Son dönemde beyaz ekranda dizilerin yanında TV filmlerini de sıkça görmeye başladık. Kaliteli yapımların ve özgün hikâyelerin izleyiciyle buluşmasına olanak sağlayan televizyon filmleri, dizi sürelerine nazaran daha ‘tadımlık’ kıvamda ekranda yer buluyor… Bunlardan biri de önümüzdeki günlerde FOX ekranlarında izleyiciyle buluşacak olan “Eski Köye Yeni Adet” …
Yapımcılığını Jüli Sanat’ın üstlendiği, senaryosunu Ferit Karahan ve Gülistan Acet’in yazdığı “Eski Köye Yeni Adet”in çekimleri geçtiğimiz günlerde tamamlandı. Ferit Karahan ve Gülistan Acet’in aynı zamanda yönetmenliğini de yaptığı filmin oyuncu kadrosunda ise Bülent Emrah Parlak ile Burcu Gönder Parlak çiftinin yanı sıra; Haki Biçici, Meltem Yılmazkaya, Nail Kırmızıgül, Füsun Demirel, Osman Akça ve Gülhan Tekin gibi isimler yer alıyor.
Çekimlerinin büyük bir bölümü Assos’ta yapılan ve son set gününü İstanbul’un Beykoz ilçesinde tamamlayan filmin oyuncularını set ortamında ziyaret ettik. Filmin başrol oyuncularından Bülent Emrah Parlak ve Burcu Gönder Parlak çifti, filmin hikayesini ilk kez Medyatava’ya anlattı…
Nasıl bir televizyon filmi geliyor?
Bülent Emrah Parlak: Çok komik bir film. Biz çekerken çok eğlendik. Seyirci de izlerken çok eğlenecek.
Az evvel provanın bir bölümüne de şahit olduk. Türkü müydü o söylediğiniz?
B. E. P: Bir ağıt sahnemiz var. Birazdan onu çekeceğiz. Onu çalışıyorduk. Aslında geçenlerde hiçbir röportajda ‘sette çok eğlendik’ demeyeceğiz diye konuşmuştuk.
Ama dediniz…
B.E.P: Diyormuşuz. (Gülüyorlar)
Burcu Gönder Parlak: Filmin hikâyesi çok güzel. Okuduğumuzda da çok gülmüştük. Ama oynarken bambaşka bir hale geldi. Büyük coştuk. Güzel bir film oldu.
Sete girdiğim anda o güzel enerjiyi ve uyumu hissettim zaten… Hangi karakterlere hayat veriyorsunuz?
B.E.P: Ben köyün muhtarı Muhlis karakterini canlandırıyorum.
B.G.P: Ben de muhtarın karısı Şadiye…
“BİR ŞEHİR EFSANESİNİN FİLMLEŞTİRİLMİŞ HALİ”
İsim biraz tüyo veriyor ama yine de merak ediyoruz… Eski köye nasıl bir yeni adet geliyor?
B.E.P: Şimdi spoiler vermiş olacağım ama bir şehir efsanesidir aslında filmin hikâyesi… O şehir efsanesinin filmleştirilmiş hali. Çok da güzel yazmışlar…
Biraz daha ipucu verseniz?
B.E.P: Bir gün devlet yetkilileri bir köye gelirler. Bir şey olur ve bunu köylüler anlamaz. Anlamadıkları için de bir sürü saçmalıklar olur.
B.G.P: O yanlış anlaşılmanın değişimlerini görüyoruz aslında.
"TELEVİZYON FİLMLERİ DESTEKLENMELİ"
Merakla bekliyoruz… Televizyonlar artık dizilerin yanında TV filmlerine de ağırlık vermeye başladı. Nasıl bir katkısı oldu sizce sektöre?
B.E.P: Yapılmalı. Çok iyi senaryolar var ve hepsi dizi olarak kendisine yer bulamıyor televizyonlarda. Dolayısıyla televizyon filmi olarak yapılabilir. Desteklenmeli çünkü diziler artık çok fazla tüketilen, akılda kalmayan, hızla her hafta yenisinin yapılmasının zorunluluğu olan işler haline geldi. Ama televizyon filmleri en azından bir dizi süresinden bile kısa olan yapımlar. 24 saatlik diziler var artık biliyorsunuz…
B.G.P: Bir hikâyeyi böyle başından sonuna tadıyla izleyebileceğiniz bir iş oluyor televizyon filmi.
Bir de oyuncuyu da tüketmeyen bir iş sanırım değil mi TV filmleri… Diziler fazlaca yorucu bir hale geldi…
B.G.P: Kesinlikle.
B.E.P: Bu da yoruyor ama kısa sürede çekilmesi gereken bir durumu var. Örneğin sinema filmi olsa 6 haftada çekilecek bir iş, burada 2-3 haftada çekilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla bunda da yorucu bir durum var ama en azından bittiğinde değişik bir şey yapmış oluyorsunuz ve bitiyor… Tadını çıkarmış oluyorsunuz.
"SETLERDE DÜŞÜP BAYILAN ARKADAŞLARIMIZ OLDU"
Aslında bu sıkça gündeme getirilmesi gereken bir konu… Çünkü dizi sürelerinin uzun tutulması oyuncuların saatlerce set ortamında çalışmalarına neden oluyor. Bu konuyla ilgili özellikle kamera arkasında çalışan insanlardan ve oyunculardan çok fazla şikâyet geliyor. Ancak bir önlem de alınmıyor…
B.E.P: Kanuni yeterliliklerle bu iş düzene sokulabilir. Ancak özellikle de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın bu işe bir el atması gerekiyor. Ama hiçbir şekilde bu konuyla ilgilerinin olduğunu bile duymadım. Setlerde insani yaşam koşullarının dışında hayatlar yaşanıyor. Birçok setimde rahatsızlanan, düşüp bayılan kardeşlerimi gördüm. Bir kere hem ekonomik olarak kazandıkları paraların, hem de yaşam koşullarının düzene sokulması gerekiyor.
"DİZİ SETLERİNDE VAHŞİ BİR CANAVAR DOLAŞIYOR"
Kamera arkasında çalışanlardan bahsediyorsunuz değil mi?
B.E.P: Evet. Biz onların yanında sesimizi çıkartamaz halde geliyoruz. Zor koşullarda birlikte çalışıyoruz ama sonuçta setim bittiği zaman ben evime gidiyorum ama onlar devam ediyorlar. Bu tıpkı maden işçileri, inşaat işçileri ve diğer tüm işçiler gibi hiç kimsenin umurunda değil. Sanıyorum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da umurunda değil. Hiç ilgilenmiyorlar çünkü. Setlerde vahşi bir canavar dolaşıyor ve herkes o vahşi canavarın bir kolu, pençesi olmuş, o parayı kazanmak için yarış halindeler. Dizi süreleri eskiden 90 dakikaydı. 2010 yılında dizi sürelerinin 90 dakikadan 45 dakikaya düşürülmesi için ‘Yerli dizi yersiz uzun’ diye bir eylem yapmıştık.
B.G.P: Keşke yapmasaydık. Onun üzerine iki katına çıktı şu an süreler…
B.E.P: Neredeyse 2 saate ulaşan süreler var. Böyle bir şey olamaz. İğrenç bir durum bu. Oyuncular ne oynadıklarını, yönetmenler ne çektiklerini, senaristler de ne yazdıklarını bilmiyorlar. Çok normal… Bu koşullarda bu iş ancak böyle yapılabilir. Gerçekten yaşamıyor setlerde insanlar.
Umarım kısa sürede bu duruma bir çözüm bulunur… “Eski Köye Yeni Adet’in çekimleri kaç gün sürdü peki?
B.E.P: 13 gün sürdü. Çoğunluğu Çanakkale Assos’ta yapıldı. Son sahnemizi de İstanbul’da çekiyoruz.
Bir de “Çok Güzel Hareketler Bunlar”dan sonra yine beraber bir projede yer alıyorsunuz. Ancak bu kez karı koca olarak aynı projedesiniz. İkinizin de aynı projede yer alacağı bir teklif geldiğinde ne hissettiniz?
B.E.P: Çok hoşumuza gitti tabii…
B.G.P: Beraber de çok projede yer aldığımız için mutlu olduk. Evliliğimize bir renk gelsin dedik. (Gülüyorlar)
Rollere çalışırken birbirinizden fikir aldığınız noktalar oluyor mu?
B.E.P: Evet, beraber çok çalışıyoruz.
Peki hangi konularda birbirinizi tamamladığınızı düşünüyorsunuz?
B.G.P: Bu filmde bütün sahnelerimiz Bülent’le birlikteydi. Bülent şiveye daha hâkim. Biraz onu sinirlendirdim ama… Daha rahat çalıştık. (Gülüyorlar)
Peki ne zaman izleyeceğiz bu filmi?
B.E.P: Valla onu bilmiyorum. Yapımcılarımız görüşmelerini yapıyorlar.
Sizleri yakın bir tarihte biz dizide görecek miyiz? Teklif var mı?
B.E.P: Evet var. Görüşmeler devam ediyor şu anda. Ocak ayından sonra olma ihtimali yüksek.
Biraz tüyo alalım mı?
B.E.P: Tüyo veremem.
Peki siz Burcu Hanım?
B.G.P: Benim için şu anda bu çok mümkün değil. Doğum sürecini yeni atlattım sayılır. Biraz daha zaman var.
Kızınız Lisa kaç yaşında?
B.G.P: 1,5 yaşında.
Allah bağışlasın… Nasıl bir duygu anne-baba olmak?
B.E.P: Şahane bir duygu. Çevremizdeki arkadaşlarımıza bütün fotoğraflarını göstermeyeceğim çocuğumun, ‘baba olun’ da demeyeceğim diyordum. Herkese telefondan fotoğraf da gösteriyorum, ‘baba olun’ da diyorum. Herkese de tavsiye ediyorum.
Kız çocukları babaya düşkün olur derler… Sizde de durum böyle mi?
B.G.P: Yavaş yavaş başladı.
B.E.P: Çünkü 1,5 yaşına kadar anneye daha yakın oluyor biliyorsunuz. Artık 2 yaşından sonra Burcu düşünsün. (Gülüyorlar)
Lisa da sizler gibi oyuncu olmak istese karşı çıkar mısınız?
B.G.P: Ne yapmak isterse destekçisi oluruz.
B.E.P: Hayır karşı çıkmam. Aksine desteklerim. Yeteneği varsa bundan çok büyük keyif alacaktır.
Canan Kaya / Medyatava