Türkiye’de özel kanalların mimarlarından biri. Pek çok TV star’ını o keşfetti, televizyoncu yetiştirdi. 1970’de TRT’de Dış Kaynaklar Film Şefi olarak mesleğe başladı Faruk Bayhan. Özel kanallara 1991 yılında Show TV’de Program Direktör Yardımcısı olarak geçti. 1994’te Show TV’nin Genel Müdürü oldu. Sonra sırasıyla Kanal D’nin, Star TV’yi yönetti. 2007’de Kanal 1'de Genel Müdür oldu; 2012’ye kadar Ciner Yayın Holding'de danışmanlık yaptı. 2012’de Med Yapım’la ortak MF yapım şirketini kurdu. TV kanallarına yöneticiyken şimdi kanallara dizi, program satan bir yapımcı. Daha düşük temponun tadını çıkarıyor, torunlarıyla vakit geçiriyor, yurt dışında uzun seyahatlere çıkıyor.
Röportaj yapmayı dört gözle beklediğimiz birkaç isimden biriydi Faruk Bayhan. Uzun bir aradan sonra Bebek’te, MF’in ofisinde buluştuk. Yine babacandı, sakin sakin anlattı, konuşurken kimseyi kırmak istemedi. Onunla her röportajdan sonra televizyonculuğa dair yeni şeyler öğrenirsiniz; ufkunuz açılır. Yine öyle oldu. Değişen televizyonculuğu, TV ölçüm deneklerini konuştuk. Televizyon sektörüyle ucundan da olsa ilgileniyorsanız 45 yıllık duayenin anlattıklarını mutlaka okuyun.
Faruk bey uzun süre oldu. En son 2005’de Most Yapım’la birlikte kurduğunuz FM’de bir araya gelmiştik. Sonrasında Ciner Medya Grubu’na geçtiniz. Neler oldu geçen süreçte, kısaca üstünden geçelim mi?
Ciner Grubu’na gitme nedenim Kanal 1’di. 2 yıla yakın çalıştım. Kanal 1 yayına girdiğinde daha Habertürk gazetesi çıkmıyordu. Yayın grubu Kanal 1’e ara verdi ama benim kalmamı istediler. Danışman olarak grupta kaldım. Genel Müdür Semih Kaya ile birlikte çalıştık. Kendi programımı yaptım o arada. 100’e yakın program yaptık. Kitap çıkardım; “İkonoskop-Televizyon Dünyam ve Sevgili Dostlarım” adında. Ciner’den ayrılırken Med Yapım’dan teklif geldi. Fatih Aksoy yakın arkadaşım. Kendi içinde özgür ama ortağı olan MF ortaya çıktı. 2 yılını dolduruyor şirket. Fox TV'ye Bir Aşk Hikayesi’ni, Kanal D’ye Zeytin Tepesi’ni yaptık. Zeytin tepesi, bana göre başarılı bir işti. Biraz bizim hatamız biraz planlama hatası. Dizi yayından kalktı. Biraz gayret gösterilseydi iyi diziydi. Yayın dünyasında oluyor tabii bunlar.
Siz kanalın yöneticisi olsaydınız dizinin arkasında durur muydunuz?
Masanın bu tarafından kolay söyleyemem ama masanın diğer tarafında oturanların kendilerine göre plan programları var. Bu konuda tartışmak bile aklıma gelmedi. Aslında yapımcı da değilim; Med Yapım var asıl. Yaş da ilerledi.
“ESKİDEN 10, 11 REYTİNG BAŞARISIZ SAYILIRDI, ŞİMDİ 6’LARA ŞÜKREDİLİYOR”
Kaç oldu yaşınız?
70’e yaklaştım. Bu arada 3’üncü dizimiz Ekim ayında Fox TV’de girecek. Adı Günahkar. Oyuncular arasında Seçkin Özdemir, Gülcan Arslan var. Kanalların gönül rahatlığıyla “evet” diyeceği yapımları sunmak isterim. Her şey çok şey değişti; reyting ölçümleri olsun, denekler olsun, anlayış olsun. Eskiden 10, 11 reyting olunca başarısız olurdunuz. Şimdi 6 reyting başarı sayılıyor. Ama bunu böyle kabul etmek gerek.
Peki ne değişti de artık yapımcılar, TV yöneticileri düşük reytinglere şükreder oldu?
Bir kere çok iyi diziler yapıldı, çıta çok yükseldi. Yurt dışına satılan dizilerimiz var artık. Bu hem Türkiye’nin tanıtımı, hem de televizyon sektörünün büyümesi açısından önemli. Düşünsenize artık Güney Amerika’ya dizi satılıyor, eskiden biz oradan alırdık. İzleyici artık doydu sanki dizilere. Denekler değişti malum. Televizyon sinema değildir. Basitleştirmek gerek. İzleyiciyi diziyle boğduk, artık basit yapımlar revaçta. Bir de yeterince eğlence programı, talk show, sitcom’lar yok. Dizi yaparken işleyeceğin 20-30 konu var. Fakir oğlan zengin kız derken böyle gider. Doyuma ulaşan izleyici artık daha basit konuları seçmeye başladı. Geçen yıl çok iyi iki prodüksiyon vardı; Kurt Seyit ve Şura ile Fetih 1453. Ama tutmadı. Mesele başarılı olup olmamaları değil. Beklenen reytingi getiremedi. Bu dizler 4-5 yıl önce olsaydı başarılı olurdu. Ana kanallarda sinema yok, spor yok. Neredeyse haberi de kaldıracaklar. Yelpaze daraldı. Belki de zamanla temalaşacak kanallar, dünyada da bu yöne gidiyor bu iş. Abonelik sistemiyle paralı kanallar çoğalacak. Herkes 90 dakikalık dizi sürelerini eleştiriyor ama arkasında ne var bakmak gerek. Reklam verenin esiri oluyorsunuz.
Yurt dışındaki başarılı örneklerle karşılaştırırsanız Türkiye’deki televizyonculuğu nasıl görüyorsunuz?
Aslında çok ilerideyiz. Diziler yurt dışına satılıyor, kalite arttı, oyuncular iyi. Yönetmen, görüntü yönetmeni olsun, set çalışanları da yetişti artık.
“NERDE BİR MUHTEŞEM YÜZYIL, ASMALI KONAK!”
Bu sezonun en iyi yapımı hangisi olacak sizce?
Daha Eylül ayındayız. Ayrımı yapmak şimdiden doğru olmaz ama şu an gördüğüm kadarıyla yazın başlayan Fox’taki Kiraz Mevsimi, Star’daki Güzel Köylü, Kanal D’de Güllerin Savaşı yine aynı başarıda devam eder. Geçen sene de Küçük Ağa vardı bu tatta. Ama alıp başını giden bir dizi söylemek zor şimdilik. Bu söylediğim diziler televizyon yapısına uygun, kolay anlaşılır diziler. Yoksa tabii ki iddialı, sinema filmi tadında dizler de var.Benim Adım Gültepe, Reaksiyon gibi emek verilmiş işler de var. Nerde bir Muhteşem Yüzyıl, Asmalı Konak!
“Televizyon yapısına uygun” izleyiciyi tanımlar mısınız?
Bir anımı anlatayım. TRT’de çalışırken sit com’larda kahramanlar hep siyahlardı; Webster, The Cosby Show gibi. Amerika’ya gittiğimde neden diye sordum. Televizyonu ekonomik yapıdan dolayı daha çok siyahlar izler demişlerdi. Yani televizyon izleyicisinin profili ekonomik yapı, gelir düzeyiyle ilgilidir. Bir kitle var ki kitap okur, arkadaşlarıyla dışarı çıkar, sinemaya gider. Ama ortalama gelir ve altının tek eğlencesi televizyon.
“YENİ DENEKLER DAHA GERÇEKÇİ”
O zaman daha anlaşılır, senaryosu daha basit dizilerin bu sezon daha çok izlenmesinin nedeni gelir seviyesinin düşmesi mi diyeceğiz?
Tam öyle değil. Denekler değişti demek daha doğru. Çünkü yeni denekler daha gerçekçi. Gelir düzeyi demek de istemiyorum ama televizyon izleyenler bu yeni denekler. Şimdi çok büyük bütçelerle dizi yapmak ancak kanallar paralı olursa kurtarır. İzleyici abone olur, parasını verir, izler. BKM’nin Güldür Güldür Show’unda espriler belli ama çok izleniyor. Çünkü insanlar gülmek istiyor. Yıllar önce de Kemal Sunal, Zeki-Metin’e gülerdik.
O zaman amiyane tabiriyle yapımcıların “çok uçmasına” gerek yok ya da biz neden bir Game of Thrones çekemiyoruz diye ağlamaya da!
Batarsın, batarsın.
“tv8 BU YIL 5’İNCİ YA DA 6’NCI KANAL OLUR”
Bu yıl “enterteinment” yani tam anlamıyla eğlence kanalı dediğimiz tv8, Acun Ilıcalı ile yeniden yapılanarak yayına başladı, reytinglere girdi. Yarışması var, şovu var. tv8 bu yıl kaçıncı kanal olur? 2’nci, 3’üncü?
Bu kadar kolay olmaz. Ama reyting yarışına girer. 5 ya da 6’ıncı kanal olur. Çünkü yıllardır alışkanlığı olan ana kanalları izleyici kolay kolay bırakamaz. Zaten kaçıncı olur tartışmasına gerek de yok. Kanal belli bir kulvara girdi mi kendini hissettirir. tv8 o kulvara girdi de.
“ACUN’U TAKTİR EDİP YARDIMCI OLMAK LAZIM”
Peki siz duayen bir isim olarak Acun Ilıcalı’nın televizyonculuğunu nasıl buluyorsunuz?
Çok başarılı televizyoncularımız var. Ben 45 yıldır bu sektördeyim. Artık dizilerimiz yurt dışına satılıyor, kendi yarattığımız formatlar var. Bu işleri yapan televizyoncuları, yapımcıları isimleri eksik kalır diye tek tek saymak istemiyorum. Ne talk show’cular, anchorman’ler, dizi oyuncuları, sunucular çıktı. Herkes kendine göre televizyon dünyasında yer aldı. Ama bunlardan hiçbiri patron olamadı. Acun farklı. O başarılı çalışmasının sonusu olarak bir de televizyon kanalı sahibi oldu. Bu hiç kolay bir iş değil. Acun’u taktir edip, yardımcı olmak lazım. Çalıştığı arkadaşları, sektörde ortak çalıştıkları, RTÜK’ten Digiturk’e hepsinin destek vermesi gerekir. Bugüne kadar başarılıydı, bundan sonra da olur. Acun’la beraber çalıştım. Show TV’de yanımızda başladı. Ve diğer başarılı televizyoncuların yanında o çok farklı bir yere geldi.
Acun Ilıcalı’yı diğer başarılı televizyonculardan ayıran neydi?
Yaptığı programların hakkını verdi, hatta orijinal formatlardan daha iyisini yaptı. Hiçbir şeyi eksik bırakmadı. İzleyiciye kabul ettirdi. İşin hacmi büyüdü ve o hacmi devam ettirdi.
"TV YÖNETİCİSİNİN SEZGİLERİ KUVVETLİ VE DONANIMLI OLACAK"
Bir televizyon yöneticisinin özellikleri ne olmalı?
Oturuyorsun masaya, diziler geliyor. Bir yöneticinin masasına bir yılda 40-50 senaryo geliyor. Yöneticinin bunların hepsini okuması söz konusu değil. Ama bir yönetici sezer; yapımcıya, senariste, ekibe bakar. Diziyi seçer, olmadı 6 bölüm sonra kaldırır. Yenisi zaten sıradadır. Bunun için deha olmaya gerek yok. Prime time, 4 saat bütün parayı kazandırıyor. Peki geri kalan 20 saat ne olacak? Çocuklar televizyonun en büyük müşterisi aslında. Çocuklarla ilgili ne yapılıyor? Özel kanallar gerekeni yapmıyor, RTÜK’ün de bir çalışması yok. TV yöneticisinin vizyonu, yaratıcılığı olacak. Planlı çalışacak. İlişkileri iyi kuracak. Personelle arası iyi olacak. Çalışanlarından iyi verim alacak. Star’larıyla, ekran yüzleriyle ilişkiyi iyi götürecek. Çok donanımlı olması gerek bir televizyon yöneticisinin.
Şu an en donanımlı bulduğunuz kanal yöneticisi kim?
Hepsi.
Politik oldu cevap. Peki kanalları tek tek masaya yatırsak, "hangi yapım tutar, tutmayan neden tutmadı?" diye sorsam. Yöneticilere tek tek öneriniz olur mu?
Yok, o bana düşmez. Jenerasyon farkı var. Ayıp olur. Zaman zaman bir araya geldiğimizde ben kendileriyle görüşlerimi paylaşıyorum.
"BİRİNCİLİK ÖNEMLİ DEĞİL KANALIN KARAKTERİ OLSUN!"
O zaman şöyle sorayım, bu sezonu hangi kanal birinci çıkarır?
Çok önemli değil bunlar. Zaten birbirine yakın reyting, share alıyorlar. Birinci, ikinci olmak yerine kanalın belli bir karakteri olacak. 4’üncü kanal olursun ama en çok parayı senin kanalın kazanmıştır. Bu bir başarıdır.
Acun Ilıcalı Star’dan ayrılınca kanalın kan kaybedeceği konuşulmuştu. Siz de öyle düşünüyor musunuz?
Olur mu canım, koskoca kanal. Ayrıca kimse vazgeçilmez değildir. Kimler, nerelerden gitti; kimler geldi. Ne olacak! Bastırır parayı, transfer yapar.
Mehmet Ali Erbil ekrana döndü. Okan Bayülgen bu sezon Star’da tek gecelik bir şovla ekranda olacak. Beyaz, Kanal D’de devam ediyor. 3’ü de sizin yönetici olduğunuz kanallarda parladı, star oldu.
3’ü de hayatları boyunca çalışacak ve başarılı olacak. Ama onların da yönlendirilmeleri gerekiyor. Tek başına hareket etmemek gerek. Çalışmak gerek, yeni önerilere açık olmak gerek. Onların rahat olmalarının nedeni, arkalarından gelen yok. Aziz Üstel, Rüstem Batum, Cem Özer vardı zamanında. Arkalarından Mehmet Ali, Beyaz, Okan çıktı; onlar unutuldu.
YENİ TELEVİZYON STARI ÇIKMADI
Ama Beyaz’ın, Mehmet Ali Erbil’in, Okan Bayülgen’in ardından yeni şovmenler çıkmadı!
Star olma yolunda olan yok. Bu diziler, dramalar olmasa yetişir mi? Çıkan parlak gençlerin üzerinde yeterince duruluyor mu? Emin değilim. Yetenekli gençleri motive etmek gerek. Televizyon yöneticilerinin bir işi de bu olmalı.
Sizin yetenekli bulduğunuz, parlak gençler var mı? Einde tutulsa kim gelecek vadediyor?
İlker Ayrık var mesela. 2 yıldır başarılı bir grafik çiziyor. BKM’nin yetiştirdiği gençler var. Ama bu arkadaşların toplu hareket etmesi, doğru mu? O tartışılır. Kendilerini gösterebilecek platform gerek. Eser Yenerler, yarışma sundu iyiydi. Ama tek başına programı götürecek adam kolay kolay çıkmıyor.
“SEDA SAYAN’IN BU KADAR TEPKİ GÖSTERMESİ YANLIŞTI”
Geçtiğimiz haftalarda Seda Sayan çok tepki çekti. Sizin de çalıştığınız bir isim. Sayan’ın programına çıkardığı konuk ve sonrasında gösterdiği tepkiler için ne dersiniz?
Medyadan takip ettim. Yorum yapmak istemem. Seda arkadaşım. Bu kadar tepki göstermesi yanlıştı.
Peki yapılan televizyonculuk doğru muydu?
Tartışmak istemem. Hepimizin başından böyle olaylar geçti. Dikkat etmek gerek.
Hükümetin gazetecilerle, habercilerle ilişkisi ortada. Televizyoncu olarak siz bir hükümet baskısı hissediyor musunuz?
Çeşitli dönemlerde, çeşitli hükümetlerin televizyonculara serzenişleri olmuştur. Ben şu anda bir baskı hissetmedim televizyoncu olarak. İşin haber kısmını bilemem.
Muhafakarlaşıyoruz. Bu değişim televizyon sektöründe işleri nasıl etkiliyor?
Genel olarak muhafazakar bir ülkeyiz zaten. Denetime karşıyım. Topluma vereceğin şey var, bunu bilirsin. İstanbul’da yaşıyorum, hayatımda bir değişiklik yok. Bu konu hakkında değişenler fikirlerini söylesin.
“YENİ HABERCİ YETİŞMİYOR, FIRSAT VERİLMİYOR”
Bir dönem haberin de yıldızları vardı; Mehmet Ali Birand, Ali Kırca, Uğur Dündar. Yüksek ücretlerle, bir star tadında kanallar arası transfer olunurdu. Şimdiki anchorman-anchorwoman’ları nasıl buluyorsunuz?
Ulusal kanallardaki haber önemini kaybetti. Çünkü artık tematik kanallar var, haber kanalları var. Şova yakın haber sunanlar ön plana çıkıyor ana haberlerde.En çok haber kanalının olduğu ülkeyiz. Eskiden büyük rekabet vardı Reha Muhtar, Ufuk Güldemir de bu listedeydi. Haber kanallarında daha geniş yelpaze görmek isterim. Akşamları tartışma programları ve bu programlarda hep aynı yüzler var. Hep aynı ekran yüzünü, haberciyi izlemek de olmaz. Bir insan hem parti kongresine gidip, hem sıcak habere gidip, hem de program sunmamalı. Adamın mı yok? Gençlere de fırsat verin. Yeni haberci de yetişmiyor, fırsat verilmiyor. Ama bazı egolar yeni gelene yer açmaz, izin vermez.
Haberciliği olumlu-olumsuz en çok etkileyen de sosyal medya oldu. Sizin aranız nasıl sosyal medyayla?
Bir tatil yöresindeydim. Sabah gazeteleri okuyorum. Çok sevdiğim, ünlü bir işkadını beni gördü “Sen hala gazete mi okuyorsun?” dedi. Yıllardır gittiğim bir tatil mekanıydı. Belli bir saat geçti mi gazete bulamazdınız. Şimdi akşama kadar raflarda gazeteler var. Gazete okurken çok mu geride kaldım acaba diye düşünmeye başladım. Sonra gittim tablet aldım. Kullanmaya çalışıyorum. İnternet sektöründe de çok başarılı insanlar var. Asıl tartışılması gereken olay bunlar.
BAYHAN’IN EN BEĞENDİĞİ OYUNCULAR KİMLER?
Zaman kısıtlı son soru yine dizilerle ilgili olsun. Başarılı bulduğunuz dizi oyuncuları kimler?
İyi oyuncular çok dizi yapıldığı için kaybolup gidiyor. Binbir Gece’den Halit Ergenç çıktı, Memoli’den Memet Ali alabora çıktı. Ama o zamanlar çok dizi yoktu. Kıvanç Tatlıtuğ, Çağan Ulusoy, Kenan İmirzalıoğlu, Burak Özçivit, Murat Yıldırım tartışmasız başarılı isimler. Daha çok isim var. Serenay Sarıkaya, Gökçe Bahadır, Aslıhan Gürbüz, Zeynep Farah Abdullah’ı da beğenirim.
Neslihan Akdaş / twitter: @nakdas