Cumhurbaşkanı Gül, "2007 yılındaki seçilme sürecinde yaşanan
demokratik olgunluğa yakışmayan zorlama ve tartışmaları arkamda
bırakarak, Türkiye'nin normalleşmesine özen gösterdim. Millet
iradesine gölge düşüren, siyasi hayatımızı zaman zaman tehlikeye
sokan örtülü vesayetlerin ortadan kaldırılması için Meclisimizin ve
halkımızın ortaya koyduğu kararlılığa destek oldum" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, "Beni Cumhurbaşkanı olarak seçen, üyesi
bulunduğunuz Yüce Meclis'tir. Kurtuluşumuzun, kuruluşumuzun ve
demokrasimizin ocağı olan bu Meclis, istiklal ve istikbalimizin de
nihai teminatıdır. Görev yaptığım altı yıl boyunca Yüce Meclis'in
seçtiği 11'inci Cumhurbaşkanı olmanın şeref ve gururunu hep
taşıdım" dedi.
"TÜRKİYE'NİN NORMALLEŞMESİNE ÖZEN
GÖSTERDİM"
Cumhurbaşkanı Gül, "Bu süre zarfında Anayasa'nın bana verdiği yetki
ve sorumlulukları, demokratik teamüller, hukukun üstünlüğü, kamu
vicdanı ve milletimizin hassasiyetleri çerçevesinde kullanmak için
azami çaba sarf ettim. 2007 yılındaki seçilme sürecinde yaşanan
demokratik olgunluğa yakışmayan zorlama ve tartışmaları arkamda
bırakarak, Türkiye'nin normalleşmesine özen gösterdim. Millet
iradesine gölge düşüren, siyasi hayatımızı zaman zaman tehlikeye
sokan örtülü vesayetlerin ortadan kaldırılması için Meclisimizin ve
halkımızın ortaya koyduğu kararlılığa destek oldum" dedi.
"DEMOKRASİNİN HOŞGÖRÜ VE FEDAKÂRLIK GEREKTİRDİĞİNİN HEP
BİLİNCİNDE OLDUM"
Cumhurbaşkanı Gül, "Sizin demokratik mücadelenizden de hep Türkiye
kazanmıştır, kazanacaktır. Bu kazancın ne kadar değerli olduğunu
görmek için gözlerimizi sınırlarımızın biraz ötesine çevirmemiz
yeterli olacaktır. Aktif siyasetin içinden gelen, Başbakanlık ve
Dışişleri Bakanlığı yapmış biri olarak seçimlerin
belirleyiciliğine, sandığın erdem ve onuruna yürekten inandım
Demokratik teamüllerin zorlandığı veya ayaklar altına alındığı
dönemlerde dahi, halkımızın milli iradesini er ya da geç sandığa ve
ülke yönetimine yansıtacağına inancım hiçbir zaman sarsılmadı.
Demokrasinin hoşgörü, tahammül, sabır, azim ve fedakârlık
gerektirdiğinin hep bilincinde oldum. Yine, demokrasinin bir fren
ve dengeler sistemi olduğunu daima akılda tuttum. Katılımcı,
çoğulcu ve özgürlükleri genişleten bir demokrasi anlayışı içinde
demokratik reformların gerçekleştirilmesini her fırsatta
savunageldim. Bu nedenle, temel insan hakları ve demokratik
değerler bakımından etrafımızda yaşanan onca trajediye rağmen,
demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bölgemizde de er ya da geç hüküm
süreceğine olan inancım hiç eksilmedi. Bu şartlar altında,
yüzlerini ve umutlarını Türkiye'ye çeviren kardeş halklara
yapabileceğimiz en anlamlı katkının, Türk demokrasisini sağlam ve
güçlü tutmak olacağı kanaatindeyim. 200 yıllık anayasa ve demokrasi
geleneğimizin en önemli unsuru, hakim güvencesinde yapılan
seçimlerdir yani sandıktır" dedi.
"KUTUPLAŞMANIN, SİYASİ PARTİLERİMİZE DE ÜLKEMİZE DE FAYDASI
YOKTUR"
Cumhurbaşkanı Gül, "Bir demokrasi şöleni havasında
gerçekleştirileceğinden emin olduğum seçimlerin ortaya çıkaracağı
milli iradeye, her zaman olduğu gibi, herkes saygı duyacak, seçimi
kazananlar tüm milletimizi temsil edeceklerdir. Demokrasinin en
temel şartı olan seçim dönemlerinde bazen tanık olunan
kutuplaşmanın, siyasi partilerimize de ülkemize de faydası yoktur.
Ülkemizde siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşma, bazen siyasetin
ötesine geçebilmekte, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan
bir nitelik kazanabilmektedir. Böyle bir kutuplaşma elbette
milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşır. Her meseleye,
her tartışmaya 'siyah-beyaz', 'doğru-yanlış', 'haklı-haksız',
'bizden-onlardan', 'dost-düşman' zaviyesinden bakamayız. Esasen
toplumsal meselelerde, hayata geçirelebilir çözümler, daha çok gri
alanlarda, orta yolda ve uzlaşıda bulunabilmektedir. Çünkü insan
fıtratı, kalıpları, kampları, önkabulleri, önyargıları ve
ötekileştirilmeyi sevmez. Aslında kutuplaşmadan uzaklaşan ülkeler
normalleşir. Yapılan reformlar ancak kutuplaşmanın yaşanmadığı
dönemlerde kalıcı olur, kök salar. Bu nedenle, kutuplaşmalardan
kaçınarak, demokrasimizin değer ve erdemlerine toplum olarak sahip
çıkalım. Demokrasiye yönelik tehlikeler konusunda hep birlikte
uyanık olalım" diye konuştu.
GEZİ PARKI EYLEMLERİ
Cumhurbaşkanı Gül, "Dün Sayın Başbakan tarafından açıklanan ve
ülkemizin önemli sorunlarına çözüm getireceğine inandığım yeni
adımları da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim. Bu
sürecin devam ettirilmesi gerektiğine de inanıyorum. Türkiye gibi
genç, dinamik ve hızla şehirleşen bir toplumun demokratik sistem
içerisinde dile getirilen ihtiyaçları ve talepleri bitmez, hep
süreklilik arz eder. Gezi Parkı'nda çevre duyarlılığı ve şehir
estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini,
demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm. Uzun
yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları
ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş
demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden
çekinilecek bir husus yoktu. Bu nedenle, gerek ben gerek Hükümet
yetkilileri, 'iyi niyetli mesajların alındığını' eylemlerin hemen
ardından ifade ettik. Ne var ki bazı aşırı gruplar, şiddet
kullanarak ve vandalizm sergileyerek barışçı gösterileri istismar
etme teşebbüsünde bulunmuşlardır. İyi niyetle başlayan bu eylemler
zamanla kamu düzenini bozan, yanlış bir niteliğe bürünmüştür.
Neticede, ülkemizin algısını zedeleyen talihsiz olaylar yaşanmış ve
maalesef bu süreçte biri polis altı vatandaşımız hayatını
kaybetmiştir. Bu eylem ve olaylarda hayatını kaybeden tüm
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı
dilerim" dedi.
"GENÇ KUŞAKLARIN HİSSİYATINI ANLAMAK İÇİN DUYARLILIK
GÖSTERMELİYİZ"
Cumhurbaşkanı Gül, "Millet olarak bu olaylardan gerekli dersleri
çıkartmalı, yapılacak ayrıntılı sosyolojik çalışmalarla özellikle
genç kuşakların hissiyatını anlamak için duyarlılık göstermeliyiz.
Demokrasilerde, farklı düşünceler, itirazlar, şiddete bulaşmadan,
hukuk ve meşruiyet sınırları içinde ifade edilebilir. Böylece,
yetkililerin ve kamuoyunun dikkati çekilebilir. Ne var ki yapılacak
bu eylem ve gösterilerin toplum hayatının genel akışını
engellememesi ve diğer vatandaşların hak ve özgürlüklerini
zedelememesi gerekir. Şiddet yoluyla demokratik mesaj ve taleplerin
dile getirilmesi de, bu mesajların alınması da sözkonusu olamaz.
Toplum düzeninin illegal şekilde bozulduğu durumlarda ise
yetkililer elbette görevlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu
olayları arkamızda bırakarak, artık ileriye doğru bakmalı ve bu
tecrübeden demokrasimizin katılımcı ve çoğulcu vasıflarını
güçlendirme yolunda yararlanmalıyız. Unutmayalım ki
farklılıklarımız milli kumaşımızın renk ve desenleridir. Esasen bu
renkler ve desenler bir bütün olarak 'milletimizi' oluşturmaktadır.
Bu nedenle, tüm kimliklere, inançlara ve hayat tarzlarına saygıyla
yaklaşmak ve sorunlarını çözüme kavuşturmak toplumsal barışın
vazgeçilmezidir" diye konuştu.
"MEDYANIN VARLIĞI, DEMOKRASİMİZE GÜÇ
KATAR"
Cumhurbaşkanı Gül, "Yasama, yürütme ve yargının etkin ve verimli
çalışması; ciddi, yapıcı, güçlü bir muhalefetin varlığı; özgür,
eleştiren, tarafsız ve bağımsız bir medya; ülkelerin demokratik
gelişimi açısından çok önemlidir. Anayasa ve yasalarla teminat
altına alınmış özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın
varlığı, demokrasimize güç katar" dedi. Demokrasi kültürünün
oluşması bakımından en kritik aktörlerden biri de şüphesiz ki
medyadır. Bu bakımdan medyanın da yapıcı bir tavırla bu
sorumluluğunun farkında olması önemlidir. Uzun yılların ihmali ile
demokratik noksanlıklarımızın eseri olan Kürt sorununun da yine
demokrasi içerisinde çözülebileceğini hep savundum. Millet olarak
kendi sorunlarımızı büyük bir özgüven içinde çözebileceğimizi her
zaman ifade ettim. Halkımızın hak, adalet ve daha geniş özgürlük
yönündeki taleplerinin karşılanmasının ve vicdanlara ters düşen
yanlışların giderilmesinin, devletimizin ve hükümetimizin en
şerefli vazifesi olarak gördüm. Bu şekilde gerçekleşecek çözümlerin
onuru ve itibarının da devletimize ve milletimize ait olacağına
inandım. Halihazırda, Hükümetimiz, iyi niyetle ve cesaretle çözüm
sürecini sürdürmektedir. Bu gayretlerin sonucunda erişilen sükunet
ortamı, halkımızın barış, huzur ve refah yönündeki umutlarını
arttırmıştır. Anadolu'yu ziyaretlerim sırasında, Türkiye'nin
çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdiğim temaslarda halkımızın bu
heyecanına bizzat şahit oldum. Mevcut sükunet ortamının kalıcı
kılınması ve sürecin bir kardeşlik barışıyla taçlandırılabilmesi
için gerekli adımlar suhuletle ve kararlılıkla atılmalıdır. Bu
elbette bir pazarlık süreci olamaz. Sorunun özü de çözümü de
demokrasimizin standartlarının daha da yükseltilmesinde
yatmaktadır. Milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirmenin yolu,
ülkemizin geleceğine tüm vatandaşlarımızın eşit ve kararlı bir
şekilde inanması ve sahiplenmesinden geçer. Demokratik sahiplenme
ve ilerleme, tehditlerle, şiddetle sağlanamaz. Türkiye gibi köklü
devlet geleneğine sahip bir ülkenin halkı, bu tür tehditler
karşısında nasıl davranacağını kuşkusuz bilir. Bu nedenle, herkesin
sorumluluk duygusu içinde hareket ederek iyi niyetli gayretlere
katkıda bulunması gerekir. Yakın bölgemizde yaşanan trajediler,
ülkemize, demokrasimize, milli birlik ve bütünlüğümüze sahip
çıkmanın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Bölge halklarının
umut olarak gördüğü Türkiye, kendi barışının fırsat ve umudunu
söndürmemelidir" diye konuştu.
"OLUMSUZ TABLOYA RAĞMEN ÜLKEMİZ, UMUT KAYNAĞI OLMAYI
SÜRDÜRMEKTEDİR"
Cumhurbaşkanı Gül, "Yaklaşık yüzyıl önce yasaklanmış kimyasal
silahlar kullanılmakta; Orta Çağ'da Hıristiyan aleminde yaşanan
mezhep çatışmalarının benzeri, maalesef bu sefer bizim bölgemizde
Müslümanlar arasında cereyan etmektedir. Ardımızda bıraktığımızı
düşündüğümüz soğuk savaşın ideolojik rekabet ve vekalet
savaşlarının benzerleri, bugün Suriye'de sahnelenmekte; radikalizm
ve aşırılık küresel düzeyde yayılmaktadır. Arap dünyasında
yönetenler ile yönetilenler arasındaki meşruiyet bağını
sağlamlaştıracak demokratik dönüşüm süreci sancılı bir döneme
girmiştir. Bahsettiğim küresel ve bölgesel konjonktür, doğal olarak
ve belki de en fazla ülkemizi çetin dış politika tercihlerinde
bulunmaya zorlamaktadır. Tüm bu olumsuz tabloya rağmen ülkemiz,
işleyen demokrasisi ve gelişen ekonomisiyle bölgesinde bir istikrar
adası ve umut kaynağı olmayı sürdürmektedir. Esasen bizim açımızdan
en temel dış politika önceliğinin de bize yumuşak ve erdemli güç
olma özelliği sağlayan bu konumumuzu korumak ve bugüne kadar elde
ettiğimiz kazanımları muhafaza etmek olduğu kanaatindeyim. Türkiye
ancak bu yolla, çevresinin demokratik değişim ve dönüşümüne katkı
sağlar. Dolayısıyla, önceliklerimizi bu şekilde belirlemek,
halkımıza karşı sorumluluğumuzun ve ülkemizin yüksek menfaatlerinin
bir gereğidir" dedi.
"İÇ SAVAŞLAR, SAVAŞLARIN EN ACIMASIZ OLANIDIR"
Cumhurbaşkanı Gül, ""Bu vahşi iç savaşa bir son verilemezse
korkarım gelecek sene bu rakamların katlanarak devam ettiğini hep
birlikte görürüz. İnsanlık onuru ve vicdanını yaralayan bu durum
karşısında uluslararası camianın daha fazla hareketsiz kalması
kabul edilemez. Suriye halkının bekası, güç dengesi politikalarına,
soğuk savaş mantalitesiyle yürütülen vekalet savaşlarına ve dar
çıkar hesaplarına feda edilmemelidir. İç savaşlar, savaşların en
acımasız olanıdır. Bu çatışmalar uzadıkça radikalizm ve aşırıcılık
kök salmakta, kendi altyapısını oluşturmakta, sadece iç savaş
yaşayan ülkeyi değil, bölgesel ve küresel istikrarı da tehdit
etmektedir. Bunun örneklerini, Afganistan'da, Somali'de, Irak'ta
gördük, görmeye devam ediyoruz. Bu bağlamda, her ne gerekçe ile ve
kaynağı ne olursa olsun masum insanları vahşice katleden her türlü
eylemi kınıyorum. Ülkemizi, hemen yanıbaşımızda filizlenen
tehlikelerin uzağında tutmak, şüphesiz milli güvenlik politikamızın
öncelikleri arasındadır" diye konuştu.
"SURİYE HALKININ ACILARININ DİNDİRİLMESİ İÇİN ÇABALARIMIZI
KARARLILIKLA SÜRDÜRMELİYİZ"
Cumhurbaşkanı Gül, "Bugün itibariyle sayıları yüzbinleri bulan
ülkemizdeki Suriyelilerin memleketlerine olan bağlarının idamesi ve
kopmaması için Suriye'nin bir an önce yeniden yönetilebilir ve
yaşanabilir bir ülke haline getirilmesi elzemdir. Aksi takdirde, bu
durumun kalıcı hale gelmesinin mülteciler için de kabul eden
devletler için de ne kadar zor ve kalıcı bir soruna dönüştüğünün
dünyada çok çarpıcı örnekleri mevcuttur. Suriye halkının acılarının
dindirilmesi ve bölgenin yeniden istikrara kavuşturulması için
çabalarımızı uluslararası camiayla birlikte kapsamlı ve iyi
planlanmış bir siyasi çıkış stratejisi çerçevesinde kararlılıkla
sürdürmeliyiz. Nihai hedefimiz, kendi halkıyla ve komşularıyla
barışık, toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini koruyan yeni bir
Suriye'nin inşası olmalıdır. Bir geçiş döneminin ardından kurulacak
yeni Suriye'de, savaş ve insanlık suçu işlemiş kişilere asla yer
verilmemelidir. Suriye'de devam eden insanlık dramının sona
erdirilmesinde BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Suriye'ye
komşu ülkelerin birlikte yürütecekleri samimi çabaların belirleyici
rol oynayabileceğine inanıyorum. Er ya da geç insanlığın ortak
vicdanının bu vahşete son verecek bir çıkış kapısını aralayacağına
dair umudumu korumak istiyorum. Suriye'nin içinden geçtiği bu zor
süreçten bir şekilde menfi etkilenen halkımızın meselelere sağduyu
içinde yaklaşan vakur tutumunu da şükranla karşıladığımı bu
vesileyle ifade etmek isterim." (DHA)
Cumhurbaşkanı: Gezi eylemleri, demokratik gelişkinliğimizin tezahürü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Meclis açılış konuşmasında Gezi olaylarına yönelik açıklamalar yaptı.
Sıradaki Haber İçin Sürükleyin