Maraş merkezli depremlerin ardından yıkılan binaların enkazları kaldırılırken halk sağlığı açısından önlem alınması için çağrılar sürüyor. Uzmanlar, molozun "ortadan kaldırıldığında çözülen bir sorun" olarak görülmemesi gerektiğini belirtip kanser uyarısında bulunuyor.
Gaziemir Belediyesi İklim Değişikliği ve Sıfır Atık Müdürü Derya Dizman Kayar, inşaat atıkları içerisinde kanserojen madde olan ‘asbest’ bulunduğunu ifade etti. İnşaat atıklarının ‘tehlikeli atık’ olduğunu hatırlatan çevre mühendisi, “Molozlardan genel olarak beton, tahta, alçı, briket, metal ve cam gibi malzemeler anlaşılsa da bu atıkların içerisinde plastikler, yalıtım malzemeleri, boyalar, elektronik atıklar ve yapılarda birikmiş kimyasallar da bulunur. Yapı malzemelerinde kullanımı giderek artan kimyasal katkılar ve organik polimerler de hesaba katıldığında, molozu sadece görüntü kirliliği yaratan ve ortadan kaldırıldığında çözülen bir sorun olarak görmek mümkün değildir” dedi.
'KANSEROJEN MADDE VAR'
Kayar, şöyle konuştu:
“Özellikle eski binaların inşasında, çimentosu başta olmak üzere, ısı yalıtımı, döşemelerde ve birçok malzemede asbest kullanıldığı üzere, depremden dolayı oluşan molozlarda asbest tozları ve lifleri bulunabilir. Molozların kaldırılması ve hasar görmüş binaların yıkılması sonucunda havaya yayılan tozların içerisinde asbest tozları bulunacaktır. Dünya Sağlık Örgütü, ‘Kanserojen Maddeler’ listesinde asbesti ‘grup 1 kanserojen’ olarak tanımlanmıştır. Bu tozlara maruz kalan kişilerde zamanla kalp ve damar hastalıkları, astım, alerji gibi solunumla ilgili rahatsızlıkların olabileceği bilinmekle birlikte, deprem sonrasında molozların kaldırılması sırasında molozları kaldıran yetkililerin mutlaka iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alması gerekmektedir.
'TARIM ARAZİLERİNE DÖKÜLMESİ YASAK'
Molozlar için atık depolama saha planlaması yapılırken ilgili yönetmelikte de belirtilen, depolama tesislerinin, toprak işlenmesine elverişli ve üretim potansiyeli yüksek olan arazilerle, sulu tarım ve bağ-bahçe olarak kullanılan arazilerin veya sınıfı ne olursa olsun iklim özelliklerinden yararlanılarak zeytinlik, fındıklık, fıstıklık, çay ve muz bahçeleri gibi plantasyona ayrılan arazilerde kurulması yasaktır.
'YAĞMUR VE KAR SULARIYLA TOPRAĞA GEÇER'
Molozların bertarafı, çok dikkat edilmesi gereken bir konudur. Molozların içerisindeki tehlikeli atıklar ve asbest gibi zararlı maddelerin yağmur ve kar sularıyla toprağa ve topraktan da yer altı sularına ulaşmasını engellemek için geçirimsiz zemin tercih edilmelidir."
ÇEVRE İÇİN FELAKET OLABİLİR
Kayar, moloz atıklarının diğer tehlikeli atıklardan ayrıştırılmaması ve mevzuat gereği kontrollü depolanmaması durumunda bulundukları çevreye metan, hidrojen sülfür ve cıva buharı gibi zehirli gazlar, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, poliklorlu bifeniller, bromürlü alev geciktiriciler gibi tehlikeli organik kimyasallar ve ağır metaller (arsenik, kadmiyum, kurşun, krom gibi) bulaştırdığının da altını çizdi:
"Birçok kalıcı kirletici, rüzgar ve su ile uzak mesafelere kolaylıkla taşınarak çevrede ve organizmalarda birikir. Bozunmaya dirençli bu kirleticiler, düşük konsantrasyonlarda bile bulundukları çevre için bir felaket olabilir. İnşaat atıklarından sadece alçı bile, bakteriyel parçalanma neticesinde bulunduğu ortamın kimyasını değiştirerek ağır metallerin ve diğer kirleticilerin salınımını hızlandırır. Döküm alanlarındaki rahatsız edici kokunun kaynağı, bu parçalanma sürecinde açığa çıkan hidrojen sülfür gazıdır. İçeriği çok farklı kirleticilerden oluşabilen bu atıkların neden olacağı sağlık riskleri kontrol edilemez ve öngörülemez düzeylere ulaşır."
'KİRLETİCİLER ÇOCUKLARDA PEK ÇOK HASTALIĞIN SORUMLUSU'
Molozlarda bulunan kirleticilerin çocuklardaki pek çok hastalığın sorumlusu olduğunu da dile getiren Kayar, şunları söyledi:
“Molozların içerdiği kirleticiler, yer altı ve yer üstü su kaynakları ile yüzey toprağını kontamine eder; bazıları rüzgâr ve su ile uzak mesafelere taşınarak besin zincirinde, insan ve hayvan yağ dokularında birikir. Bu atıklara maruziyet; kanserler, karaciğer ve böbrek hasarı, kümülatif hasar, nörolojik hastalıklar ve doğum kusurları ile ilişkilendirilmektedir. Hormon bozucu etkileri de olan bu kimyasalların çocuklarda kurşun zehirlenmesi, astım, nörodavranışsal bozukluklarla doğrudan ilişkisi gösterilmiştir. Yaygın ve kalıcı çevresel toksinlerin çocuklarda bağışıklık sistemi ile kalp ve damar hastalıklarına sebep olduğu; doğum öncesi maruziyetlerin ise bebeklerde düşük doğum ağırlıkları, erken doğum riski, nöral tüp defektleri (omurilik ve beyin gelişiminde ortaya çıkan anormallikler), kanda yüksek kurşun seviyeleri, yeni doğanlarda dudak-damak yarıkları ile bağlantısı tespit edilmiştir. Her ne kadar yapı malzemelerinin içeriğinde bulunan bazı kimyasalların insan ve çevre sağlığına olan olumsuz etkileri araştırılmış olsa da moloz atıklarının küçük partiküllerinden kaynaklanan sinerjistik (birbirinin etkisini artıran) kirliliğin henüz yeterince bilinmeyen etkileri daha kaygı verici bulunmaktadır.”