Köşe yazarları bugünkü köşelerini dün hayatını kaybeden usta gazeteci Cüneyt Arcayürek'e ayırdı.
87 yaşında hayatını kaybeden Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek'in ölümünün ardından Cumhuriyet yazarları şu yazıları kaleme aldı:
Can Dündar / Cumhuriyet
Dönüş tarihi belli olmayan izne çıktı
Son konuşmamızda kızgındı sesi; kinayeli konuştu:
“Demek beni meydanlara çıkarmaya değer bulmadınız” dedi. Sonra
vites yükseltti:
“Kimse buna karar veren, ona selamlarımı söyle… O anlar.”
Konu, Cumhuriyet’in seçim kampanyasıydı. Gazetede seferberlik ilan
etmiş, 35 yazarımızla meydanlara çıkmaya karar vermiştik. Bütün
yazarlarımız aranmış, iller dağıtılmış, harita çizilmiş, ilan
edilmişti.
Cüneyt Abi yorgundu, biliyorduk. Rahatsızlığını hiç dile
getirmiyordu ama duyuyorduk. Yazarlarla konuşan arkadaşımız,
bunları düşünerek, “Onu yorarız” kaygısıyla aramamıştı
kendisini...
Oysa o, bu geminin kaptanıydı.
Kaptansız gemi nasıl yola çıkardı?
Telefonda sitemle başladığı konuşması, giderek öfkeye
dönüştü:
“Kim karar vermiş benim alana çıkamayacağıma? Arasın beni, yüzüme
söylesin.”
Haklıydı.
Onun son gününe kadar gazetecilik yapacağını, son nefesine kadar
meslekten kopmayacağını düşünmemiz gerekiyordu.
Bunu sadece düşünmemiz değil, ibret almamız, örnek almamız
gerekiyordu.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Mustafa Balbay / Cumhuriyet
Arcayürek ayakta öldü!
Cüneyt Arcayürek için 13 Mayıs’tan itibaren kabullenmeye
çalıştığımız doğal sona, dün saat 14.30 sıralarında
geldik.
Artık aile gibi olduğumuz doktoru Cem Sungur, o gün için yaşama
dönme umudunu yüzde 20 civarında vermişti. 11 Haziran’da ise,
“Tedaviye cevap vermiyor, sadece beyin direniyor, son bir kez
görmek isterseniz...” diye aradı.
Cüneyt Abi’nin beyninin son ana dek yaşama tutunmasına elbette
şaşırmamıştım. Zira çok gençti. Bedeni kaç yaşında olursa olsun,
beyni hep gençliği, diriliği, zindeliği anımsatıyordu.
Gazetecilik için sık kullanılan, “gazeteci doğulur mu, olunur mu”
diye ikilem vardır. Kimileri bu mesleğin doğuştan kazanılan bir
yetenek olduğunu söyler. Kimileri de adım adım gazeteci
olunabileceğini savunur.
Özellikle günümüz Türkiyesi’nde asıl olan gazeteci kalabilmek,
devamında da gazeteci olarak ölebilmektir.
Arcayürek, son ana dek gazetecilik soludu. Tedavi sürecinde biraz
olsun kendine geldiğinde, “yazıyı yazmak lazım”, “yazımı geçtiniz
mi” diye mırıldandığını söylediler.
Arcayürek, kalemini ne sattı, ne kiraladı, ne de sağlığı el verdiği
ölçüde bir an olsun bıraktı.
Sözcüğün tam anlamıyla, ayakta öldü.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Hikmet Çetinkaya / Cumhuriyet
Cüneyt Arcayürek
Benim için zor bir yazı...
Nasıl başlasam, neler yazsam, usta gazeteci Cüneyt Arcayürek’i
nasıl anlatsam!
Son yazısını 10 Mayıs’ta yazmıştı... Yazının başlığı
şuydu:
“Viraj ustası...”
Ve yazısının girişi:
“Seçim propagandasının tadı kalmadı. TV’lerde yayımlanan meydan
konuşmalarının özü de sözleri de hiç değişmiyor...”
Cüneyt Ağabey’in son yazısını okudum ölüm haberini
alınca.
Meclis açılmış, yemin töreni başlamıştı...
Bir yazın ustasının kıvrak dilinden 10 Mayıs’ta yayımlanan bu yazı,
her zaman olduğu gibi RTE’ye ilişkindi...
Erdoğan’ın, AKP adına kollarını sıvadığını anlatan yazısında,
Türkiye’deki baskıyı anlatıyor, iktidara yükleniyordu.
Hayatı boyunca hep muhalif olmuştu...
O son yazısı, dün açılan Meclis ve gazeteci Cüneyt
Arcayürek...
Haftada en az üç kez konuşurduk...
Önce İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ı arar, bulamazsa
beni...
“Anlat bakalım neler oluyor İstanbul’da?”
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Aydın Engin / Cumhuriyet
Ustalarımdan biri, en iyilerinden biriydi…
Meclis’te yemin törenine daha bir saat var. Ama benim yazıyı gazeteye yollamam için bir saat bile kalmadı. 50 dakikada noktayı koy, yolla. Oysa yemin töreninde “laik” teriminin 550 milletvekili tarafından neredeyse 550 farklı söylenişini izleyip keyifli bir Tırmık yazmak vardı.
Eğer Cüneyt Arcayürek Ağabeyimin ölüm haberi gelip yüreğime yumruk gibi oturmasaydı…
Hayır şaşırmadım. Haftalardır bir hastane odasında dönüşü olmayan sağlık sorunlarıyla boğuşup uzatmaları oynadığını biliyordum, biliyorduk. Yine de telefondaki kısık ses, “Abi Cüneyt Bey… Cüneyt Arcayürek öldü” dediğinde yumruk yemiş gibi oluyorsun.
Hele mesleği geleneksel yöntemle, ustaçırak ilişkisi ile
öğrenmişsen ve Cüneyt Arcayürek ustalarından biri, dahası
ustalarının en iyilerinden biriyse…
Kadri Kayabal, Fuat Büte, Kemal Bisalman, Abdi İpekçi, Hasan Pulur,
Haluk Yetiş, İlhan Selçuk, Mustafa Ekmekçi, Cüneyt
Arcayürek…
Kimilerinin adını duydunuz, dahası okuru oldunuz, okuru olduğunuz
için zenginleştiğinizi hissettiniz.
Kimilerini ise duymadınız, tanımadınız bile.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.