Buddenbrooklar, Venedik'te Ölüm, Büyülü Dağ gibi kitaplarıyla taınan Thomas Mann’ın dünyaca ünlü olan son eseri 'Doktor Faustus' Türkçe'ye çevrildi. Zehra Kurttekin'in çevirdiği kitap Can Yayınları'ndan çıktı.
Besteci Adrian Leverkühn'ün kumaca olan biyagrofisi olan roman, kendisini şeytana adayan bir sanatçıyı anlatıyor. Yazar, konuyu dönemin dönemin (1943-1947) döneminin en tartışılan konusu nasyonal sosyalizmle de ilişkilendirir.
Mann’ın, gelişkin toplum ruhunun insan bedeninde arkaik ilkelliğe teslim oluşu şeklinde yorumladığı, tehdidini toplumsal alanda bugün de fazlasıyla hissettiren bu siyasi sorunsal romanda estetik ruh ile burjuva yaşamı arasındaki uçurum olarak karşımıza çıkar. Doktor Faustus, besteci Adrian Leverkühn’ün yaşamını, dostu Dr. Serenus Zeitblom’un geriye dönük perspektifinden anlatır. Zeitblom, 23 Mayıs 1943 tarihinde başladığı biyografik anlatıyı, bestecinin eserleri, yaşamına ilişkin notları ve savaş yılları hakkındaki gözlem, düşünce ve yorumlarıyla besleyerek sürdürür. Bu bağlamda romanın zamansal çerçevesi, Mann’ın da bizzat yaşadığı 1884-1945 yılları arasına denk düşer. Bu sanatsal yöntemle kurmaca bir biyografiyi dönemin gerçekliğiyle bir araya getiren Thomas Mann, Leverkühn’ün kaderi ile Almanya’nın kaderi arasında paralellik kurar.
Doktor Faustus’un kahramanı Adrian Leverkühn mağrur,
duygusallıktan uzak, akılcı karakteriyle ön plana çıkan yetenekli
bir bestecidir. Aslında bir sanatçıya göre fazlasıyla akılcıdır;
yine de ruhu, yaratma arzusu ve istenciyle dolup taşar.
Leverkühn’ün mahkûm olduğu bu duygusal gerilim, ruhunun
tutukluklarından kurtulmasının önünde sürekli bir engel teşkil
eder. Şeytanla anlaşma da işte bu noktada yapılır: Adrian
Leverkühn’ün elinden tutan şeytan ona dâhiyane eserler yaratma gücü
bahşederken, aynı zamanda onu korkunç bir sona doğru da sürükler:
Zührevi bir hastalık, Leverkühn’ün deha ve dâhi olma yolundaki
engellerini kaldırır; frengi ona yaratıcı zihnin dışavurumu
olmaksızın anlamsız kalmaya mahkûm bir varoluştan kurtulma olanağı
sağlar. Ancak kötülüğün sağlayabileceği bir deha, bir
yaratıcılıktır bu ve Thomas Mann estetiğinde halkların faşizmle
zehirlenmesini temsil eder.