Emekli Danıştay hakimi S.Y. ile Avukat kızlarının şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmada, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, kendisini "Hz. Ali’nin görevlendirdiğini" söyleyen Cinci Hoca Uğur Akyol’a ‘sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı’ ve ‘dini inançların istismarı suretiyle dolandırıcılık’ suçlarından 66 yıl hapis istemiyle dava açtı. Bakırköy 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya Akyol’a 550 bin lirasını kaptıran S.Y.’nin iki kızı katıldı.
Hürriyet'ten Burcu Purtul Uçar'ın haberine göre, Danıştay hakiminin avukat kızı S.Y., yaşananları şöyle anlattı:
“Sanık ile babamın bir arkadaşı aracılığıyla tanıştık. Kadınların kistine iyi gelen bir macun yaptığını ve ortak aradığını söyledi. Anne ve babam da yatırımcı oldu. Ofis tuttular. Bu kişi bizim ailemizdeki dini hassasiyetimizi fark ederek ailemizin içine sızdı. 2016 yılının Ramazan ayında sürekli bizimle vakit geçirdi, dini konuşmalar yaptı. Annemle babam kendisinden çok etkilendi. Hatta ona Uğur Bey değil Seyit diye sesleniyorlardı. Kardeşim ve ben daha uzak duruyorduk. Somut bir şey olmadığından anne ve babama bir şey diyemiyorduk.
Daha sonra annem yaşadığı şeyin ne olduğunu bilmediğimiz bir şekilde rahatsızlandı. Her gördüğü kişiyi sanık sanıyordu. Kendi kendine konuşuyordu. Aklını kaybetmiş gibiydi, yemeden içmeden kesilmişti, uyuyamıyordu. Sanık ise annemin bu durumuna karşı ‘Anneniz çok güzel bir sürece girdi, çok iyi mertebelere yükseldi. Benim danışmanlığımda çok iyi olacak’ diyordu. Bir süre sonra annem intihara kalkıştı ama sanık kendisinin bizim ailemize koruyucu olarak geldiğini söylüyordu. Bu şekilde babamı etkisi altına aldı. Biz de babamın aldığı kararları sorgulamazdık. Ancak çok iyi kazandığımız dönemde biz bir anda kazanamamaya başlayıp sanığın mal varlığını ve bindiği lüks araçları, zenginleştiğini görünce biz de sorgulamaya başladık.
Sanık da bize ‘Babanız size sürpriz yapıp ev yaptırıyor’ dedi ve bize bir proje gösterdi. Daha sonra biz sanığın hesaplarına sürekli bir para akışı olduğunu fark ettik. Biz fakirleşirken o zenginleşince durumu anlamış olduk. Sonra sanık hesabına gelen paraları anneme musallat olmuş cinlerden kurtulmak için harcandığını, bize de musallat olmaması için kurbanlar kesip hayır işlerine yatırdığını, bunun için de çok ciddi paralar harcadığını söyledi. Bu gerekçeyle üstüne bir de babama kredi çektirdi. Bizim aç kaldığımız zamanlar oldu. Sanık bizden aldığı paralarla lüks araçlarla geziyor, benim babamsa hasta haliyle metrobüslerde sürünüyor. Sanık ‘Sürekli sizi izliyorum’ şeklinde konuşuyordu. Dini yönünün yanında kendisinin derin devlet olduğunu, babamı mesleğini icra ettiği dönemde sürekli doğru yoldan çıkarmak için sınadıklarını ama babamın hiçbir zaman doğru yoldan ayrılmadığını söylüyordu. Bazı insanlara kendisinin şifacı olduğunu, bazılarına doktor bazılarına ise avukat olduğunu söylüyordu. Biz anne ve babamıza ‘Bu insana nasıl bu kadar güveniyorsunuz?’ diye sorduk. Babamın anlattığı, balkonda otururken sanık babama ‘Aya bakar mısın’ diyor. Babam aya baktığında Hz. Ali’nin silüetini görüyor daha sonra bu silüet babama doğru yaklaşıyor. Bunu anneme de yapıyor ve annem aklını kaybediyor.”
Mahkeme, sanık ile müşteki S.Y. arasındaki para transferlerinin tespiti için hesap hareketlerinin incelenmesine hükmederek duruşmayı erteledi.