Çeşitli karma sergilerde konuk sanatçı ve küratör olarak yer
alan, birçok yerli ve yabancı uzun metraj film projesinin
yapımcılığını ve koordinatörlüğünü üstlenen Canol Balkaya’nın
ikinci kitabı "Kompartıman", okurla buluştu.
İletişim Yayınları'ndan çıkan kitabın sayfalarını süsleyen
dizelerde; Musa isimli kanser hastası bir adamın çetrefil
zamanlardan geçmesine rağmen yaşama aşkını hiç yitirmeyişini ve
ömrünün son günlerinde planladığı gibi sevdikleriyle beraber Ankara
Ekspresi’ne binip ebedi bir yolculuğa çıkmak istemesini konu alan
Kompartıman, ayazına ve gri devlet binalarına rağmen Ankara’yı
sevenlerin öyküsünü anlatıyor.
Medyatava'nın sorularını yanıtlayan Balkaya, kitabın doğuş serüvenini böyle anlattı...
Canol Balkaya’yı hem kitap hem de sinema camiası tanıyor. Okurlarımız için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Muş’ta doğdum, Ankara’da büyüdüm. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun olduktan sonra eğitimime Hollanda Kraliyet Akademisi’nde devam ettim. Ardından, New York Institute of Technology’de sinema yüksek lisansı yaptım. Amerika’da özel ve yerel kanallarda çalıştım. Yurtiçinde ve dışında altmışa yakın festival ve karma sergilere konuk sanatçı olarak davet edildim. Ulusal ve uluslararası pek çok sergi yönettim. Birçok yerli ve yabancı uzun metraj film projesinin yapımcı ve koordinatörlüğünü üstlendim. Kompartıman ikinci kitabım. Ziyaret ettiğim her ülkeden, Albert Camus’nun Yabancı adlı romanını edinmeyi seviyorum. Şu an elimde, farklı dillerden elliye yakın Yabancı var.
Yurt içinde ve dışında birçok alanda işler yapıyorsunuz. Çoğu yerli ve yabancı uzun metraj film projesinin yapımcılığını ve koordinatörlüğünü üstlendiniz. En keyif aldığınız alan hangisi?
En bağımsız üretim halinde olabildiğim alanlar. Sinema gerçekten keyifli fakat süreçli ve kollektif bir bilinçle var olabiliyor. Sadece sizin zamanınız, enerjiniz, emeğiniz yetmiyor. Yazı yazmaksa tam aksine sadece kendiniz ve kitapta yarattığınız karakterleriniz var. Kimseye bağımlı değilsiniz, üretim sürecinin her aşamasında sadece kendiniz var. Sanırım yazı yazmak en keyiflisi benim için.
İkinci kitabın hikayesini bir de sizden dinleyelim?
Musa isimli kanser hastası bir adamın çetrefil zamanlardan geçmesine rağmen yaşama aşkını hiç yitirmeyişini ve ömrünün son günlerinde planladığı gibi sevdikleriyle beraber Ankara Ekspresi’ne binip ebedi bir yolculuğa çıkmak istemesini konu alıyor. Vasiyeti üzerine annesi, babası, kız kardeşi, nişanlısı ve en yakın arkadaşı dışında Musa’nın davet ettiği Fikret adında gizemli bir adam da bu yolculuğa eşlik ediyor. “Fikret’in herkesi tanıdığı ama kimsenin Fikret’i tanımadığı” muamma yüklü, seksenlerin kaotik atmosferiyle örülü bu roman. Kompartıman karakterlerin dışında aynı zaman da bir anlatıcısı olan bir roman. Anlatıcının dilini, sözcüklerini seçerken biraz olaylar, biraz da hangi karakteri anlattığı ile pararel ilerledi.
Romanda kendi hayatınızdan kesitler var mı?
Tabii yer yer yaşanmışlıklar var. Ama sadece benim yaşanmışlıklarım dışında, çevremde özellikle o sevimsiz geçmişe şahit olan tanıdıklarımın tanıklıkları ve yaşadıkları var. Harmanlarken yaşanmışlıkları biraz karakterlere paylaştırdım. Sanırım bu paylaşımdan en çok Musa karakteri yaralandı. Yazma süreci kendi kendisini geliştirdi. Bir senaryo olarak başladım ilerledikçe aslında metnin öncelikle bir romana daha uygun bir yapısı olduğuna karar verdim.
Bu roman kimin hikayesi?
Benim kurguladığım ama bu coğrafyada yaşayan herkesin hikayesi.
Bir yazar ve yapımcı olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar, filmler hangileri?
Murat Uyurkulak'ın kelime hazinesine, Orhan Pamuk'un asla kendisi ve geçmişinden kurtulayamayışını ilgi ve hayranlıkla takip ediyorum. Çocuk evreninin derinliklerini ve detaylarını irdeler Yalçın Tosun. Albert Camus, Walter Benjamin ve William Saroyan okumaktan keyif aldığım yazarlar. Yaşadığımız dönemde otosansüre yakalanmadan bir anlayışla inatla yoluna devam eden tek üretim aracımız edebiyat kaldı elimizde. Bence kaotik dönemlerde bize kendimizin gerçeklerini hatırlatıyor edebiyat.
Şu an sinema yapmaktan pek izlemeye vakit bulamıyorum ama Dziga Vertov'un belgesel bakış açısı, Jim Jarmusch’un yalnız karakterlerini ve Kieslowski'nin "Veronique‘in İkili Yaşamı"nı sayabilirim.
Kitabınızı yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?
Yazmak başlı başına bir macera. Her an herşey değişebilir.Bu yüzden başlarkenyaptığınız çoğu kurguyu ilerlerken değiştiriyorsunuz. Aslında hem başlarken hem ilerlerken gelişiyor.
Yazmak sizin için hayat boyu sürecek bir serüven mi yoksa yazmayı bırakmayı düşündüğünüz bir zamanlar da var mı?
Geleceğin ne göstereceğine bağlı. Şu an için yazmaya devam.
Gelecek ile ilgili projelerinizden bahseder misiniz?
Bugünler de bir öykü kitabı üzerinde çalışıyorum.40 adet öykü
olacak içinde.
‘Kompartıman’ a geri dönüşler nasıl?
Şaşırtıcı. Çok hızlı geri dönüşler aldım. Hepsi olumlu şu ana kadar. Ama çok ağlayan olmuş. Amaç bu değildi ama roman hüzünlü ve melankoli yüklü. Romanın yarısında beni arayıpKim bu Fikret diye soran da var. Ben de onlara aynısoru ile cevap veriyorum ‘’Sahi Kim Bu FİKRET ‘