110 milyar TL’lik yeni vergi yükü demektir. İkiyle çarparım yanılmam. DSİ: “Kanaldaki taşınmazların bulunduğu rezerv alan imara açılırsa, DSİ olarak 1450 kamulaştırmasız el atma davasıyla karşı karşıyayız. Buradan çıkacak mali yük, DSİ tarafından karşılanamayacak boyuttadır.” Kamulaştırma bedelleri bile milletin üstüne yüklenecek. Ülke nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında, işsizlik başını almış gidiyorken 420 kişilik memur alımı için 25 bin insan başvurmuşken siz devlet olarak ayakta durmak için konut vergilerine bel bağlamış hale gelmişken kimi kandırıyorsunuz? Bakanlığın açıkladığı 75 milyar TL’lik maliyet, İBB’ye yüklenilmeye çalışılan 35 milyar TL. 82 milyon insan hep birlikte ödüyoruz. Bal gibi ödüyoruz hem de artan faiz maliyetleriyle. Bu paraları da 4-5 şirkete ödüyoruz.
- Kanal İstanbul demek, İBB’nin sırtına 35 milyar TL yüklemek demek. Mevcutta ihale edilmiş işlerimiz bile İSKİ bünyesinde devre dışı kalacak. Arıtma tesislerinin bazıları tümüyle yok olacak. İSKİ’ye göre 11 milyar TL ile yeni arıtma tesisi inşa edilmesi gerekmekte. Kanal inşaatı üç farklı lokasyonda İGDAŞ hatlarını ortada kaldıracak. İki kurumuna bile milyarlarca liralık maliyet çıkıyor. Bu rakam, İBB’nin 2020 yılı bütçesinden yüzde 50 fazla. Her bir İstanbulluyu asgari ücret kadar bir ödemeden kurtarmış oluyoruz.
- Kanal İstanbul demek, gelir rüyası görmek demek. En büyük kandırmacalardan biri bu. Panama Kanalı, gemilerin yolunu 13 bin km kısaltıyor. Süveyş Kanalı’nı kullanınca Afrika kıtasını dolaşmamış oluyorsunuz, ortalama 6 bin km yolunu kısaltıyor. Peki Kanal İstanbul? Gemiler için tasarruf söz konusu değil ki. Boğaz ile aynı mesafe.
- Kanal İstanbul demek, milyonları trafikte iki kat perişan etmek demek. İstanbul ana ulaşım planlarında henüz Kanal İstanbul yer almıyor. Yeni ulaşım taleplerinin doğması demektir, yeni bağlantı yollarını inşa etmek demektir. “Bu proje ile İstanbul Havalimanı’nın uçuşa açılması imkansız olacaktır” diyor Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü söylüyor. Daha sonra da sehven yazılmış deniyor. Kişiye göre rapor. Yalnızca beş gün sonra “Manya planlarını ihmal etmemeleri halinde Atatürk Havalimanı ve İstanbul Havalimanı üzerinde olumsuz bir etkinin oluşmayacağı tespit edilmemiştir” deniyor.
- Kanal İstanbul demek, 50 yıllık hafriyat demek. Ortaya çıkacak hafriyat tam bir muamma. Karadeniz’de 38 km’lik sahil dolgusu yapacaklar ve liman kurulacak. Allahın lütfu denizi dolduracağız. Dolgu alanın üzerinde lojistik merkez açılacakmış. Tüm bunları yazanlar dip tarama malzemesi nasıl susuzlaştırılacak, hafriyat nasıl bertaraf edilecek? Raporda bunlar yok. Çıkacak hafriyatın 2 milyar metreküpe ulaşmasını bekliyoruz. İstanbul’un yıllık hafriyat miktarı 40 milyon. 10 bini aşkın kamyonla taşınacak. Trafiğe 10 bin kamyon daha katılmış olacak. Şu anda 7 bin 200 ruhsatlı kamyon var.
- Kanal İstanbul demek, İstanbul’a 1,2 milyon yeni nüfus demek. İstanbul’da 1 milyon dedikleri yer 3 milyon oldu. Altı tane Beşiktaş demek, 3,4 milyon daha yeni yolculuk oluşacak. Bu da İstanbul trafiğinin yüzde 10 artması demek. 1 milyonun üzerinden de konut stoğu var şu anda. İstanbul, depremle ilgili sorunu çözmeye çalışıyor.
- Kanal İstanbul demek, 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek.
- Kanal İstanbul demek, Montrö rüyası görmek demektir. Montrö Anlaşması bir barış anlaşmasıdır. Ancak kanal açılınca bu koruma kalkanı ortadan kalkacaktır. Boğaz’dan geçişi hiçbir şekilde yasaklayamazsınız.
- Kanal İstanbul demek, Karadeniz balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demek. Karadeniz-Marmara su geçişindeki ilk 25 metrelik su balıkların çok sevdiği bol oksijenli sudur. Bunlar kaybolacak. Bunu su bilimcileri söylüyor. Doğal denge bozulacak, balık da yok olacak, balıkçılık da bitecek.
- Kanal İstanbul, maneviyatı yok etmek demektir. Mezarlıklar proje alanının içinde kalıyor. Üç binin üzerinde mezarlık var. Bu mezarlıkları başka yere nakletmek zorunda kalacaklar. Bu coğrafyada ölüye bile rahat vermiyorsunuz. Özellikle Arnavutköy, Başakşehir’deki mezarlıkların taşınma ihtimali çok yüksek.
- Kanal İstanbul demek, bu milleti sevmemek demektir. 16 milyon şehrin çocukların yeterince beslenemezken bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Dünyanın göz bebeği biricik İstanbulumuz yaşanmaz bir kent olacak. Bu parayla İstanbul’daki tüm okulları sıfırdan inşa edebilirsiniz, dokuz tane Marmaray yaparsınız. Tüm riskli binaları yeniden yapabilirsiniz, 150 yataklı 1650 tane hastane yaparsınız, yüzbinlerce işsizin istihdam edileceği yüzlerce fabrika yaparsınız. Bu proje israf projesidir, haramdır. İstanbul’a katmerli ihanet projesidir.