Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye değişime hazır. Bu değişime gençler hazır, kadınlar hazır. Bizler bu değişime hazırız. Kollarımızı sıvayıp hemen çalışmaya başlamak zorundayız. Hatalarımız oldu. Mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz" dedi. Sığınmacı konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesine inanıyorum. Benim vatan sevgimde sınır namustur anlayışı var" ifadelerini kullandı.
CHP, 'Milletin Sesi' mitinginin ikincisini Maltepe miting alanında yaptı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, mitinge eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte geldi. Mitinge, CHP genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti meclis üyeleri, yüksek disiplin kurulu üyeleri, CHP’li büyükşehir belediye başkanları, CHP’li ilçe belediye başkanları da katıldı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in rahatsızlıkları nedeniyle mitinge katılamadığı belirtildi. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da konuşmalar öncesi, vatandaşları selamlamak için sahneye çıktı. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından önce Gezi Parkı olaylarında hayatını kaybedenlerin ve tutuklu olanların aileleri, 49 yaşındaki kağıt toplayıcısı Nusret Güllü, 65 yaşında bulaşıkçılık yapan Nazife Canoğlu, kasap Fatih Uludağ, ev işçiliği yapan Muazzez Sungör, torna ustası Abdullah Korkaç sahneye çıkarak konuşma yaptı.
Mitingde binlerce kişi, ‘Hak, Hukuk, Adalet’ şeklinde slogan attı.
'YÜRÜYÜŞÜMÜZÜN FİNALİNE YAKLAŞIYORUZ'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mitingde yaptığı konuşmada, “Hiç kimse umutsuzluğa kapılmasın, haramilerin saltanatı yıkılıyor. Yaklaşık 5 yıl önce bu meydandaydık. Ankara’dan İstanbul’a milyonlarla birlikte yürümüş ve bu meydanda milyonlarla buluşmuştuk. Bu meydanda kimse bu yürüyüşün bir son olduğunu düşünmesin, bu yürüyüş bizim ilk adımımız demiştim. 5 yıl önce ilk adımımızı attığımız bu yürüyüşün finaline yaklaşıyoruz. Az kaldı bu kentin bu meydanlarında, sokaklarında, tarlalarında, üniversitelerinde özgürce kucaklaşacağız. Meraklanmayın az kaldı" dedi.
'GENÇLER, ELEŞTİRMEKTEN KORKMAYACAKSINIZ'
Kılıçdaroğlu, “Tahammül edilmeyen gençler, eğlence, mizah, yaşam tarzı, özgürlük… Bizler gençlerden Atatürk’ün dediği gibi fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir nesil bekliyoruz. Gençlerimizin her birinin fikri hür, vicdanı hür ve irfanı hürdür. Ülkeye hak hukuk adalet geldi diye yetinmeyeceksiniz. Nerede bir yanlış görürseniz, bizi özgürce eleştireceksiniz. Bu pencereyi açıyorum size, eleştirmekten korkmayacaksınız, çekinmeyeceksiniz. Biz, kullanışlı aparatlarla sonuna kadar kavga edeceğiz ve kazanacağız. Haklı davamızın önünü kesmek için güvensizlik ortamı yaratmak istiyorlar. Söz veriyorum, biz kazanacağız" diye konuştu.
'ÜLKEMİZ AĞIR BİR EKONOMİK BUHRANIN İÇİNDEDİR'
Kılıçdaroğlu, “Ülkemiz ağır bir ekonomik buhranın içindedir. Bu hakka hukuka sırt çevirmenin sonucudur. Bu ekonomi adaletsiz yönetimin sonucudur. Milyonlarca aile ağır yoksulluk içinde geçinemiyorlar, enflasyon yüzde 150’lere dayanmış onlar emeklilerin bayram ikramiyesine tek kuruş zammı çok görüyorlar. Gençlerimizi kaybediyoruz. Gençlerimizin yüzde 70’i yurt dışına gitmek istiyor. 550 bini gitti bile. Onların, hamasi söylemlerinden, yalanlarından hepimiz bıktık" şeklinde konuştu.
'TÜRKİYE DEĞİŞİME HAZIR'
Uzun zamandır değişim rüzgarları estiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye değişime hazır. Çiftçimiz, işçisi, memuru, bürokratı, esnafı, tüccarı, ithalatçısı, turizmcisi, balıkçısı, taksicisi, apartman görevlisi bu değişime hazır. Bu değişime gençler hazır, kadınlar hazır. Bizler bu değişime hazırız. Kollarımızı sıvayıp hemen çalışmaya başlamak zorundayız. Ekonomiyi yeniden inşa etmek zorundayız" ifadelerini kullandı.
'SIĞINMACILARIN GERİ GÖNDERİLMESİ GEREKTİĞİNE İNANIYORUM'
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Organize olan suçluların hepsini bu toplumdan söküp atmaya inanıyorum. Türkiye’ye gelen kaçakların, Afganların, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesine inanıyorum. Benim vatan sevgimde sınır namustur anlayışı var. Yol geçen hanına dönen bu sınırları koruyamayanlar devleti yönetemezler. 8 milyon kişi plansız programsız başımıza indirdiler ve ülkemiz artık bu yükü taşıyamıyor. Sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik olarak bu yük taşınamıyor. Gitmek zorundalar. Gidecekler, davulla, zurnayla kardeşçe göndereceğiz. Hiç kimse unutmasın biz ırkçı değiliz, ırkçılığa karşıyız. Bu milletin alnına kara leke sürülmesine asla izin vermeyeceğiz. İktidara geldiğimizde ‘Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Sadece bölgeye barış getirmeyeceğiz. Aynı zamanda Suriye’ye Ortadoğu’ya da barış getireceğiz. Sığınmacıların can ve mal güvenliklerini sağlayacağız. Bizim ilkemiz ‘yurtta barış, dünyada barış’ ilkesidir."
'İKTİDAR OLDUĞUMUZDA ASLA DEĞİŞMEYECEĞİM'
Kılıçdaroğlu, “Bir parti liderinin halkını dinlemesini zayıflamış gibi algılıyor. Bir liderin kibar olmaması gerektiğini söylüyorlar, iyi olmak, devlet adamı olmak zayıflıkmış gibi gösteriyorlar. Biz birlikte oluyoruz ve birlikte iktidar oluyoruz ve ben iktidar olduğumuzda asla değişmeyeceğim. Ben neysem oyum. Nerede durduğumu biliyorsunuz, bunu değiştirmek niyetinde değilim. Kibar olmayı, dinlemeyi, anlamayı, dezavantajlı olanların derdine koşmayı değiştiremem. Tam aksine inadına koşacağım" dedi.
'HATALARIMIZDAN DERS ÇIKARMASINI BİLEN BİR PARTİYİZ'
Kılıçdaroğlu, “Hatalarımız oldu, biz hatalarımızdan ders çıkarmasını bilen bir partiyiz. Siz de Allah da şahidimdir ki, kendimizi geliştirmek ve düzeltmek için çok çaba harcıyoruz. İnanmaktan, denemekten, öğrenmekten ve şükretmekten vazgeçmeyenlerin başına harika şeyler gelir. İşte biz şu anda bu ortamdayız. Mükemmel olmasak da mükemmel bir göreve talibiz. İşsizlere iş sağlamak, ülkeye kardeşliği getirmek, milleti huzura kavuşturmak, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, bölgesinde ve dünyada saygı duyulan bir ülkeyi yeniden inşa etmek" ifadelerini kullandı.
'ÇOCUKLARINIZIN GELECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORSANIZ BİZE KATILIN'
“Bu söylediklerime inanıyorsanız bize katılın" diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Akılcı bir ekonomi yönetimine inanıyorsanız bize katılın, Silivri korkusu olmadan konuşmak istiyorsanız bize katılın. Çocuklarınızı bu güzel ülkede tutmak istiyorsanız bize katılın. 128 milyar doların kimlere satıldığını bilmek istiyorsanız bize katılın. Vergilerin nereye harcandığını bilmek istiyorsanız bize katılın. İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır diyorsanız bize katılın. Asgari ücretli açlık sınırına mahkum olmasın diyorsanız bize katılın. 3600 ek gösterge ve EYT sorunu çözülsün diyorsanız bize katılın. Çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız bize katılın. Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyorsanız bize katılın. Halkın alın teri millete harcansın diyorsanız bize katılın. Bu ülkede barış istiyorsanız, aş, iş istiyorsanız bize katılın. Uyuşturucu baronları ile mücadele haktır diyorsanız bize katılın. Herkesin inancına yaşam tarzına saygı duyulsun istiyorsanız bize katılın. Süleyman Şah türbesi vatan toprağına dönsün diyorsanız bize katılın. Bu ülkeden çalınanları tavizsiz geri alacağıma milletimin huzurunda söz veriyorum. Geliyor gelmekte olan." (DHA)
KAFTANCIOĞLU ALKIŞLARLA KÜRSÜYE ÇIKTI
Mitingte Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Tunç Soyer’in de aralarında bulunduğu CHP’li büyükşehir belediye başkanları, İstanbul ilçe belediye başkanları, yüksek disiplin kurulu üyeleri, parti meclisi üyeleri, milletvekilleri ve genel başkan yardımcıları alkışlarla karşılandı.
GEZİ’DE HAYATINI KAYBEDEN VE TUTUKLANANLARIN AİLELERİ SAHNEDE YER ALDI
Daha sonra Gezi’de hayatını kaybedenlerin ve Gezi davasında tutuklulularının aileleri, kürsüye çağrıldı. Gezi ailelerini temsilen Meriç Kahraman şöyle konuştu:
“Bugün burada bulunan yüz binlerin çok daha ötesinde, milyonlarca insanımızın hayat verdiği büyük Gezi ailesinin değerli üyeleri; baskıya, zulme, yağmaya, talana, memleketin bir istibdat düzeniyle yönetilmesine karşı bugün burada toplanan bu güzel kalabalığı, Gezi Direnişi’nde aramızdan aldıkları canlarımızın aileleri ve şu anda koğuşlarında büyük bir heyecanla izlediklerinden emin olduğumuz Gezi Davası tutuklularının aileleri olarak selamlıyoruz.
'DEMOKRASİYE GÜÇ VEREN HERKESE MERHABA'
Gücünü özgürlük ve eşitlikten alan, dayanışmayı büyüttüğümüz ama en çok da umudumuzu geleceğe taşımamıza vesile olan Gezi Direnişi’nin adalet talebini bugün bir kez daha bu meydana taşıyarak demokrasiye güç veren herkese merhaba.
'BU DAHA BAŞLANGIÇ'
Bu adalet talebi; kentlerimizin yağmalanmadığı, kamu kaynaklarımızın yok edilmediği geleceğimiz içindir. Bu adalet talebi, yargının bağımsız olduğu, yaşama sahip çıkan seslerin duyulduğu, mesleklerinin gereklerini yapan hak savunucularının tutsak edilmediği bir ülke içindir. Gezi; eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için, bu ülkenin sönmeyecek umududur. Buradan Bakırköy’e ve Silivri’ye selamlar. Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”
Mitingte “Her yer Taksim her yer direniş”, “Gün gelecek devran dönecek, AKP halka hesap verecek”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı.
'ARTIK ‘DUR’ DEMENİN ZAMANI GELDİ'
Kağıt toplayıcılığı yaparak geçimini sağlayan 49 yaşındaki Nusret Güllü, dertlerini şu sözlerle anlattı:
“Daha evvel davul, zurna çalıyorduk; bitti. Şimdi çekçek çekiyoruz, çekçeğimizi de elimizden aldılar. Ekmek bırakmadılar. Pazarlarda artıkları toplayarak geçiniyorduk, şimdi domates oldu 25 lira, o ezik domatesi de atmıyorlar artık… Onu da toplayamıyoruz.
(Ayağındaki terliği eline alıp göstererek) Bunu çöpün dibinden buldum, bununla geziyorum. Bizim yapacağımız hiçbir şey kalmadı. Artık ‘dur’ demenin zamanı geldi. Gözümüz açıldı.”
'BİZ OY ATMAYA KOŞUYORSAK, ONLARIN DA BİZE KOŞMASI LAZIM'
65 yaşında çalışmak zorunda kalan ve bulaşıkçılık yapan Nazife Canoğlu ise şöyle konuştu:
“Şu anda herkes denizde yüzüyor, benim gibiler karaya vurdu. Neden? 2 senedir, bana gelen yardımlarla ayakta duruyorum. Eşim emekli, 3 bin lira maaşı var. 1600 lirası kira. 1000 lirası faturalar. Geri kalanını siz hesap edin. Nasıl geçineceğimi bana sorun…
Benim her iki kalçamda platin var. Beni idama da götürseler, aynı lafları söyleyeceğim… Önce Türk vatandaşının halini hatırını soracak bir devlet istiyoruz biz. İstediğimiz bu. Biz garibanların kapısının çalınmasını istiyoruz. Biz nasıl oy atmaya koşuyorsak, başımıza gelenlerin de bize koşmasını bekliyoruz.
'EKMEK, UN, MAKARNA ALAMIYORUZ'
Bir ekmek 5 lira, biz bunu alamıyoruz. Bir kilo unu alamıyoruz. Akşamdan sabaha zam olur mu? Ben bütün hükümetleri gördüm; ama ne böyle bir zam gördüm, ne pahalılık gördüm… Makarnaya hasretsem, Türkiye’de yaşamamam gerekiyor. Ben yaşamak istemiyorum. Yeter. Hep yabancılar, yabancılar, yabancılar…”
'20 YILDAKİ EN KÖTÜ ZAMANI GEÇİRİYORUM'
Kasap Fatih Uludağ da sorunlarını şu şekilde anlattı:
“Ben yaklaşık 20 yıldır kasaplık yapıyorum, ama 20 yıldaki en kötü zamanımı geçiriyorum. Benim çıraklık zamanımda, ihtiyacı olan insanlar dükkanımıza geldiğinde onları geri çevirmezdik. Ama şu zamanda ihtiyaç sahibine bir parça et veremiyoruz. Çünkü tezgahımıza koyduğumuz etten kar edeceğiz derken, bir sonraki eti zamlı alıp zarar ediyoruz.
'15 LİRALIK KIYMA ALAN VAR'
2 gün önce dükkanıma bir vatandaş geldi, ‘yemek yapacağım, 15 liralık kıyma istiyorum’ dedi. 15 liralık kıyma 100 gram yapıyor. 100 gram kıymayla 4 kişilik aileye yemek yapacak… Bir dolma biberi doldurmayacak kıymayla 4 kişi yemek yiyecek…
'REYONDA ET OLMASI GEREKİRKEN KEMİK VAR'
Kasap reyonunda normalde et dolu olması gerekirken şu anda bizim çöpe attığımız, sıyırıp kullanmak istemediğimiz kemikli etler, çorbalık kemikler reyonlarda yerini aldı. Uygun fiyatlı olduğu için. Et tüketemeyen insanlar diyor ki, ‘en azından yemeğe tadı geçsin…"
'ÇOCUKLARIMIZI NASIL DOYURACAĞIZ DİYE DÜŞÜNÜYORUZ'
Evlere temizliğe giden Muazzez Süngür de şöyle konuştu:
“Eşim apartman görevlisi, 15 ve 8 yaşlarında 2 çocuğumuz var. Eve katkım olsun istediğim için yarım zamanlı ev işçiliği yapıyorum. Aynı zamanda ben bir anneyim. Çocuklarımın okumasını ve bizden daha iyi yaşamasını istiyorum. Her geçen gün bu umudum azalıyor. 1-2 sene öncesine kadar ‘çocuklarımızı nasıl okutacağız? İyi bir eğitim verebilecek miyiz?’ diye düşünürken; şimdi ‘acaba çocuklarımızın karnını nasıl doyuracağız diye düşünüyoruz.
'ÇOCUĞUMLA MARKETE GİDEMİYORUM'
Hayat şartları zor ve git gide daha da zorlaşıyor. Ben 8 yaşındaki çocuğumla markete gidemiyorum. Çocuğum bir şey görür, isterse alamam diye… O üzülürse ben de üzülürüm diye… Beni bütün annelerin anlayacağını düşünüyorum. Anneleri bu hale getiren sistem utansın. Bana bu mikrofonu uzattığınız, derdimle dertlendiğiniz için çok teşekkür ederim.”
'KENDİ ÜLKEMİZDE YABANCI OLDUK'
Torna ustası Abdullah Korkunç ise yaşadığı zorlukları şöyle ifade etti:
“Yaklaşık 3 aydır işsizim. Düne kadar aileme, çocuklarıma iyi bir gelecek kurmanın hayali içerisindeydim. Ama düşünün, çocuğum benden karpuz istedi, yarım karpuz aldım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşadım. Bu bir baba için çok ağır bir şey.
Bizleri bu hayata mahkum eden insanlara lanet olsun. İşsizim, gittiğim bütün firmalar yabancı uyruklu insanları çalıştırıyor. Ben 20 yıllık ustayım, asgari ücreti layık görüyorlar. Emeğimizi değersizleştiriyorlar. Kendi ülkemizde yabancı olduk."