Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından düzenlenen "19. Milli Eğitim Şurası"nda gündeme getirilen Osmanlıcanın liselerde zorunlu ders olması yönündeki çalışmalara gelen tepkiler sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek" sözlerine gelen eleştiriler çığ gibi büyürken, bugün yeni bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı "Türkçe ile felsefe yapamazsınız" açıklamasında bulundu.
Erdoğan'ın bu sözlerine Dil Derneği yetkililerinden büyük tepki geldi.
Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Sevgi Özel konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ülkemiz de Türkçemiz de sahipsiz değildir! Kimse unutmasın tarih, dilini hor görenlerin acınası örnekleriyle doludur! Dileriz, Osmanlıcaya övgü düzenler acınası duruma düşmezler!" ifadelerini kullandı.
İşte, Dil Derneği'nin o açıklaması:
TÜRKÇE BİLİM VE SANAT DİLİDİR!
Hiçbir dil, düşüncesi siyasal çıkara göre durmadan değişen insanlar gibi bir gecede değişmez; hiçbir toplum bir gece yatıp ertesi sabah dilsiz kalkmaz. Ancak “din” gibi “dil” de siyasanın aracı yapılır. Pek çok yönetici Türkçenin tarihsel akışında, Türkçeye ihanetle yer almıştır.
Kaşgarlı Mahmut’tan, Ali Şir Nevai’ye dek pek çok aydın Türkçeyi savunmak için kitaplar yazmıştır. Yöneticilerle bilgin ve yazarların Türkçeyi dışlaması yüzyıllar öncesinde de çok tartışılmıştır. Âşık Paşa, “Türk diline kimse bakmaz idi/Türklere hergiz gönül akmaz idi/Türk dahi bilmez idi bu dilleri/İnce yollu ol ulu menzilleri” diye yakınmış; Âşık Kâmil, “Unuttum bildiğim Türkçe lisanı /Arabî, Fârisî sohbetederken” dizeleriyle Türkçenin unutulma tehlikesiyle yüz yüze geldiğini belirtmiştir. Selçuklu gibi Osmanlı da kendine Türk, diline Türkçe dememiştir. Osmanlı, yüzyıllarca halka Arap abecesini ve Arapça-Farsçanın kurallarıyla örülü Osmanlıcayı öğretememiştir. Bugünün Osmanlıca hayranları da öğretemez; savunurken bile gülünç duruma düşüyorlar. Çünkü amaç Osmanlıcayı sahiplenmek değil, Türk Devrimi ve Atatürk’le hesaplaşmaktır.
Ömer Seyfettin, Ali Canip’e yazdığı mektupta (1910), dilden nefret ettiğini yazmış, Ziya Gökalp ve birçok Osmanlı aydını “yeni lisan” arayışına girmiştir. Harf ve Dil Devrimlerinin kazanımlarıyla bütün kaynakları okuyup anlayabiliyoruz. Osmanlı aydını “yeni lisan” arayışındayken 21.yüzyıl politikacısının “eski dil” sevdası tutuculuktur; bilgisizliktir. Türkçenin tarihsel akışına baktığımızda, örneğin II. Bayezit bile bugünün egemenlerinden birkaç adım öndedir; Kemal Paşazade Şemseddin Ahmet’e bilimsel yapıtların Türkçe yazılmasını buyurmuş; buyruk, Osmanlıca engeliyle karşılaşmıştır. II. Abdülhamit döneminde Türkçenin “resmi dil” olması kararlaştırılmış; karar, kâğıt üstünde kalmıştır. Çağın gereklerini karşılayamayan imparatorluk, “geri kalmışlık”tan kurtulabilmek için batıdaki gibi yeni okullar açmak, çağdaş kitapları Türkçeye çevirmek istemiş; çok zengin olduğu sanılan Osmanlıcanın batılı kavram ve terimleri karşılamadığı açıkça görülmüştür. Avrupa dinde reformu, rönesansı yaşar; buluşlarla insanlığı, “matbaa” ile beyinleri aydınlatırken Viyana kapılarına dayanan Osmanlı, kapının ötesini görememiştir. Bugünkü iktidar sahipleri de kapıları bilgiye, sanata kapatma aymazlığı içindedir.
Atatürk gibi biz de hiçbir zaman geçmişi yadsımadık. “Selam verdim rüşvet değildir deyü almadılar” diyen Fuzuli; şiirleri türküleşen Pir Sultan; eşkıya soyuna uğradığı için “Harname”yi yazan Şeyhi; ülke batarken “İzn alub cum'a nemâzına deyû mâderden (annenden)/Bir gün uğrılayalım çerh-i sitem-perverden (zalim felekten bir gün çalalım)” diyen Nedim de bizimdir. Bilimsel çalışmalar yapan Hekimbaşı Mustafa Behçet, Ahmet Cevdet Paşa, Şemsettin Sami gibi toplumu bilgilendirmek için her alanda kitap yazan Ahmet Rasim de bizimdir. Onlarca Divan şairi sayabilmemize karşın, onlarca bilimci sayamıyoruz. 21. yüzyılda Osmanlıcayla bilim yapılabileceğini söylemek, bilgisizlik değilse aymazlıktır. Felsefe dersini gereksiz bulan, tarihi çarpıtan, dil bilinci taşımayan bu iktidar döneminde de Türkçe, yüzyıllar boyunca olduğu gibi direnmektedir. “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı diller boyunduruğundan" kurtarma savaşımını sürdürecektir. Atatürk’ün vasiyetnamesini çiğneyen, Türk Tarih ve Dil Kurumlarını kapatanların ardılı bu iktidar ve yandaşları unutmasın: Türkçe, bilim ve sanat dili olduğunu 82 yılda kanıtlamıştır.
Dil Devrimine karşı olanların hepsi, devrimin kazanımlarıyla tümce kurabilmektedir. Bu da Harf ve Dil Devrimlerinin başarısıdır! Orunu, adı sanı ne olursa olsun, kimse yanlışı doğru diye satmasın! Ülkemiz de Türkçemiz de sahipsiz değildir! Kimse unutmasın tarih, dilini hor görenlerin acınası örnekleriyle doludur! Dileriz, Osmanlıcaya övgü düzenler acınası duruma düşmezler!
Dil Derneği Yönetim Kurulu Başkanı
Sevgi Özel