Türkiye’nin en güçlü kadın seslerinden Ebru Yaşar, Akşam Gazetesi'nden Tuba Kalçık’ın sorularını yanıtladı.
Memur bir ailenin çocuğusunuz. Ailenizdeki ilk müzisyen de sizsiniz. Peki, müziğe olan ilginiz ve müzikle yolculuğunuz nasıl başladı?
Küçüklükten itibaren müziğe hep ilgi duydum. Konservatuara gitmek ve şarkı söylemek benim çocukluk hayalimdi. Ailem başta çok istemiyordu konservatuara gitmemi ama sonra onların başını öne eğdirecek hiçbir şey yapmayacağıma dair söz verince, destek oldular. Okula başladığımın ilk yılında ise, tesadüfen bir araya geldiğim halamın komşusunun yardımıyla ilk albüm maceram başladı.
Sevgili Burhan Çeçen’de sesimi çok beğendi ve ailemi arayıp bana albüm yapmak istediğini söyledi. ‘Bu Sahilde’ albümüm çok büyük ilgi gördü. Bu açıdan kendimi çok şanslı görüyorum. Daha İstanbul’a yeni adım atmışken böyle bir fırsatın karşıma çıkması gerçekten filmlerde olabilecek bir şey. Ama hayatta temiz kalbinizle bir şeyi çok isterseniz oluyor. Bende küçüklükten beri istediğim hayalime konservatuara başladığım yıl gerçekleştirdim Allah’a şükürler olsun.
Konservatuvarlı bir sanatçısınız, Türk Sanat Müziği üzerine eğitim aldınız ama kendi tabirinizle ‘pop-fantezi’ tarzında şarkılar söylüyorsunuz. Neden eğitimini aldığınız Türk Sanat Müziği’ne yönelmediniz?
Sanat müziği maalesef çok popüler bir müzik türü değil. Yorumculuğa başladığım 90’larda yapımcılar daha ticari yönü ağır basan fantezi, pop tarzında albümler yapmak istediği için ben de böyle bir tercih yaptım. Ama ben aldığım eğitime ihanet etmemek adına bir sanat müziği albümü yaptım. Çok zor ve kaliteli şarkılardan oluşan bir albümdü. Okuldaki hocalarımın bestelerini de okudum. Hocalarım da çok mutlu oldu böyle bir albüm yaptığım için. Benim çok değişik forma girebilecek bir sesim var. Şarkıların hakkını vererek okumaya özen gösteriyorum. Bu da yaptığım albümlere yansıyor zaten.
Müziğe profesyonel anlamda adım attığınız 20 yıldan bugüne baktığınızda müzik sektörü sizce nasıl bir değişim geçirdi?
90’ların tadı başkaydı, 2000’lerin tadı başka. Eskiden müzisyenler stüdyoya girip, canlı performanslarını gösterirdi. Enstrümanlarıyla şarkıya yorum katarlardı. Şimdi ise her şeyi aranjörler bilgisayar üzerinden yapıyor. Bu da canlı performansının azalmasına, şarkıların birbirine benzemesine yol açtı. Ama dijitalin de keyifli yanları var. Şarkılara çok özel soundlar ekleyebiliyoruz. Eskiden besteciler en iyi şarkılarını iyi bir yorumcuya okutarak, şarkılarının patlamalarını isterdi. Şimdi ise besteciler en iyi şarkılarını kendilerine saklayıp, kendileri okuyor. Sesleri iyi olmazsa bile dijital ortamda sesini güzelleştirip, besteleriyle birlikte kendilerini meşhur etmek istiyor. Bu da yorumcuların işini zorlaştırıyor. İyi şarkı bulmak eskisi kadar kolay değil.
‘Bu Sahilde’, ‘Seni Anan Benim İçin Doğurmuş’ gibi milyonlar satan albümler yaptınız. Böyle ses getiren işlere imza atmak aynı zamanda sanatçıya büyük bir sorumluluk yükleyen bir şey. Siz de böyle düşünüyor musunuz?
Tabii. Her şeyden önce beklentin büyük oluyor. Ben zaten albümlerimi çok uzun sürede hazırlayan bir sanatçıyım. İyi şarkı, iyi aranjör bulmak için bayağı mesai harcıyorum. Albüme aldığım her şarkıya hit gözüyle bakıyorum. Sadece zaman değil para da harcıyorum. Eskiden plak şirketlerinin kendileri para veriyordu şarkılar ancak şimdi bu para bizim cebimizden çıkıyor. Artık her sanatçı kendinin patronu oldu. Bu yüzden de sanatçılar artık çok daha masraflı ve meşakkatli diye single yapıyor.
Ama siz hala single yerine albüm çıkarıyorsunuz?
Albümün dokusu çok farklı. Ama bu durum ne zamana kadar bilmiyorum. Yeni albümüme 10 şarkı koydum. Dinleyicilerimin ardı ardına güzel şarkılar dinlemesini istiyorum. Bu yüzden hikayesi olan, kalıcı şarkılar yapmayı hedefledim hep. Müzik kariyerimde klasikleşmiş, kalıcı şarkılar yaptığıma da inanıyorum. Konserlerimde bunu çok daha iyi görüyorum.
'Albümümde farklı kültürlerin müziklerini bir araya getirdim'
4 yıl aradan sonra ‘Haddinden Fazla’ adlı yeni çalışma yaptınız. Bize biraz bu albümünüzden bahseder misiniz?
Her albümümü uzun sürede hazırlıyorum. Örneğin, 20-30 şarkı belirliyorum ve bunları demo haline getirip dinliyorum, çevreme de dinletiyorum. Sonra da bu şarkıları eleye eleye 10 taneye düşürdüm. Bu albümümde aslında hamile kalmadan önce bitmişti, ufak tefek işleri kalmıştı. Ama hamileliğimin bitmesini bekledim. Kilo da almadığım için fotoğrafları da hemen çektik ve albümü çıkardık. Çok içime sinen bir albüm oldu. Albümün çıkış şarkısı ‘Nasıl Uyuyorsun’un bestesi Gülten Mutlu’ya ait. Aranjörlüğünü de Ozan Doğulu yaptı. Zakkum grubunun ‘Ben Ne Yangınlar’gördüm şarkısını çok beğeniyordum, onu da albüme koydum. Albümümde farklı kültürlerin müziklerini de bir araya getirdim. Sözlerini benim yazdığım iki tane Arap şarkı da var , Yunan şarkısı da var. Bu açıdan da çok özel bir albüm oldu. Satış rakamları da çok iyi, gerçekten çok büyük ilgi gördü. Bu albümle var olan dinleyici kitlemin üzerine yeni dinleyiciler de kazandım.
'Abartılı tıklamalar yapılarak algı değiştirmeye çalışıyorlar'
Klibiniz yeni olmasına rağmen sosyal medyada büyük ilgi gördü. Son dönemde müzik dünyasına şarkıların internette tıklanma sayısına yönelik bir tartışma var. Bazı sanatçılar bu tıklanma sayılarını abartılı buluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Dijital platformda ne yazık ki böyle şeyler yaşanıyor. Abartılı tıklamalar yapılarak algı değiştirmeye çalışıyorlar. Ama bu kendini aldatmak oluyor. Halk zaten iyi şarkının hakkını veriyor. Benim örneğin yayınladığım klip 5 milyon kere tıklandı. Şarkınız iyiyse ve siz de şarkının hakkını vererek okuyorsanız zaten ilgi görüyor klibiniz. Böyle şeyler yaparak sadece kendinizi yanıltırsınız. Dinleyiciler her şeyin farkında çünkü.
Yeni bir klip daha çekecek misiniz?
‘Ben Ne Yangınlar Gördüm’ şarkıma klip çekiyorum. Şarkı çok beğenildiği için bu şarkıma klip çekmeye karar verdim. Klibim Temmuz sonu gibi hazır olacak. Umarım beğenilir.
'Albümlerim çok satıyordu ama ben bundan hiç para kazanamadım'
Müzik kariyeriniz boyunca pişmanlık duyduğunuz anlar ya da kararlar oldu mu?
Tabii. Sektöre ilk girdiğim yıllarda bu camiaya ait hiçbir şey bilmiyordum, daha gözüm açılmamıştı, deneyimim yoktu. Albümlerim çok satıyordu ama ben bundan hiç para kazanamadım. Tüm parayı plakçılar aldı. Kul hakkı yediler, bizim sırtımızdan çok para kazanıyorlardı ama bize bunu yansıtmadılar. Ama bize böyle yapanlar şimdi ortada yok. Bizim hakkımızı yiyerek kendi sonlarını hazırladılar. Eskiden maddi yönden hakkımız yeniyordu şimdi ise dijital ortamda böyle abartılı tıklamalar yapılarak manevi açıdan yeniyor.
Röportajın tamamını BURADAN okuyabilirsiniz.