Depremzede baba Esat Denli tv100 canlı yayınında deprem bölgesinde yaşadığı utanç verici olayları anlattı: Günlerce enkazdan oğluma ait bir eşya bulabilir miyim diye çok aradım. Fakat İbrahim'e ait hiçbir şey bulamadım

tv100 yazarı Özkan Tamirak köşesinde, Adıyaman il Tapu Müdürü Esat Denli'nin deprem anında yaşadığı acı olayı anlatmıştı. Depremzede baba Esat Denli tv100 canlı yayınında 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığı deprem felaketini ve başına gelen acı ve utanç verici olayı tek tek anlattı. Denli, "Enkaza gittim. Günlerce enkazdan oğluma ait bir eşya bulabilirmiyim diye çok aradım. Fakat İbrahim'e ait hiçbir şey bulamadım" dedi

Google Haberlere Abone ol
Depremzede baba Esat Denli tv100 canlı yayınında deprem bölgesinde yaşadığı utanç verici olayları anlattı: Günlerce enkazdan oğluma ait bir eşya bulabilir miyim diye çok aradım. Fakat İbrahim'e ait hiçbir şey bulamadım

tv100 yazarı Özkan Tamirak'ın köşe yazısında bahsettiği konuyla ilgili kendisi ve Adıyaman İl Tapu müdürü Esat Denli  tv100'de canlı yayın konuğu oldu. Esat Denli tv100 canlı yayınında 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığı deprem felaketini ve oğluyla ilgili başına gelen acı ve utanç verici olayı şu sözlerle anlattı.

"6 Şubat'ta gece yarısı işe gitmek için hazırlanmıştım. Depremin sarsıntısıyla birlikte uyandım. Hemen kalkıp oğlumun odasına geçtim. "'İbrahim' diye seslendim. Oğlum geçecek deprem. Korkma" derken uyanmamıştı. Daha sonra kızımın odasına geçtim, kızım uyanmıştı. Oradan tekrar oğlumun odasına geçerken kapının pervazlarının yıkıldığını gördüm. En son gördüğüm bir duvarın bana doğru geldiğini gördüm. Gözümü açtığımda enkazların üzerindeydim.

Enkazda hiç kalmadım. Toplam binamız 8 katlıydı, 4'üncü kattaydık biz. Ben enkazın üzerindeydim. Ama hiç iyi durumda değildim. Kırıklarım ve kanamam vardı. Kızımın sesini duydum, "Baba, yardım et" diye bağırıyordu. Kafamı çevirdiğimde kızımın üzerinde duvar vardı. Ayağa kalktım kızımın üzerindeki duvarı kaldırdım ve yere düştüm.

Yere düştükten sonra bir daha gözlerimi zor açabiliyordum. Göğüs kafesimde kırıklar vardı, belimde çökme vardı. Daha sonra oğlum bağırıyordu, "baba yardım et." diye. Ona 'oğlum, yardımcı olacağım' diye bile diyemedim.

Karşımızda KYK yurdu vardı. Yurdun perdelerinden sökmüş, o perdelerle birlikte sedye haline getirdiler. Vatandaşların yardımıyla beni hastaneye kaldırdılar, kızımla birlikte. Kızım beni hastaneye götürünce, 'kızım sen İbrahim'in yanına' git dedim. Bu söylediğim saatler, depremin ilk saatleri.

Ben hastanede kaldığım sürede hastane çok yoğundu, cesetler vardı ve yatacak yer yoktu. Orada, ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Sanırım ikinci depremde yoğun bir şekilde sarsıldı ve duvarlar üzerime geldi. Hastane komple boşaltıldı. Oradaki hastaların çoğunun yanında refakatçileri vardı. Ben oralı olmadığım için yanımda refakatçim yoktu. Hastane boşaltılınca ben hastanede yalnız kaldım.

Çünkü hastanenin bir kısmı yıkılmıştı. Daha sonra oğlumu merak ediyordum. Kızım giderken üzerinde ayakkabısı, terliği ve kıyafetleri doğru düzgün yoktu. Ben bunları düşünürken, bizim bölge müdürümüz Sayın Hamdi Erşen, Şanlıurfa'dan gelip beni buldu. Yıkılan hastaneden beni çıkardı. Şanlıurfa Araştırma Hastanesi'ne götürdü beni aracıyla. Çeşitli ameliyatlar oldum. Bu süredede, İbrahim ne oldu, durumuyla ilgili bilgiler almaya çalışıyordum.

Hastanede sanırım 3 gün kaldım. 3 gün sonra İbrahim'in vefat ettiğini söylediler...

GÜNLERCE OĞLUMDAN BİR EŞYA ARADIM

Enkaza gittim. Enkazdan oğluma ait bir eşya bulabilirmiyim diye çok aradım, günlerce. Fakat İbrahim'e ait hiçbir şey bulamadım. Daha sonra sağolsun, müdürümüz tahinimi yaptı. İstanbul'a döndüm kızımla. Döndükten sonra oğlumun arkadaşı, bize ulaşıyor. 'İbrahim'in telefonu ve saati, şu numaralı kişide, iletişime geçin' dedi.

Aradım ama ulaşamadım. Daha sonra kendisi aradı. Kendisine, "Telefonu bulmuşsunuz, ben haftalarca aradım, hiçbir şey bulamadım. Bizim için çok değerli, manevi değeri var bizim için. Onları kargo ücretini biz ödeyelim, bize gönderebilir misiniz?" dedim. Onlar da, "Sizin için manevi değeri bu kadar değerliyse, bizim için de maddi değeri önemli. Bedelini ödersiniz, biz göndeririz" dedi.

Daha sonra bu konuyu yeğenim polis. Kendisiyle paylaştım. O, şahsa yazdı. Ondan sonra da hiçbir şekilde telefonlarıma çıkmadı. Günlerce aradım şahsı, hiçbir şekilde cevap vermedi telefonlarıma.

Sağolsun, Özkan Bey'e konuyu izah ettim. İbrahim'den hiçbir şey kalmadı. En azından bu telefonuna ulaşabilirsem diye"

tv100 yazarı Özkan Tamirak ise yaşananları şöyle anlattı:

Kendisi o kadar metanetli bir insanki, gayet sakin bir şekilde üzüntüsünü anlatıyordu. Ben şok oldum. Ferdi Turan var arkadaşımız. 3'ümüz oturuyorduk. "Ya sen ne diyorsun" dedim. "Seni arayan numara var mı?" diye sordum. "Var" dedi. "Ben bu masadan kalkıyorum, şu anda yatamam. Bu adamı bulacağım bu gece" dedim.

Eskiden de tanıdığım çok kıymetli dostum Sivas İl Emniyet Müdürü Burhan Akçay'ı aradım. Ona anlattım. Onun da 2 evladı var, çok üzüldü doğal olarak. 'Özkan numarayı bize atar mısın?' dedi. Numarayı gönderdim. "Esat Bey'i acil olarak ifadesini aldırıp, kayıtlara geçirelim suç duyurusunu hemen hukuki olarak harekete geçelim." dedi.

Esat Bey, vücudunda kırıklar olduğu için zor yürüyor. Sağolsun İstanbul Emniyeti'ndeki dostlarımı aradım. Ve hemen evine bir ekibi yollayarak ifadesini aldırdım. Hukuki süreci başlattık. Sivas polisi o kadar konuyu içselleştirdi ki, o kadar önemsedi ki; Çünkü onların da evlatları vardı. Bu artık Sivas polisi için bir soruşturma değil, artık bir namus vicdan meselesine dönmüştü.

Hemen akşam 10 gibi bizim dilekçemiz sisteme gerdikten sonra bu kişinin evini tespit ettiler. Bakıldığında hırsızlıktan kayıtları yok ama başka suçtan kaydı olan bir adam ve oğlu. 2007 doğumlu bir çocuk söz konusuydu. Tabii Sivas Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla gece yarısı eve operasyon düzenlendi. Baba ve oğlu aldılar. O kadar entersan ki eve girdiklerinde rahmetli İbrahim'in telefonu masanın üzerinde duruyor. Çünkü silmişler içerisindeki fotoğrafları, kayıtları. Satmaya hazırlıyorlar. Polisler evin içerisini arıyor. Akıllı saat nerede diye. Onu satmışlar.

'Niye aldınız bunu, sen kimsin' diye sordular. 'Ben bir kepçe operatörüyüm. 8 Şubat'ta Adıyaman'a yardıma gittim."

Vicdan yoksunu ahlaksız baba, İbrahim'in elinden kolundan saatini ve enkazda bulunan telefonunu alıyor gidiyor.

Hızlı bir şekilde ifadeleri alındı. Haklarında hukuki süreç devam ediyor. 'Napalım. Akıllı saat yok. Üzüldük. Allah kahretsin bunları' dedik. En azından bir nebze olsun mutlu olduk. Sağolsun, asayişten sorumlu il emniyet müdürü yardımcısı Murat Müdür'üm, "Bir iyi bir kötü haberim var size. Telefonu bulduk ama saat yok" dedi.

"Sağlık olsun" dedik, yine de mutlu olduk. Ertesi gün yine bir telefon geldi. Müdürüm dedi ki; "Özkan Bey iyi bir haberimiz var." Ben de, "Hayırdır müdürüm" diye sordum. "Saati getirdiler. Onu da teslim aldık" dedi.

Ve bugün İbrahim'in telefonu az önce biz buradayken Esat Bey'e teslim edildi.

Sıradaki Haber İçin Sürükleyin