8 Şubat gecesi NTV Cumartesi’ye konuk olan Ece Temelkuran yeni kitabı Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı ve kitabı yazım sürecinde yaşadıklarını Yekta Kopan’a anlattı.
Yaklaşık bir yıldır Tunus’ta yaşayan Ece Temelkuran yeni kitabı Düğümlere Üfleyen Kadınlar’la ülkeye geri döndü. Kitabı yazdığı süreçte çok iyi hissetmediğini söyleyen Ece Temelkuran “ İşten atılmak benim için çok önemli bir durum değildi fakat sonrasındaki linç girişimi beni çok üzdü ve ülkeye dair endişelendirdi ama şimdi görüyorum ki etrafta sadece onlar yok” dedi.
Bir ülkenin hayret ve hürmetle sevilmesi gerektiğini düşünen yazar “Bu ülke çocuklarının mürüvvetini görmek isteyen bir ülke değil ve en güzel çocuklarının etlerini çok yiyen bir ülke. Buna rağmen hala seviyoruz” dedi.
Son bir yıldır bir süreçten geçtiğini ve iyileştiğini belirten Ece Temelkuran, gazeteciliğin tüm dünyaya bir cevap makinası gibi bakan tavrını eskisi kadar anlamlı bulmadığını, edebiyatı daha tedavi edici bulduğunu söyledi.
Yalnız olmayı sevdiğini ve birçok şeyi yalnızken yaptığını söyleyen Ece Temelkuran “Muz Sesleri’ni imzalayıp Yaşar Kemal’e götürdüğümde kitaba şöyle bir baktı ve ‘Artık seni kimse almaz’ dedi. Yazı yazan kadınlar yalnız oluyorlar bunu kabul ettim ve şikayetçi değilim.” dedi.
‘İnsanlar çaba göstermeden hayat hiçbir sürpriz sunmaz mı?’ sorusundan hareketle Düğümlere Üfleyen Kadınlar’ı yazdığını söyleyen Ece Temelkuran kitabın temel metaforunun nefes olduğunu ekledi “Kitabı kadınlara nefes olsun diye yazdım.Özellikle bu coğrafyalarda kadının çok hırpalandığını düşünüyorum sadece günde 15 kadının öldürülmesi değil şiddet görmeyen kadınlar da kendilerini hak ettiklerinden az seviyorlar. Onlara daha değerli hissettirmek için yazdım” dedi.
Kitapta da birçok gözlemini aktardığı Arap Baharı’yla ilgili konuşan Ece Temelkuran “Buradan çok alaycı bakıldığı oldu ama Tahrir’deki herşey gerçekti, insanlar en temiz duygularıyla oradaydılar ama bugün büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar. Yine de orada büyük bir anlamın olduğunu düşünüyorum. Devrim sözcüğünü alaycı bir ifade takınmadan söyleyebilmek çok önemli ” dedi.
Kitabın Madam Lilla karakteriyle sorgulatmaya çalıştığı alt metinlerinden birinin de anne-kız ilişkileri olduğunu söyleyen Ece Temelkuran “ Anne- kız ilişkisi mayınlı bir arazidir. Kadınlar özellikle 30’larından sonra bunu sorgulamaya başlar. Çok fazla sevginin olduğu yerde ihanetler çok büyüktür ve kanlı bir ilişki olabilir” dedi.
Son bir yıldır herhangi bir gazetede yazmayan Ece Temelkuran köşe yazılarını özleyenler için de sevindirici bir haber verdi. Birgün’de yazmaya başladığını ve bunu düzenli bir hale getirmek istediğini söyleyen yazar “Ahmet Şık, Ertuğrul Mavioğlu, Nuray Mert orada, Yıldırım Türker de orada olacak. Zaten ekip çok genç ve tatlı bir ekip gazeteyi de yeniliyorlar, umarım iyi olacak” dedi.