İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki çocukların bir dernek tarafından kampa götürülmesi hakkında yazılı basın açıklaması yaptı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nı bu tarz kuruluşlarla yaptığı işbirliği protokollerini açıklaya davet eden Karabıyık, açıklamasında "Son olay Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın anayasa ve yasaların kendisine verdiği ve devredilemez nitelikte asli görevlerini devleti zaaflı hale getirecek biçimde “paralel yapılara” bıraktığı gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu kuruluşların hiçbirinin sonradan belirlenmiş gündemlerinin olmadığını, her birinin toplumsal yaşamın her alanına ilişkin gündemlerini teolojik ve kültürel programlarına uygun biçimde gerçekleştirdiklerinin iyi bilinmesi gerekir. Bu tür kuruluşların faaliyetlerini esas olarak devletin etrafından dolanma stratejisine uygun biçimde gerçekleştirdikleri, kriz durumlarında ise rüzgâra göre eğilme taktiğini uyguladıkları ülkemizden ve dünyadaki örneklerinden iyi bilinmektedir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının konuyla ilgili 02 Ağustos 2023 Çarşamba günü yaptığı yazılı açıklama yukarıda anlattıklarımızın tam olarak bir itirafıdır. Bu yapıların devlete sızmadığı, devlet adına, devlete sızdırıldığı açıktır." ifadelerine yer verdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Karabıyık’ın yazılı basın açıklaması şöyle:
“Anayasamızın 41. Maddesi çocukların korunması ve bunun için gerekli tedbirleri alma görevini devlete vermektedir. 61. maddesi ise “korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için” devletin her türlü tedbiri alacağını hüküm altına alır. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanununun 4. Maddesi “Bu Kanun kapsamına giren sosyal hizmetlere ilişkin faaliyetler, Devletin denetim ve gözetiminde, sivil toplum kuruluşları ile halkın gönüllü katkı ve katılımı da sağlanarak bir bütünlük içinde yürütülür.” demektedir.
Görüldüğü üzere başta Anayasa ve kanunlar açısından çocukların korunmasında asli görev devlete aittir. Devlet, iş birliği yapacağı kuruluşlar için “kamu yararına” çalışıp çalışmadıklarını, tarikat, terör örgütü vb yapılarla ilişkili olup olmadıklarını özel olarak gözetir. Her dernek, vakıf vb oluşumlar sivil toplum kuruluşu kapsamında değerlendirilerek, devletin asli görevlerinin paydaşı yapılamaz.
Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında Milli Eğitim Bakanlığında gördüğümüz durumun aynısı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında da görülmektedir. Bakanlık çeşitli protokollerle kendi görevlerini sözde sivil toplum kuruluşu denilen yapılara bırakmaktadır. Bunun en son örneği İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü sorumluluğundaki çocukların, Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği kampa götürülmesidir.
Kamuoyuna yansıyan bilgilerden anlaşıldığı üzere, Mutlu Yuva Derneğinin 3-11 Ağustos arasındaki organizasyonla ilgili programı sonlandırarak çocukları ailelerine teslim ettiği anlaşılmıştır. Ancak usulsüz gerçekleştirilen bu faaliyet için ilgili Bakanlığın bir soruşturma başlattığı ya da başlatacağı henüz kamuoyuna yansımamıştır.
Son olay Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın anayasa ve yasaların kendisine verdiği ve devredilemez nitelikte asli görevlerini devleti zaaflı hale getirecek biçimde “paralel yapılara” bıraktığı gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu kuruluşların hiçbirinin sonradan belirlenmiş gündemlerinin olmadığını, her birinin toplumsal yaşamın her alanına ilişkin gündemlerini teolojik ve kültürel programlarına uygun biçimde gerçekleştirdiklerinin iyi bilinmesi gerekir. Bu tür kuruluşların faaliyetlerini esas olarak devletin etrafından dolanma stratejisine uygun biçimde gerçekleştirdikleri, kriz durumlarında ise rüzgâra göre eğilme taktiğini uyguladıkları ülkemizden ve dünyadaki örneklerinden iyi bilinmektedir.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının konuyla ilgili 02 Ağustos 2023 Çarşamba günü yaptığı yazılı açıklama yukarıda anlattıklarımızın tam olarak bir itirafıdır. Bu yapıların devlete sızmadığı, devlet adına, devlete sızdırıldığı açıktır.
Bakanlığı, işbirliği protokolleri imzaladığı kuruluşları tek tek ve imzalanan protokollerle birlikte bu kuruluşlara ne kadar kamu kaynağı aktardığını, kamu imkânlarını kullandırdığını açıklamaya davet ediyorum.”