Doların neden artmadığı ortaya çıktı. Ünlü ekonomist Alaattin Aktaş tek tek açıkladı. Doları olanlar ve dolar borcu olanlar dikkat.

Dolar kuru 19,40 liranın üzerinde seyrediyor. Geçen yıldan bu yana adı konulmamış bir kur rejimi uygulanıyor. Dolar son sekiz ayda yaklaşık yüzde 5 değer kazandı. Ünlü ekonomist Alaattin Aktaş da döviz kuruyla ilgili bir yazı yazdı ve doların neden artmadığını açıkladı.

Google Haberlere Abone ol
Doların neden artmadığı ortaya çıktı. Ünlü ekonomist Alaattin Aktaş tek tek açıkladı. Doları olanlar ve dolar borcu olanlar dikkat.

Ekonomim.com'dan Alaattin Aktaş'ın "Fiyatlar ya bir de kur artsaydı ne olurdu!" başlıklı yazısı

✔ Türkiye ağustostan beri adı konmamış adeta sabit kur rejimi uyguluyor. Son sekiz ayda dolar yalnızca yüzde 5, fiyatlar ise yüzde 27 arttı.

✔ Fiyat artışının kur artışına tur bindirmesi şu soruyu sorduruyor: "Ya bir de kur daha çok artsaydı, ne olurdu?"

✔ Ekonomi yönetiminin kur artışına fırsat vermemek için KKM'de yaptığı hamlelerin nedeni daha iyi anlaşılıyor.

TÜİK’e göre mart ayında tüketici fiyatları yüzde 2.29 arttı. İlk çeyrekteki artış yüzde 12.52 oldu, mart sonundaki yıllık artış ise yüzde 50.51’e geriledi. Eğilim tahmin edildiği gibi, matematiğin emrettiği gibi devam ediyor. Yıllık oran geriliyor, nisanda daha da gerileyecek.

Bir ara çift haneli aylık oranları gördüğümüz için marttaki yüzde 2.29 sanki düşük bir artış gibi geliyor. Oysa fiyatların yüksek seyrettiği 2022 ve 2023 hariç tutulduğunda önceki yılların ortalama mart ayı artışı yüzde 0.8’di. Yüzde 1’in altındaki fiyat artışları ne kadar da tuhaf görünüyor değil mi, hiç olmayacak oranlar gibi. 

Marttaki yüzde 2.29 ve ilk çeyrekteki yüzde 12.52... Geçen yıl bu oranlar yüzde 5.46 ve yüzde 22.81’di. Geçen yıl ölümü gördüğümüz için sıtmaya razı gibi davranıyoruz. Ama gözden kaçmaması gereken bir detay daha var:

Geçen yılın ağustos ayından beri adı konmamış bir kur rejimi uygulanıyor; adeta sabit kur rejimi.

Dolar son sekiz ayda yaklaşık yüzde 5 değer kazandı. Yani fiyatlar üstünde kur baskısı yok denecek ölçüde düşük. Dolarda yüzde 5 kadar değer artışı yaşanan bu sekiz aydaki fiyat artışı ise yüzde 27'yi buldu. 

Bu iki oranın paralel gitmesi elbette şart değil ama makasın böylesine açık olmasını da iyi okumak gerekiyor:

“Kur artışı böylesine görece düşük olduğu halde fiyatlar bu düzeyde artmışsa, kur daha fazla artsaydı acaba fiyatlar nereye giderdi?”

Kur artışından bu yüzden korkuluyor

Bu köşede son olarak dün yazdım. İktidarın şu dönemdeki en büyük çabası döviz kurunun seçime kadar çok artmasını önleyebilmek. Çünkü çok doğaldır onlar da görüyor ki kur arttığı takdirde hem algı bozulacak, hem fiyatlar birden tırmanışa geçecek. 

Örneğin akaryakıt fiyatları... İlk çeyrekte benzin fiyatı yüzde 11 arttı, motorin yüzde 4.4 ucuzladı. Ama döviz kurunun neredeyse sabit seyrettiği son sekiz ayın toplamına bakıyoruz; benzin yüzde 15, motorin yüzde 18 ucuzlamış. Bunda ham petrol fiyatlarının da gerilemesi etkili elbette ama döviz kurunun etkisi de göz ardı edilemez.

Şimdi düşünün; kur artmış olsa ve bu oranlar gerileme değil de artış olarak endekse yansısaydı, hem doğrudan etki, hem dolaylı etkiyle fiyat artışı nerelere giderdi...

 

 

SEMBOLİK KARPUZU, ERİĞİ BIRAKIN; SOĞANA, ETE BAKIN!

Belli dönemlerin değişmeyen ama değişmesi gereken kalıplaşmış haberleri vardır.

Turfanda meyveler çıkar, çok pahalıdırlar; örneğin erik, örneğin karpuz; bunlarla ilgili haberler yapılır. Gerçi karpuz bu yıl pek de pahalı bir giriş yapmadı ama...

Bu tür haberler gerçek hayat pahalılığını sulandırmaktan başka işe yaramaz. 

İlk çıktığı günlerde erik yenmese de olur, hiçbir zaman yenmese de olur! 

Ama akılları sıra pahalılığı önemsemeyenlerin sıkça dile getirdikleri “Soğan ekmek yeriz biz de” türü savunmaları çöpe atan bir soğan fiyatı gerçeği varsa, işte orada durup düşünmek gerekiyor. Soğanın fiyatı 25 lirayı bulmuş. Hani çok pahalı olduğu söylenen karpuz bile ancak o kadar, hatta daha da ucuz. Üstelik karpuzu İran'dan ithal ediyorsun, soğan bizim üretimimiz. 

Bu pahalılıkta depremin etkisi vardır, yoktur; önemli olan sonuç! Her eve, her mutfağa girmesi gereken bir ürün bu fiyata çıkmış. 

Aylık fiyat artışı yüzde 2.29’muş, ne önemi var ki!

Zaten gıda grubundaki mart ayı artışı yüzde 3.88 düzeyinde. Gıdada üç aylık artış yüzde 19.47, yıllık yüzde 67.10.

Vatandaş durup dururken mi yakınıyor “Et yiyemiyorum” diye; durup dururken mi sıralara giriyor sabahın erken saatlerinde biraz ucuz et alabilmek için. İşte TÜİK’in verileri; dana eti mart ayında tam yüzde 20 artmış, üç aylık artış yüzde 59, yıllık artış yüzde 111.

Son bir yıldaki artışlara başka örnekler verelim:

“Süt yüzde 113, süt ürünleri yüzde 123, peynir yüzde 106, alkolsüz içecekler yüzde 126.”

Bırakın eriği ve karpuzu; zorunlu tüketim mallarına bakın!

YILLIK ARTIŞ NİSANDA YÜZDE 40-45 ARASINA İNECEK

Yıllık artış oranında matematiğin emrettiği baz etkisine dayalı iniş nisan ayında da sürecek; sonrası meçhul...

Geçen yılın nisan ayında, 2021’in aralık ayındaki yüzde 13.58 ve geçen yılın ocak ayındaki yüzde 11.10’dan sonraki en yüksek artış yaşanmıştı. Tüketici fiyatları geçen yılın nisan ayında yüzde 7.25 artış göstermişti.

Bu nisandaki artışın çok daha düşük kalacağı ortada. Hele hele elektrikte yapılacağı açıklanan indirim bu yavaşlamada önemli bir rol oynayacak. Dolayısıyla nisanda da marttaki gibi yüzde 2 ile yüzde 2.5 arasında bir artış gelmesi beklenebilir. Bu durumda en geniş marjda söylersek yıllık oran nisan sonunda yüzde 40-45 aralığına gerileyecektir. 

Nisandan sonrası için tahmin yapmak ise zor. Mayıstaki seçimi ve sonucu görmek gerekiyor. Normal koşullarda özellikle haziranda da baz etkili bir gerileme görülme olasılığı güçlü ama dediğim gibi bu aydan sonrası için seçim geride kalmadan yapılacak tahminlerin pek bir anlamı yok.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin