Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Gün dostlukları pekiştirme günü, gün Ortadoğu'ya barış getirme günü. Biz Ortadoğu'nun kadim halklarının mutlak surette bir araya gelmesinin gerektiğine inanıyoruz. Parçalanan coğrafyada, parçalanan yürekler istemiyoruz. Hele hele DEAŞ'ın terör saldırılarıyla ya da Suriye rejiminin varil bombalarıyla parçalanan vücutları görmek istemiyoruz" dedi.
Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nden gelen (IKBY) gazeteci heyetini kabulünde, ön yargıların önüne geçilmesi için daha sık görüşülmesi, istişarelerde bulunulması gerektiğini belirtti.
Medya kuruluşlarını, gazetecileri bu istişarelerin önemli aracıları olarak nitelendiren Başbakan Davutoğlu, "Bazen çok planlı bir şekilde bir algı oluşturmak üzere yapılan öylesine kampanyalarla karşı karşıya kalıyoruz ki bunların zamanla Ortadoğu'daki halkları birbirine düşürmek isteyen, ülkeler arasındaki ilişkileri bozmak isteyen birer komploya dönüştüğüne de kimi zaman şahit oluyoruz" diye konuştu.
Davutoğlu, böyle günlerde siyasi liderlerin birbirleriyle daha sık görüşmelerinin, yetkili kurumların daha sık temasının önemli olduğuna değinerek, bu süreçlerde gazetecilerin gerçeği en doğru şekilde yansıtmalarının gerektiğini vurguladı.
Önemli bir tarihi kavşaktan geçildiğini dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ortadoğu coğrafyası son 500-600 senedir belkide en yoğun bunalımların yaşandığı bir yüzyılın içinden çok ciddi çatışma risklerini barındıran bir dönemden geçiyor. Yüzyıllık tasfiyeler, hesaplaşmalar çok kısa sürelerle toplulukları karşı karşıya getirme riski taşıyor. Yüzyıl önce Kut'ül Ammare'de aynı safta savaşan ve hepimizin ortak tarihi geçmişi itibarıyla onurumuzu korumak için omuz omuza veren Türkler, Kürtler, Araplar, Müslümanlar, Hıristiyanlar, Sünniler, Şiiler hangi değerler için orada, 1. Dünya Savaşı'nda işgal ordularına karşı omuz omuza vermişlerse bugün de aslında aynı değerler için omuz omuza vermemizin vaktidir. Yüzyıl önce coğrafyamız bölündü, asırlarca bir arada yaşayan topluluklar birbirinden koparıldı. Nice perde gerisi anlaşmalarla tabiri caizse et kemikten ayrıldı ve şehirler, dağlar, ovalar, tren yolları dahi birbirine yabancılaştırıldı. Eğer bizim dedelerimizin Kut'ül Ammare'de yan yana savaştığı günleri düşünürsek muhtemelen birbirlerini çok iyi anlıyorlardı ve muhtemelen tercümansız konuşuyorlardı. Tercüman icap etmişse dahi muhtemelen gönüllerini açtıklarında birbirlerine hasım değil, can dostu olarak bakıyorlardı. Birbirlerine sırt, omuz vermişlerdi."
"Kopardılar dostu dosttan, kardeşi kardeşten"
Bir destan olarak nitelendirdiği Kut'ül Ammare'de, 1. Dünya Savaşı'nda son kez Ortadoğu halklarının Bağdat'ın, Musul'un, Kerkük'ün, Erbil'in, Süleymaniye'nin, Basra'nın onuru için bir araya geldiğini belirten Davutoğlu, "Sonra ayırdılar bizi. Kopardılar dostu dosttan, kardeşi kardeşten. Ülkeleri ayırmaları yetmediği gibi şehirleri ayırdılar, 'Şu şehir Arap şehridir', 'Şu şehir Türk şehridir', 'Şu şehir Kürt şehridir', 'Şu şehir Şii'dir', 'Şu şehir Sünni'dir' dediler" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, bunların yanı sıra mahallelerin, komşuların da ayrıldığını belirterek, "Böyle bir dönemde ortak bir coğrafyanın, ortak kadim bir geçmişin mirasçıları olarak hepimizin zihinlerimizi, gönüllerimizi, emeklerimizi bir araya getirmesinin vaktidir" dedi.
Türkiye'nin olumlu davranışlarının tüm Ortadoğu tarafından bilindiğine dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Onlarca yıl birbirinden koparılmış Türkiye-Suriye ilişkilerini nasıl yakın bir ilişkiye getirdiğimizi bütün Ortadoğu bilir, ta ki Beşşar Esad kendi halkına zulmetmeye başlayıncaya kadar. Türklerle Kürtleri birbirine düşürmek için Erbil ve Süleymaniye'de, kardeş şehirlerde Türkiye'nin oradaki algısını bozmak için ne kadar çaba sarf edildiğini, buna karşılık nasıl bugün Erbil'in her pazarında, sokağında Türkiye'ye muhabbet duyulduğunu, Türkiye'de de Erbil'deki kardeşlerimizin etnik ve mezhebi kökenlerine bakılmaksızın nasıl dost bilindiğini hepiniz takip ediyorsunuz."
"Mezopotamya'nın, Anadolu'nun kardeş çocuklarıyız"
Kürt, Türk, Arap aşiretlerinin ortak bağlarla hemen hemen aynı değerleri paylaştığını, savunduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, "Gün dostlukları pekiştirme günü, gün Ortadoğu'ya barış getirme günü. Biz Ortadoğu'nun kadim halklarının mutlak surette bir araya gelmesinin gerektiğine inanıyoruz. Parçalanan coğrafyada parçalanan yürekler istemiyoruz. Hele hele DEAŞ'ın terör saldırılarıyla ya da Suriye rejiminin varil bombalarıyla parçalanan vücutları görmek istemiyoruz. Ülkelerin parçalanmasını değil, ülkelerin birbirleriyle daha çok bütünleşmesini istiyoruz. Aşiretlerin, mahallelerin bölünmesini değil, asırlarca ortak evliliklerle bir arada olmuş insanların, kardeşlerin bir araya gelmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
Bölgede çok akım, devlet, siyasi yaklaşımın olduğunun zannedildiğini, kendi kanaatine göre ise bölgede iki akım ve yaklaşımın olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bunlardan birincisinin farklılıkları görüp bunlar üzerinden birleştirici ama tekleştirmeyen erdemli siyaset anlayışı olduğunu söyledi.
Diğerinin ise kardeşi kardeşten koparan, ayrıştırıcı ve tek tipleştirici zihniyet olduğunu dile getiren Davutoğlu "İşte bunların özellikle son 5 yıldır, özellikle Arap Baharı'nın başlamasından bu yana, daha önce de Irak'ta özellikle Saddam döneminden kalan acılardan sonra Irak Savaşı ile birlikte gelen parçalanmalarla birlikte hepimiz sınavdan geçiyoruz. Biz Türkiye olarak şunu savunduk, bugün de savunuyoruz, hepimiz Adem ile Havva'nın çocukları, Hazreti İbrahim'in İbrahimi geleneğinin unsurları, Mezopotamya'nın, Anadolu'nun kardeş çocuklarıyız. Sınırlar bizi ayırmış olsa bile sınırların ötesinde gönüllerimizi ayırt etmek mümkün değil" dedi.