Gazeteci Hrant Dink cinayetine ilişkin ifade veren İstanbul eski İstihbarat Müdürü Ali Fuat Yılmazer'ih "Tehdit ciddiyse gerekli koruma tedbirleri alınması sağlanmalıydı. Trabzon İstihbarat ile koordineli olmalıydı. Bunların hiçbirini İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapmamıştır" diye konuştuğu öğrenildi. Yılmazer'in bir soruyu yanıtlarken İstihbarat Dairesinde Hrant Dink'le açılmış bir dosya olduğunu, sol faaliyetlerinin belirtildiği fişin olduğunu söylediği belirtildi.
16 SAYFA İFADE VERDİ
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin yürütülen soruşturmada İstanbul İstihbarat eski Müdürü Ali Fuat Yılmazer, şüpheli sıfatıyla 16 sayfa ifade verdi.Yılmazer'in ifadesinde cinayetin gerçekleştiği 19 Ocak 2007 tarihinde Ankara'da İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü görevinde olduğunu söylediği öğrenildi.
RAPOR BANA SUNULMADI
İstanbul ve Trabzon istihbarat şubenin arasındaki koordinasyon ile ilgili kimin görevli olduğu sorulan Yılmazer'in İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğünün koordinasyon görevi olduğunu ancak bu görevin her evrak için geçerli olmadığını belirttiği belirtildi. Dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek tarafından 17 Şubat 2006 tarihinde Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'na gönderilen Dink ile ilgili ihbar raporunun kendisine sunulmadığını, bu rapordan haberi olmadığını söylediği öğrenilen YIlmazer'in, bu raporun kendisine sunulmasının zorunlu olmadığını da belirttiği bildirildi. Yılmazer'in ifadesinde " Bu raporun sunulması o dönem itibari ile istihbarat daire başkanı vekili olarak görev yapan Necmettin Emre'nin takdirine bağlıdır. Ben olsam sunardım" dediği öğrenildi.
YURTDIŞINDAYDIM
İhbarın geldiği tarihlerde nerede olduğu sorulan Yılmazer, fiilen Trabzon'dan gönderilen ihbarın tarihi olan 17 Şubat 2006 akşamı İstihbarat Daire Başkanlığından ayrıldığını, Sabri Uzun'lu birlikte Tahran'a gittiğini ve 23 Şubat'ta yeniden göreve başladığını açıkladı.
İHBAR NOTUNU GÖRMEDİM
Savcılıkça, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un 'Hrant Dink vurulacağına ilişkin istihbarat raporu benden saklandı' yönündeki açıklamalarının doğru olup olmadığını da sorulduğu öğrenildi. Yılmazer'in, istihbarat raporunun içeriği ile ilgili Sabri Uzun ile ilgili bir görüşme yapmadığını söylediği belirtildi. Yılmazer'in, “Sabri Uzun diyor ki, bu rapor bana verilseyde ben merkez koruma kuruluna yazı yazar ve koruma tedbiri aldırırdım diyor. Fakat bu gerçeği yansıtan bir ifade değil. Bugüne kadar Sabri Uzun tarafından bir tane bile merkez koruma komisyonuna yazılmış yazı yoktur. Sen bir tek Hrant Dink ile ilgili mi yazı yazacaksın. Bir sürü benzer olay var" dediği bildirildi. Gelen ihbar notunu görmediğini belirten Yılmazer'in, “Bu evrak üzerinde benim herhangi bir parafım ve notum yoktur" dediği belirtildi.
CİNAYETTEN SONRA ZENİT İLE GÖRÜŞTÜM
Yılmazer, cinayetten sonra Dink ile bilgilerin kendisine geldiğini hatta ihbar evrakını hazırlayan Trabzon İstihbarat Şubede görevli Muhitten Zenit ile de bizzat görüştüğünü söylediği öğrenildi.
YAZININ HER HALİ İLE TEDBİR ALINMASI GEREKİRDİ
Savcılıkça, Dink ile ilgili yazılan iki istihbarat raporunda farklılık olduğu, birinde 'ses getirecek eylem' diğerinde 'öldürecek' diye bilgi yazıldığı hatırlatıldı. Yılmazer'e bu farklılığın sebebi sorulduğu belirtildi. Yılmazer'in bu soruya,"Her iki yazı arasında fark vardır. İstanbul'a gönderilen yazıda 'öldürüleceği' yönünde bilgi yoktur. Bunu takdir edecek kişi de Engin Dinç'tir.(dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü). Yazının her hali ile tedbir alınması gerekirdi. İstanbul'un koruma altına alması gerekiyordu.Hatta istihbari operasyonel bir çalışma yapılmalıydı. Bunu da Trabzon'un yapması gerekiyordu" diye yanıt verdiği öğrenildi.
İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ TEDBİRLERİ ALMADI
Dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in 'Trabzon'dan ve İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan kendilerine bilgi paylaşımı yapılmadığı' yönündeki beyanları da hatırlatıldığı öğrenilen Yılmazer'in “Tehdit ciddiyse gerekli koruma tedbirleri alınması sağlanmalıydı. Trabzon İstihbarat ile koordineli olmalıydı. Bunların hiçbirini İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapmamıştır. Osman Hayal hakkında sahte bir evrak tahkikat evrakı tanzim etmiş kusurunu örtmeye çalışmıştır" ifadelerini kullandığı bildirildi.
DİNK İLE İLGİLİ İSTİHBARAT DOSYASI VARDI
Yılmazer'in, 'Dink ile ilgili istihbaratta dosya var mıdır?' sorusuna ise, “İstihbarat Daire Başkanlığı arşivinde Hrant Dink ile ilgili açılmış dosya vardır. Benim hatırladığım kadarı ile başlangıçta Hrant Dink hakkında sol faaliyetlerinden dolayı bir fiş vardıö diye yanıt verdiği öğrenildi. Davanın sanığı Erhan Tuncel'in neden yardımcı istihbarat elemanlığından çıkarıldığı sorusuna ise Yılmazer'in, bu konudaki takdirin Trabzon ili emniyetine ait olduğunu belirttiği ifade edildi. Yılmazer'in, "Teklif oradan geldi. Onayı da İstihbarat Daire Başkanımız Ramazan Akyürek yaptı. Akyürek'in onayı usuli bir işlemdir. Çünkü eleman ile ilişkişi merkezden değerlendiremezsin. İlin takdirine uymak zorundasınız"dediği belirtildi.
BİR TEHDİT ATMOSFERİ OLDUĞUNU BİLİYORDUM
Yılmazer'in Hrant Dink'in o dönemde baskı altında olduğunu söylemesi üzerine savcılığın, “Nereden biliyor sunuz" diye sorduğu öğrenildi. Basın yayın kuruluşlarının o dönemki yayınlarını hatırlatan Yılmazer'in, “Konu ile ilgili herkes bilgi sahibiydi. Yani emniyet, Jandarma ve MİT. Ben de Dink'e karşı yapılan eylemlerden haberdardım ve buna karşı bir tehdit atmosferi olduğunu biliyordum" dediği öğrenildi.
BU OLAYIN VELİ KÜÇÜK KAYNAKLI OLDUĞUNU HERKES BİLİYOR
Yılmazer, Hrant Dink cinayeti ile ilgili bilgisayar kayıtlarının silindiği yönündeki iddialara ilişkin ise bilgisinin olmadığını söylediği öğrenildi. Savcılığın, Ergenekon soruşturması ile Dink cinayeti soruşturmasının neden bağlanmadığı sorusuna ise Yılmazer'in, “Ben bilgileri istihbaratçı olarak Terör ve Organizeye bildirdim. Bağlantı kurma, delillendirme yapma onların görevidir. Bu olayın Veli Küçük kaynaklı olduğunu herkes biliyor. Kamuoyunda yaygın bir kanı var" dediği öğrenildi.
O TOPLANTIYA KATILMADIM
Savcılığın, Ali Fuat Yılmazer'e “Hrant Dink cinayetinden sonra İstanbul'da İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve diğer yetkililerin katıldığı toplantıya katıldınız mı? Erhan Tuncel'e ilişkin bilgileri burada ilgililere aktardınız mı?" diye sorusuna da Yılmazer'in “Ben bu toplantıya katılmadım. Ben Ankara'dan gelmedim ama Ramazan Akyürek bey daire başkanı olarak katıldı. Ama ben daha sonra Hrant Dink cinayetiyle ilgili evrakları savcılığa teslim ettim. Bu evrakların içinde bizim arşivdeki istihbari evraklarımızdı. F4 raporunu da getirdim diye hatırlıyorum" yanıtını verdiği bildirildi.
AHMET İLHAN GÜLER'E BASKI İDDİASI
Yılmazer'in, cinayet döneminde İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olan Ahmet İlhan Güler'e görevi bırakması için baskı yapılıp yapılmadığı yönündeki soruya ise,"İstanbul İzmir'e, İzmir Ankara'ya gelecekti. Ankara, İstihbarat Müdürü de İstanbul'a gelecekti. Başlangıçta benim İstanbul'a geleceğim yönünde bir planlama yoktu. Ancak biz Danıştay saldırısında Muzaffer Tekin ve adamlarını tespit ettik. Daha doğrusu Ankara İstihbaratı tespit etti. Biz de o dönemde çalışıyorduk. Fakat İstanbul çalışmıyordu. Bu da dairenin problemiydi. Sonuçta emekli bir askerle ilgili çalışma yapmaları isteniyordu. Esas itibari ile Danıştay cinayetinin perde arkasını çözmek için Ankara emniyeti ve İstihbarar Daire Başkanı bu konuda çalışıyordu. Bu konuda da siyasi irade vardı. Dolayısıyla Ahmet İlhan Güler bu çalışmalara yanaşmıyordu. Yani çalışmadığı için o İzmir'e atanacaktı. Hrant Dink cinayetine yol verildiği amaç İstanbul'daki emniyet yapılanmasının tamamlanmasına zemin hazırlamaktı iddiası kesinlikle yalandır. Benim buraya atanmama gelince ben Hrant Dink cinayetinden hemen sonra benim bildiğime göre bakan beyin doğrudan talimatı ile görevlendirildim"
C5 BÜROSU RESMEN KURULMUŞ BİR BÜRO MUDUR ONU DA HATIRLAMIYORUM
İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü nezdinde kurulduğu belirtilen C5 bürosunun nasıl kurulduğu yönündeki bilgisi sorulan Yılmazer'in, “Ne zaman kurduğunu tam olarak hatırlamıyorum. C5 bürosu resmen kurulmuş bir büro mudur onu da hatırlamıyorum. Ancak C5 bürosunun ne zaman tescillendiğini bilemiyorum. Yani bir büronun içerisinde böyle bir çalışma grubu yapıldı resmi olarak kurulduğunu bilmiyorum. Ben C bürosunun içerisinde bulunan bazı arkadaşları ulusalcılık faaliyetlerini takip babından görevlendirdim. Yani bir ekip kurdum. Ve bu aşırı sağ faaliyetler bağlamında değerlendirilmek üzere bu yola gidildi. C5 bürosu muhtemelen Danıştay cinayetinden sonra muhtemelen 2006 yılının ikinci yarısında oluşturulmuştur" dediği belirtildi. (DHA)