Almanya'nın İstanbul Başkonsolosu Georg Birgelen'in Türkiye'de tutuklu bulunan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel'i Silivri Cezaevi'nde ziyaret etmesine Türk makamları izin verdi. Hessische Niedersächsische Allgemeine Zeitung bu ziyareti ve yansımalarını yorum sütununa taşımış:
"Bir Alman diplomatına cezaevinde ziyaret için izin verilmiş olması gerginliğin giderilmesi yönünde verilmiş bir işaret olarak algılanabilir. Ancak bu, skandal olayda bir dönüşüm anlamına da gelmiyor. Alman-Türk vatandaşı gazeteciyi sonu büyük bir olasılıkla kötü sonuçlanabilecek siyasi bir dava bekliyor. Zira Türk Yargısı’nın bağımsızlığına sadece Erdoğan’ın en sadık yandaşları inanıyor. Yücel angaje olmuş, çoğu kez de düşündüğünü aşırı tarzda formüle eden,Türkiye’de demokrasi ve Kürtlerin hakları için görüş bildiren bir kişi. Buradan yola çıkarak onun terörü desteklediğini söylemek absürd. Tek adam olma hayalini kuran Erdoğan’ın Yücel olayı üzerinden eleştirel medyayı susturmak için yeni ve korkunç bir ibret dersi verme niyeti olduğundan endişe etmek gerekir. Eski bir söz geçerliliğini koruyor: Diktatörler hep özgür düşünceden korkmuşlar ve özgür düşünce kirli araçlarla yok edilmeye çalışılmıştır.”
Aynı konuda Straubinger Tagblatt gazetesinin yorumunda şu görüşler dikkat çekiyor:
"Hayır, Deniz Yücel’in durumu Almanya Başkonsolosu’nun ziyareti sonunda daha iyiye gitmemiştir. Welt gazetesi Türkiye muhabiri hâlâ tecritte bulunmakta ve salıverilmesi de ufukta görünmüyor. Kendisine yöneltilen suçlamaların tamamen mesnetsiz ve uydurulmuş suçlamalar olduğu gerçeğinde de bir değişiklik olmamıştır. Ama yine de onun unutulmadığını göstermek, Almanya’nın onun için girişimde bulunması Yücel için önemli. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tek kişilik hücreye atarak bile Yücel’i susturamadı. Tam tersine Alman-Türk vatandaşı Yücel kaleme alınmış her parlak makaleden daha fazla bir biçimde dikkati üzerine çeken ve Erdoğan imparatorluğundaki kötü durumları gösterebilen bir sembole dönüştü.”
Badische Neueste Nachrichten gazetesi ise yorumunda Deniz Yücel olayında Alman hükümetinin işinin kolay olmadığı görüşünü savunuyor:
"Türkiye'de yapılacak anayasa referandumuna yaklaşık iki hafta kala önemli bir başarı elde edilemeyeceğini bilse bile federal hükümetin yine de inisiyatifi elinden bırakmaması gerekir. Berlin, Yücel olayından yola çıkarak basın ve düşünce özgürlüğü gibi değerlerin Almanya-Türkiye ilişkilerinde sadece dostlar alış-verişte görsün türünden konular olmadığını, bunların çok somut siyasi sonuçları olacağını Türk muhataplarına göstermelidir. Bu konu çetin cevizdir ve kolay çözülecek cinsten de değildir.”
Suriye'nin İdlib vilayetinde düzenlenen hava saldırısında, Merkezi Londra'da bulunan Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin verdiği bilgiye göre 58 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Ölenler arasında 11 çocuğun bulunduğu, saldırıda kimyasal silah kullanıldığı iddia ediliyor. Frankfurter Rundschaugazetesinin konuya ilişkin yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:
"Bunları yaparken tüm dünyanın kendisini internet üzerinden izlemesi diktatörü rahatsız etmiyor. Altı yıl süren iç savaş sonrasında zaferin kendisine ait olduğu hissine kapılıyor. Özellikle ABD’nin onun iktidardan düşürülmesi hedefini Ortadoğu politikalarından kaldırması üzerine kendini güvende hissediyor ve hiç kimsenin ona bir şey yapamayacağını düşünüyor. Ve ABD Başkanı Trump siyasi rotasındaki değişikliği açıklar açıklamaz Suriye’deki yönetim bu kararı Suriye’de geri kalan diğer halk gruplarını da yok etmek için çıkartılmış bir izin gibi algıladı. Esad ve rejimi uluslararası baskılardan çekinmiyor. Bu durumda Esad için barışın bir opsiyon olmaması kimseyi şaşırtmıyor. Ülkesindeki iktidar mücadelesinde çoktan vahşi bir ustalığa erişmiş konumda. Ve bunun ceremesini çekenler yine basit halk, yani kadın, erkek ve çocuklar.”