Görev süresi 28 Ağustos'ta sona erecek Cumhurbaşkanı Gül'ün, halka hitaben kaleme aldığı veda mesajı, Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.
Gül, mesajına, "Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı olarak görev süremin sonuna gelmiş bulunuyorum. Bugün sizlere veda ederken, geçen yedi yılın samimi bir muhasebesini, değerlendirmesini de yapmak istiyorum" ifadeleriyle başladı.
Milli iradenin temsilcisi olan TBMM tarafından seçildiği görevde öncelikle Çankaya'nın kapılarını halka açtığını ifade eden Gül, devlet ve milleti kucaklaştırıp, kaynaştırdığını kaydetti.
Anayasa'yı uygulama ve devlet kurumları arasında uyumu sağlama görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştığını belirten Gül, yasama, yürütme ve yargı organlarının başkanlarını her yıl düzenli olarak Çankaya Köşkü'nde bir araya getirerek, diyalog ve uyumlarına katkıda bulunduğunu bildirdi.
"Uyum içinde çalışmasının yarattığı sinerji"
"Siyasi kimliğime rağmen, tarafsızlığımı titizlikle korudum. Siyasi partilerimiz ile gündemdeki konularda düzenli temas ve istişare ettim" ifadesini kullanan Gül, hükümetlerle yakın işbirliği ve uyum içinde çalışmasının yarattığı sinerjinin, ülke refahına ve istikrarına önemli katkı yaptığına işaret etti.
Cumhurbaşkanı Gül, mesajında şu ifadelere yer verdi:
Yurt dışında da devletimizi ve milletimizi, gücüne ve itibarına yakışır biçimde temsil ettiğime inanıyorum. Devlet organlarına ve toplumumuza verdiğim mesajlarda, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmanın gereklerine hepimizin azami özen göstermesini istedim.
Milli birlik ve bütünlüğümüzün ancak böyle bir temel üzerinde daha iyi korunacağına güvendim. Aynı şekilde, insan haklarına saygının, eğitimde fırsat eşitliğinin, iyi yönetişimin, kadın-erkek eşitliğinin kalkınma ve demokrasinin gereği olduğu anlayışına öncülük yapmaya gayret ettim. Böyle bir anlayışın bölgemizde ve dünyada etkili olması için de telkinlerde bulundum.
Siyasi hayatımın başından itibaren, Türkiye'mizin, Müslüman kimliğine sahip bir ülke olarak, demokrasiyi tüm unsurlarıyla en güzel biçimde hayata geçirmeyi başarmasının hem İslam alemi hem de dünya barışı için büyük bir kazanç teşkil edeceğine kuvvetle inandım. Dolayısıyla, Avrupa Birliğine katılım sürecimizi çok önemsedim.
"Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin zedelenmemesi için çalıştım"
Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev yaptığı dönemlerde bizzat öncülük ettiği ve uyguladığı siyasi ve ekonomik reformların devamına, cumhurbaşkanı olarak da kuvvetli destek verdiğini ifade ederek, "Bu çizginin sapmadan sürmesi için, 21. yüzyıla yakışan yeni bir anayasanın en geniş katılımla hazırlanması ve mümkünse oydaşmayla benimsenmesi için birçok kere çağrılar yaptım. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin, denge-fren sisteminin demokrasimiz için önemini sık sık vurguladım" değerlendirmesinde bulundu.
Seçim sandığının kutsal, halkın iradesinin demokrasinin temeli olduğunu söylediğine işaret eden Gül, mesajını şöyle sürdürdü:
Ayrıca demokrasinin diğer ilke ve değerlerinin önemini de hep hatırlattım. Demokrasimizin temeli olan kurumların zaafa uğratılmamalarının, aksine güçlendirilmelerinin önemine hep işaret ettim. Hukukun üstünlüğü ile yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkelerinin, hiçbir şekilde zedelenmemesi için çalıştım. Aynı şekilde fikir, din, inanç ve vicdan özgürlüğü, her zaman en üstte tuttuğum değerler oldu.
"Basın ve sosyal medya özgürlüğünü titizlikle gözettim"
Basının ve sosyal medyanın özgürlüğünü titizlikle gözettiğini, bunun ancak istisnai ve meşru hallerde sınırlanabileceği uyarısında bulunduğunu anımsatan Gül, "Siyasette ve medyada kimi zaman ölçüsüz biçimde sert ve kırıcı üslup kullanıldığında uyarılarda bulunmak zorunda kaldım. Bu nedenle ülkemizin ulaştığı düzeye ve geleneksel ahlak ve adabımıza yakışan yeni bir siyaset üslubuna olan ihtiyacı sık sık dile getirdim" ifadesini kullandı.
"Halka güven ve sükunet aşılamaya çalıştım"
Türkiye'de uzlaşı kültürünün yerleşmesini çok arzu ettiğini ve bu yönde gayret gösterdiğini halkın da takip ettiğini belirten Gül, zor günlerde halka güven ve sükunet aşılamaya çalıştığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
"Kutuplaşma ve rövanşizm, intikamcılık eğilimleri tespit ettiğim zamanlarda, bunlardan kaçınılmasını hep arzu ve telkin ettim. Zira vatandaşlarımızın benimsemiş olduğu, istisnasız bütün din, mezhep, inanç, düşünce ve kimliklerin çeşitliliğimizi, zenginliğimizi, ortak gücümüzü teşkil ettiğine samimiyetle inandım. Toplumumuzun bütün kesimleriyle bu doğrultuda diyaloglar, köprüler kurdum.
Din ve ibadet özgürlüğünün temel hak ve özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası olduğuna olan inancımla, laikliğin yanlış uygulanmasına son verilmesini her zaman savundum ve destekledim. Başörtüsü meselesinin ülkemizi bölmesine devletimizin en üst düzeyinde son verdiğimi gördünüz. İlk cemevi ziyaretini yaptım, Alevi iftarlarına katıldım. Gayrimüslim vatandaşlarımızın sorunlarıyla ilgilendim, dini bayramlarını kutlamayı ihmal etmedim."
Göreve geldiğinde ilk yurt içi seyahatini Van, Hakkari, Siirt, Şırnak ve Diyarbakır'a yaptığını anımsatan Gül, bu seyahatte halkın, şahsında devlete gösterdiği coşkulu muhabbet ve saygıdan derinden etkilendiğini kaydetti. Gül, mesajında, "Kürt asıllı vatandaşlarımın tarihten kaynaklanan kültürel, insani, siyasi ve ekonomik sorunlarının çözümü için yapılan çalışmalara ilham ve destek verdim" ifadesini kullandı.
Askeri vesayet ve darbe tartışmalarına son verilmesini sağlayan düzenlemeleri onayladığını anımsatan Gül, "başkomutan" sıfatıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçları ve mensuplarının sorunlarıyla çok yakından ilgilendiğini vurguladı. Cumhurbaşkanı Gül, "Ordumuzun modernleşmesine ve güçlenmesine büyük emek verdim. Savunma reformu hazırlıklarına öncülük ettim" diyerek, şehit yakınları ve gazilere her zaman özel ilgi ve ihtimam gösterdiğine dikkati çekti.
Genel olarak uzun tutukluluk sürelerinden, milletvekili, genelkurmay başkanı ve gazetecilerin tutuklanmalarından dolayı, yeri geldiğinde endişelerini ve uyarılarını kamuoyuyla açıkça paylaştığına işaret eden Gül, şunları ifade etti:
"Kamu yönetiminde devlete sadakatin, liyakat ve ehliyetin esas olması gerektiğini hatırlattım. Devlet sistemi içinde, anayasa ve kanunlardan kaynaklanmayan herhangi bir dayanışma ve yapılanmaya müsaade edilemeyeceğini her zaman vurguladım.
Cumhurbaşkanı olarak, ülke yönetiminde şeffaflığın ve hesap verebilirliğin egemen olmasını arzu ettim. Bunun, demokratik yönetimin ve refahın temeli olduğuna dikkat çektim. Bu doğrultuda, Sayıştay'ın denetim yetkilerinin korunması konusunda titiz davrandım. Ayrıca, Devlet Denetleme Kurulu'nu, kamu vicdanı ve çıkarları doğrultusunda görevini yapması için, tarihinde ilk kez, bu derece aktif duruma getirdim."
"Belediyeleri ayrım yapmadan ziyaret ettim"
Ekonomide ise "siyasi istikrar-ekonomik büyüme" ilişkisine verdiği önemi hep vurguladığını kaydeden Gül, sürdürülebilir büyümenin gerekleri konusunda tavsiyelerde bulunduğunu, bu çerçevede, eğitimde kalitenin, bilimsel-teknolojik gelişmenin, girişimciliğin teşvikinin önemine sık sık dikkat çektiğini anımsattı.
Gül, Türkiye'nin bilgi toplumuna dönüşmesi gerektiğini hatırlatarak, mesajında "Önümüzdeki esas sınamanın ve kritik eşiğin, orta gelir tuzağına düşmemek olduğu konusuna dikkat çektim. Bu yönde ekonomik ve hukuki reformlar yapılmasında ısrar ettim" ifadesini kullandı.
Ekonomik-sosyal hayatın temeli olarak gördüğü işadamı, sanayici ve tüccarlar, işçi ve memur sendikaları, çiftçi, esnaf ve meslek kuruluşlarının en sık temas ettiği kesimler arasında yer aldığını kaydeden Gül, şu değerlendirmelerde bulundu:
"81 ilimize yaptığım ziyaretlerimde belediyeleri parti ayrımı yapmaksızın ziyaret ettim. Bu ziyaretlerimde halkımızın kardeşlik ve beraber yaşama duygularını hep teşvik ettim.
Eşimle birlikte birçok sosyal sorumluluk projesine himaye verdik. Zengin kültür mirasımızın korunmasında da öncülük etmeye çalıştım. Her vesileyle çevrenin ve doğal hayatın korunmasında duyarlılık yaratmaya gayret ettim. Din alimlerimiz ile sanatçılarımızı, fikir, bilim ve kültür insanlarımızı, üniversitelerimizi entelektüel ve manevi zenginliğimizin saygın temsilcileri olarak gördüm. Onlarla ve ayrıca gençlerimizle yakın diyalog içinde oldum, görüşlerinden faydalandım."
"Yurt dışı seyahatlerimi büyük seferlere dönüştürdük"
Veda mesajında, "Devletimizi ve milletimizi yurt dışında da eşimle birlikte en büyük özeni göstererek temsil ettik" ifadesine yer veren Gül, Türkiye'nin dış politika hedefleri ve stratejik çıkarları doğrultusunda yoğun bir diplomatik faaliyet içinde olduğunu vurguladı. Gül, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin diplomaside erdemli gücü temsil etmesi gerektiği inancıyla, bölge ve dünya barışına samimi katkıda bulunmayı amaçladım. Diğer yandan bu faaliyetlerimin ekonomi ve ticaretimizin, iş dünyamızın ihtiyaçlarına, ulaştırma ve enerji gibi stratejik alanlardaki çıkarlarımıza cevap vermesini sağladım.
Yurt dışı seyahatlerimi işadamı, tüccar ve müteşebbislerimizin projelerini, ihracatlarını, yatırımlarını değerlendirdikleri büyük seferlere dönüştürdük. Birçok ülkeye Türkiye'den yapılan ilk ziyareti gerçekleştirdim. Birçok ülkeden ilk kez devlet başkanı ağırladım. Dost ve müttefikimiz olan ülkelerin liderleriyle ilişkilerimizi en üst düzeyde pekiştirdim. 40 yıl aradan sonra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine büyük bir başarıyla seçilmemizin sevincini yaşadım. Konseye bizzat başkanlık ettim."
"Kronik dış politika ihtilaflarında sorun çözücü yaklaşımlar geliştirdim"
Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecinin aksamadan ilerlemesinde titizlik gösterdiğini belirten Gül, komşu, dost, akraba ve soydaş ülkelerle sıcak ilişkileri güçlendirdiğine ve koruduğuna vurgu yaptı. Türk Dünyası ve İslam alemiyle ilişkilerin en üst düzeye ulaşmasına katkıda bulunduğunu ifade eden Gül, mesajında, "Kıbrıs davamıza desteğimi, ilk ve son ziyaretlerimi yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yaparak, kuvvetli biçimde ifade ettim. Dünyanın dört bir yanındaki Türk vatandaşlarıyla, gurbetçilerimizle, soydaşlarımızla her vesileyle yakından ilgilendim" değerlendirmesinde bulundu.
Asya'daki büyük ekonomiler ve yükselen ülkelerle yeni ilişkiler geliştirdiğini, Afrika ve Latin Amerika gibi uzak bölgelere ulaştığını anlatan Gül, başta Filistin ve Dağlık Karabağ olmak üzere bölgenin kronik dış politika ihtilaflarında sorun çözücü yaklaşımlar geliştirdiğini aktardı. Gül, "Filistin davasına her zaman sahip çıktım. Bazı bölgesel işbirliği girişimlerine ve uzlaşı mekanizmalarına öncülük ve ev sahipliği ettim" görüşünü paylaştı.
Cumhurbaşkanı Gül, uluslararası forumlarda yaptığı çağrılarda, yoksulluk, uyuşturucu madde sorunu, kitle imha silahlarının yayılmasından, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, mezhepçilik, fanatizm, İslamofobi ve antisemitizme kadar küresel sorunlara ve tehditlere karşı insanlığın ortak mücadele vermesini teşvik ettiğini vurguladı.
"Cumhurbaşkanlığının en aziz hatırası, halkın muhabbet ve güveni"
Cumhurbaşkanı Gül, mesajını şöyle tamamladı:
"7 yıl boyunca, her düşünceden, siyasi partiden, inançtan ve kimlikten, kadın-erkek, genç-yaşlı vatandaşlarımın bana olan sıcak muhabbetini ve güvenini yakından hissettim. Gösterdiğiniz samimi muhabbet ve güven, Cumhurbaşkanlığı dönemimin bende kalan en aziz hatırası olacaktır.
Yüce Meclis'e, hükümetimize ve yargı organları ile sivil toplumumuza benimle yaptıkları değerli işbirliği için içtenlikle teşekkür ediyorum. Ecdadımızın, devletimizin kurucularının, şehitlerimizin, kahramanlarımızın aziz hatıralarını bu vesileyle bir kez daha yad ediyor, kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum.
Görevimden ayrılırken, aziz Türk milletinin ve ülkemizin geleceğine olan inancımın tam olduğunu ifade etmek isterim. Şahsım ve ailem adına, hepinize Cenab-ı Allah'tan sıhhat ve selamet diliyorum. Gençlerimizin, çocuklarımızın gözlerinden öpüyorum. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum.
Veda mektupları
Cumhurbaşkanlığından alınan bilgiye göre Gül, 130'a yakın lidere veda mektubu gönderdi. Mektup gönderilen isimler arasında, Gül'ün resmi ziyarette bulunduğu ülkelerin devlet başkanları, Türkiye'de ağırladığı mevkidaşları, Türkiye ile yakın ilişkisi bulunan müttefik, komşu ve akraba ülkelerin liderleri ile uluslararası kuruluşların ve bölgesel örgütlerin başkanları yer aldı.
Mektuplarda, dünya liderleri ve uluslararası kuruluş başkanlarına Türkiye ile olan iyi ilişkileri ve kendisiyle yaptıkları işbirliğinden ötürü teşekkür eden Gül, ilişkilerin geleceğine dair iyi dileklerini de ifade etti.
Obama ve Kraliçe 2. Elizabeth'e mektup
Veda mektuplarının muhatapları arasında, ikinci kez başkanlığa seçildiği 2012 yılında ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye'ye yapan ABD Başkanı Barack Obama, 40 yıl aradan sonra ikinci kez Türkiye'ye gelen İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türk cumhuriyetilerinin devlet başkanları, Japon İmparatoru Akihito, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Suudi Arabistan Kralı Abdullah, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile Afrika, Asya ve Latin Amerika'dan bir çok lider yer aldı.
Gül, aralarında BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, AB Komisyonu Başkanı Başkanı Jose Manuel Barroso, İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri İyad Emin Medeni'nin de bulunduğu kuruluşların başkanlarına mektup göndererek vedalaştı.
Mektup gönderilenler listesinde, ABD eski Devlet Başkanı George W. Bush ve Irak eski Cumhurbaşkanı Celal Talabani gibi Gül'ün birlikte çalıştığı eski devlet başkanları ve Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Kofi Annan gibi uluslararası kuruluşların eski başkanları da bulundu.
Cumhurbaşkanı Gül, ayrıca, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemden bu yana işbirliğini sürdürdüğü Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri (UNHCR) Antonio Guterres, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Başkanı Helen Clark, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Direktörü Irina Bokova gibi uluslararası kuruluş başkanlarına da mektup göndererek veda etti.
Cumhurbaşkanı Gül, Çankaya Köşkü'ndeki personelle de bugün vedalaştı. (AA)