Basın İlan Kurumu'nun (BİK) tarafından İstanbul Erkek Lisesi'nin bahçesinde düzenlenen 24 Temmuz Basın Bayramı kutlamasında, AA muhabirine açıklamalarda bulunan Bağış, tarafsız ve ilkeli haber ulaştıran haber kurumları sayesinde Türkiye'nin daha aydınlık ve daha şeffaf yarınlara doğru, emin adımlara ilerlediğini söyledi.
"Daha renkli medyaya sahibiz"
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "105 yıl geriye gittik, basında sansür var" sözlerine tepki gösteren Bağış, 1923-1946 yılları arasındaki tek parti dönemini işaret ederek, Türkiye'de en ağır sansürlerin Kılıçdaroğlu'nun partisi CHP'nin tek parti iktidarında yaşandığını söyledi.
Geçmişte Türkiye'de, "411 el, kaosa kalktı", "asker rahatsız" ve "ordu göreve" gibi ifadeler içeren manşetler atıldığını anımsatan Bağış, "Gazete köşelerinden çok defa milli iradeye saldırılar gerçekleştirildi. 'Muhtar bile olamaz' diye manşetler atıldı. Fakat hamdolsun artık daha çeşitli ve renkli bir medya fotoğrafına sahibiz" diye konuştu.
"1959'da ülkede televizyon bile yoktu"
Türkiye'nin AB ile entegrasyon sürecine başladığı 1959'da, ülkede televizyonun bile olmadığını belirten Bağış, şunları kaydetti:
"Bugün hamdolsun bu sürecin de katkısıyla Türkiye'de bütün şehirlerimizde dijital yayın erişiminin olduğu, televizyon ve televizyon kanallarıyla birlikte ülkemizin demokratik atmosferinin de renklendiği bir döneme eriştik. Şu anda Türkiye'de faal olarak 2 bin 700'ün üzerinde gazete, 3 binden fazla dergi, 250 civarında televizyon ve binden fazla radyo bulunuyor. Sadece devlet televizyonumuz TRT, 14 farklı kanalla 35 farklı dilde hizmet verebiliyor."
Medya ve demokrasi
Medya ile demokrasi arasındaki ilişkinin hiç bir zaman net çizgilerle, belirgin hatlarla ayrılamamış olduğunu ileri süren Bağış, "Türkiye'de de dünyada da medya ve medyanın yönlendirici rolü hep tartışılageldi. Medya uzaktan kumanda edilen bir araç haline getirildiğinde bunun bedelini toplum da ödemiştir, medyanın kendisi de" diye konuştu.
Türkiye'de darbe dönemlerinin medya ve demokrasi ilişkisi açısından ciddi bir örnek olduğunu dile getiren Bağış, "Darbelerin en güçlü enstrümanlarından biri olarak her zaman medya başat rol oynamıştır. Öte yandan, darbe enstrümanı olarak kullanılan medya, ne garip bir çelişkidir ki o darbelerin aynı zamanda mağduru da edilmiştir" değerlendirmesinde bulundu. 1980 darbesini örnek veren Bağış, darbenin gerçekleşmesi için medya aracılığıyla nasıl ortam hazırlandığının detaylarına girmek istemediğini, ancak darbenin medyaya ciddi bir maliyeti olduğunu söyledi. Bağış, bu maliyetle ilgili olarak şunları hatırlattı:
"80 darbesi nedeniyle 400 gazeteci için toplam 4000 yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Gazetecilerden istenen toplam tazminat miktarı 12 milyar 848 milyon Liraydı. 31 gazeteci cezaevine girdi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı. 13 büyük gazete için 303 dava açıldı, 39 ton gazete ve dergi imha edildi."
Bağış, bugün sosyal medyanın da kötüye kullanıldığına dair emareler olduğunu öne sürerek, Gezi Parkı eylemleri esnasında, özellikle Twitter'ın sahte hesaplar vasıtasıyla kullanıldığını söyledi.
"Basınımız daha iyi bir noktada"
Gece yarısı katıldığı kutlamada da kısa bir konuşma yaparak, basın mensuplarının bayramını kutlayan Bağış, "Düne nazaran basınımız daha iyi bir noktada ama yarın daha iyi bir noktaya gitmek zorunda" dedi.
Bağış, AB standartlarında bir medyaya kavuşma umudunu dile getirdi. Bağış ayıca gecede 53. yaş günü de kutlanan gazeteci Fehmi Koru'yu tebrik etti. Bağış, kendisi üzerinde de emeği olduğunu belirttiği Koru'nun yeni yaşıyla ilgili olarak "Bu gece bir yaş daha gençleşti, bir yaş daha dinamikleşti" esprisini yaptı.
Gecede BİK Başkanı Mehmet Atalay, Bakan Bağış'a günün anısı olarak bir plaket takdim etti.