Danıştay, İletişim Başkanlığı'nın gazetecilerin bir bölümüne basın kartı vermemesini haksız buldu. Bir gazeteci örgütünün açtığı davaya bakan mahkeme; Cumhurbaşkanlığı'na bağlı İletişim Başkanlığı'nın, basın kartlarını muğlak ve sübjektif gerekçelerle iptal edemeyeceği kararını verdi. Mahkeme kararına göre yeni kart başvuruları da "inceleme" adı altında bekletilemeyecek. Son iki yılda 1238 basın kartını iptal eden, 1372 kartın yenileme başvurusunu reddeden İletişim Başkanlığı; aralarında yüzlerce gazetecinin kart başvurusunu ise "inceleme" gerekçesiyle askıya almıştı.
Deutsche Welle'den Bülent Mumay'ın haberine göre; son dönemde gazeteciler yeni bir engellemeye tanık oluyor. Gazetecilerin bir bölümünün kartları ya iptal ediliyor, ya yenilenmiyor ya da yeni kart başvuruları cevapsız bırakılıyor. Akreditasyon sorunu nedeniyle, gazeteciler işlerini yapamaz hale geliyor.
Dünyanın birçok ülkesinde basın kartları, meslek örgütleri ya da sendikalar tarafından dağıtılıyor. Türkiye'de ise 2018'e kadar devlete bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından veriliyordu. Ancak kimlerin basın kartı almaya hak kazandığına karar verilen komisyonda, gazetecilik örgütünden temsilciler de bulunduğu için herhangi bir ayrımcılık yaşanmıyordu.
2017'NİN ARDINDAN CUMHURBAŞKANLIĞI'NIN İNİSİYATİFİNDE
2017'de yapılan referandumun ardından "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçilince, eskiden basın kartlarını veren devlet kurumu, 2018'de İletişim Başkanlığı adı altında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a bağlandı. AKP'nin Almanya dahil birçok ülkede faaliyet gösteren "think-tank" kuruluşu SETA'da uzun yıllar görev yapan Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı'nın bağlanan İletişim Başkanlığı'nın başına getirildi. Bu değişikliğin ardından basın kartı komisyonu dağıtıldı, gazetecilerin kart başvuruları tamamen Cumhurbaşkanlığı'nın inisiyatifine geçti.
Yasal düzenlemeye göre, daha önce basın kartı almanın önündeki tek engel, çeşitli suçlardan hüküm giymiş olmaktı. Bu uygulama da, düşünce açıklamanın zaman zaman terör suçları kapsamında cezalandırılması nedeniyle bazı gazetecilerin kart almalarına engel oluyordu. Ancak yetkilerin tamamen Cumhurbaşkanlığı'na devredilmesiyle birlikte, yönetmelik değiştirildi. "Milli güvenlik ve kamu düzenine aykırı davranış" ve "gazetecilik onurunu zedeleyecek işler yapılması" gibi gerekçeler kondu. Kimin nasıl denetleyeceği belirsiz bu gerekçelerle, mahkemelerin haklarında herhangi bir hüküm vermediği yüzlerce gazetecinin basın kartı, ya iptal edildi ya da yenilenmedi.
1238 BASIN KARTI İPTAL EDİLDİ
Türkiye'de hükümetin kontrolünde olmayan kurumlarda çalışan gazeteciler, uzun bir süredir İletişim Başkanlığı'nın açıkladığı resmi rakamlara göre, 2018-2020 yılları arasında 1238 basın kartı iptal edildi. 1371 gazetecinin basın kartları, Cumhurbaşkanlığı'nın yeni koşulları nedeniyle yenilenmedi.
'UYGULAMA BASKI VE ENDiŞE ALTINDA TUTUYOR'
Cumhurbaşkanlığı'nın yeni basın kartı politikası, geçtiğimiz günlerde dava konusu oldu. Ülkenin en büyük ikinci gazetecilik örgütü olan Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), basın kartı yönetmeliğindeki muğlak maddelerin iptali istemiyle Danıştay'a başvurdu. Başvuruyu inceleyen yüksek mahkeme, "Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırılık veya bunları alışkanlık edinme" ve "gazetecilik meslek onurunu zedeleyecek işler yapılması" gibi muğlak ve keyfi gerekçelerle basın kartlarının iptal edilemeyeceğine karar verdi. Kararda, mevcut yönetmeliğin "gazetecileri baskı ve endişe altında tutacağına" dikkat çekildi. Danıştay, gazetecilere verilmeyen basın kartının Cumhurbaşkanlığı'nda çalışan personele dağıtılmaması gerektiğine de işaret etti. Mevcut uygulamaya göre, İletişim Başkanlığı'nda çalışan memurlar bile basın kartı alabiliyor.
'MAHKEMENİN KARARI BAĞLAYICI'
Basın kartları yönetmeliğini ÇGD adına yargıya taşıyan avukat Onur Can Keskin, Danıştay'ın aldığı kararın hemen uygulanması gerektiğine işaret ediyor. Danıştay'ın aldığı kararın kesin ve itiraza kapalı olduğunu belirten Keskin, yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Mahkemenin kararı bağlayıcı. Yani idare karara uymak zorunda. Ancak İletişim Başkanlığı'nın nasıl bir uygulamaya gideceğini kestirmek güç. Çünkü mevcut başvuruların çoğunun hangi nedenle bekletildiği ya da reddedildiği bilinemiyor. Bununla birlikte başvuruların reddedilmesinde yürütmesi durdurulan maddeler ve bu maddelerde yer alan ifadelere dayanılarak yapılan takdiri değerlendirmeler gerekçe gösterilemeyecek. Başvuruların bir kısmının incelemenin sürmesi nedeniyle bekletildiği düşünülecek olursa, artık incelemenin yasal dayanağı ortadan kalktığı için kart başvurularının da bekletilmeden sonuçlandırılması gerekecek."