Henüz net bir tarih açıklanmadı ama 18 Haziran'daki seçimlerin 14 Nisan'da yapılaması öngörülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da açıklamaları bu yönde...
Son olarak Millet İtitfakı'nın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olarak açıklanmasından sonra Türkiye seçim hattına girdi.
Seçim ve seçim sonrasıyla ilgili dikkat çekici bir yazı ekonomist Alaattin Aktaş'tan geldi. Aktaş, özellikle 15 Mayıs günü tatlı bir belanın gelebileceğine dikkat çekti ve doların hızı bir şekilde düşebileceğini söyledi.
İşte Ekonomim.com'dan Alaattin Aktaş'ın "15 Mayıs sabahı..." başlıklı yazısı
15 Mayıs sabahı uyanacağımız Türkiye’de (o gece ne kadar uyunabilirse artık) iktidar değişir ve yönetimi Millet ittifakı devralırsa tepeden tırnağa bir değişimin, dönüşümün yolu da açılmış olacak.
Seçimi Cumhur ittifakının kazanması halinde bile ekonomi politikası sanılmasın ki şimdiki çerçevede sürdürülebilecek. Cumhur ittifakı da çok radikal olmasa da bir takım değişikliklere gidecek. Çünkü sağdan soldan sıkıştırılıp cendereye alınarak ve adeta her gün yeni bir icat çıkarılarak ayakta tutulmaya çalışılan bu ekonomi politikasını mevcut haliyle aylarca daha uygulayabilmenin pek mümkün olmadığı ortada. Bu, seçime kadar sürdürülmeye çalışılan bir politika; seçimden sonra bazı değişiklikler kaçınılmaz. Ama mevcut iktidarın yapacağı değişiklikler tabii ki öyle çok köklü olmayacak.
Şimdi merak edilen seçimi kazandığı takdirde Millet ittifakının nasıl bir yol izleyeceği.
Bir kere yönetim sürecinde çok seslilik olacağı belli. Ancak bu durum, birilerinin şimdiden empoze etmeye çalışacağı gibi bir yönetim zafiyeti demek değil. Yaşanacak çok seslilik, yirmi yılı aşkın süredir bir kişinin ağzından çıkacak söze göre hareket etmeye alışmış tüm kesimler için başlangıçta tuhaf gelecektir. Ama olması gereken de zaten budur, vaat edilen de budur.
Şimdi Türkiye bir geçiş sürecinin arifesinde. Hükümetin nasıl kurulacağı, ittifak partisi liderlerinin Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görev yapacağı gibi ayrıntıları zaten biliyorsunuz. Onları tekrara gerek yok.
Başlıca alanlarda politikaların nasıl şekilleneceği de zaten şimdiye kadar detaylı bir şekilde ortaya konuldu.
Binlerce sayfalık dokümanlar hazırlandı ve bu dokümanlara altı parti de imza koydu.
Ayrıca bürokrasideki önemli görevlere yapılacak atamalarda tüm partilerin uzlaşmasının aranacağı da biliniyor. Ekonomiyle ilgili söylersek en kritik makam tabii ki Merkez Bankası Başkanlığı. Başkanlık için daha önce de adı geçen değerli akademisyenler olmuştu. Kuşkusuz Merkez Bankası’nın başına kimin getirileceğinden daha önemli olan, bankanın bağımsızlığına yeniden kavuşmasının sağlanacak olması. Şunu da unutmayalım, anlamsız bir şekilde bölük pörçük İstanbul’a taşınmakta olan Merkez Bankası yeniden Ankara’ya getirilecek.
Diğer görevlendirmeler...
Cumhurbaşkanı yardımcılarının görev tanımına ve hangi konulardan sorumlu olacaklarına gelince...
Tabii ki henüz kararlaştırılmış bir durum yok. Hem daha dün bir, bugün iki!
Hem şimdiden isim isim görev tanımı belirlemek, hele hele bunu açıklamak tam da “doğmamış çocuğa don biçmek” olur. Bunun yapılması da zaten beklenmiyor.
Ancak bu demek değil ki önümüzdeki dönemde bu konuda fikir jimnastiği yapılmayacak. Bir takım hazırlıklar tabii ki yürütülecek.
Zaten seçime kadarki iki ay öylesine yoğun geçecek ki, bu konuları düşünmeye, ele almaya da çok zaman kalmayacak.
Bir yandan seçim çalışması ve propagandası, bir yandan aday listelerinin belirlenmesi, bir yandan da seçimin kazanılması halinde nasıl bir hükümet kurulacağı... Bütün bunlar iki aya sığdırılmak durumunda.
En kritik bakanlıklar
Türkiye’de hemen her alanda radikal dönüşümlere imza atılması, bu konularda yeni kararlar alınması ve bunların ivedilikle uygulamaya konulması gerekiyor.
Konuları önemine göre sıralamak bile pek kolay değil...
Ekonomi var, dış politika var, eğitim var, sağlık var...
Hukuk ve adalet de sorunlu tabii ki ama bu konuda fazla bir adım atmaya gerek de duyulmayabilir. Bizim mevzuatımız eksik değil ki tamamlamak gereksin. Yasalar gerektiği gibi adil uygulansın, yeter! Dolayısıyla bu konudaki uygulama eksikliğini ortadan kaldırmakla sorun büyük ölçüde çözülecektir. Uygulama eksikliği ya da çarpıklığı da zaten merkezi yönlendirme ortadan kalktığında kendiliğinden giderilmiş olacaktır.
Bir ay öncesine kadar böylesine büyük bir tehdit olarak görmediğimiz bir sorun da deprem. Bu kadar geniş bir alanı kaplayan bu ölçüde büyük bir deprem yaşanınca sanki tehlikeyi yeni fark etmiş gibi olduk. Ama asıl büyük tehlikenin giderilmediği de ortada. Yani İstanbul! İşte yeni iktidarı bekleyen en önemli icraat konularından biri de bu olacak; kentsel dönüşüm.
Dolayısıyla Türkiye’nin sorunları açısından bakanlıkları sıralamak gerekse ekonomi, dışişleri, eğitim, sağlık ve çevreyi ilk sıralara koymak gerekiyor.
Yatırımları yönlendiren bakanlıklar daha sonra gelir.
Türkiye’nin acil sorunları bu beş bakanlıkta düğümleniyor.
Dolayısıyla seçim kazanıldığı takdirde bu beş bakanlık için epeyce pazarlık edilecektir.
İlk etki ekonomide gözlendi
Bu arada ekonomide, bırakın seçimin kazanılmasını, bırakın herhangi bir karar alınmasını, adayın belli olacağı konusunda uzlaşma sağlanmasıyla birlikte bile olumlu gelişmeler kendini gösteriverdi. Türkiye’nin CDS primi düştü.
Bir de bütün bunların olduğunu düşünün!
Millet ittifakı seçimi kazanır, Merkez Bankası’nın başına liyakatli ve güven veren bir isim atanır ve banka araç bağımsızlığına yeniden kavuşursa neler olur...
Şimdi döviz artmasın diye olmadık uygulamalara gidilirken, o zaman da yurtdışından döviz girişi karşısında kurların çok hızlı düşmemesi için çare aranır, bakarsınız başımıza böyle tatlı bir bela gelir...