Emre Alkin'in ekonomim.com'daki “Kur riski-deprem riski” başlıklı yazısı
Merkez Bankası’nın net varlıklarında hala ciddi bir negatif bakiyenin bulunması ve rezervlerin 4 milyar dolar civarında azalması dikkat etmemiz gereken gelişmeler olarak adlandırılabilir.
Kur riski Türkiye'nin öteden beri üzerinde taşıdığı bir tehlike ancak, meselenin çözümü konusunda kimse fikir birliğine varamıyor.
Aslında uzun vadeye yayılmış şekilde yapılması gerekenler belli:
- Döviz kazandırıcı faaliyetleri cesaretlendirmek ve sayısını artırmak,
- Aramalı bağımlılığını azaltmak, ihracata katma değer kazandırmak,
- Ekonomide ani karar değişiklikleri yerine hukukun üstünlüğünü ortaya koyan güven ortamını yaratmak,
- Dış ticarette korumacılığı her aklımıza gelen üründe değil seçici olarak yapmak, kamu ihalelerinde yerli ürün kullanımı yaygınlaştırmak,
- TL finansman olanaklarını maliyet ve vade açısından rekabetçi hale getirmek, ulusal paranın kullanımını teşvik etmek ve mesnetsiz dövize endeksli faturalamayı ortadan kaldırmak vb.
Bu listeye elbette daha birçok ekleme yapılabilir. Ancak kısa vadede yapılacak olanlar için de uzun vadeli bir sabır gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Mesela, kurları acilen serbest hale getirmek lazım. Çünkü kurların üzerinde kurulan suni baskı sebebiyle fiyatlama davranışları bozulmaya devam ediyor. Herkes "nasıl olsa döviz yükselecek" diyor ve adımını o şekilde atıyor. Elbette baskı kalkınca kurlar yükselecek ama şu anki uygulama sebebiyle ilerde daha büyük döviz ataklarına maruz kalabiliriz.
“TL kullanımına zorlamanın faydası yok ama özendirebiliriz…”
Eşanlı olarak ihracatçıların dövizlerini yine ihracatçıların kullanacağı şekilde eski haline getirmemiz gerekiyor. Türkiye'nin müzmin döviz ihtiyacını azaltan faaliyetleri gösterenleri, piyasa şartları dışındaki uygulamalarla endişelendirmek arzu edilen sonucu vermedi, vermemekte. Neticede kur yükseldiği zaman ithalat azalıyor, ihracat cesaret buluyor ve tekrar dengeye kavuşmak mümkün oluyordu. Şimdi ise kur baskılandığı halde dış ticaret açığı ve cari açık büyüme devam ediyor.
Elbette, daha da radikal bir uygulamayla Türkiye'deki dövizle ilgili işlemlerin, döviz tevdiat hesabı açılmasının, döviz kredilerinin ya da dövize endeksli kredilerin tamamen kaldırılması da konuşulabilir. Ülke içinde döviz kullanımı ya da serbest şekilde döviz alım satımı sınırlandırılabilir. Ancak TL "güçlü para" değil, hatta paralar arasında en zayıf olanlardan bir tanesi oldu. Yurt dışına seyahat edenler, yurtdışı ile iş ilişkisi olanlar veya yurt dışında okuyanların hangi metotlarla işlem yapabileceğini doğru şekilde tespit etmeden sınırlamalar koyulursa bu sefer de kaos meydana gelir. Bu uyarıyı yapmamın sebebi şu:
Bugüne kadar alınan önlemlerin önemli bir kısmına sonradan düzeltme geldi ya da uygulanamaz olduğu anlaşılınca geri çekildi. Dolayısıyla dövizle alakalı kararlar oldukça hassas kararlar olduğu için, çok yönlü ve derli toplu düşünüp o şekilde bir yol haritası benimsenmesi en uygun davranış olacaktır diye düşünüyorum.