Cumhuriyet yazarı gazeteci Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde Aleyna Çakır'ın şüpheli ölümünün ardından gözlerin çevrildiği sevgilisi Ümit Can Uygun'un intihar ettiği iddia edilen annesi Gülay Uygun'un ölümünden ailenin sorumlu tuttuğu Müge Anlı'yı yazdı.
Terkoğlu, "Öyle görünüyor ki Müge Anlı’nın peşine düştüğü dosya, bu kez iktidar içindeki fay hatlarına denk gelmişti. Anlı’nın her yeni yayınının ardından, yargının Aleyna Çakır’ın ölümünü soruşturma konusundaki isteksizliği de açıkça göze batıyordu. Apolitik görünen bir ölüm hikâyesi Türkiye’nin atardamarına saplanmıştı" ifadelerini kullandı.
Barış TERKOĞLU / CUMHURİYET
Müge Anlı kavgası bildiğiniz gibi değil
...
Müge Anlı, Aleyna Çakır’ın ölümünde bir tür organize grubu işaret ettikçe, Uygunlar’ın kafa karıştıran fotoğrafları sosyal medyaya düşmeye başladı. Oğul Ümitcan’ın MHP binasında, baba Durak Uygun’un Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu ile yan yana fotoğrafları ailenin politik görüşünün altını çiziyordu.
Anlı, fay hattının ortasında
Uygun ailesinin avukatının “Müge Anlı terörü” ithamının ardından bir açıklama da Pelikan grubuyla arasının kötü olduğu bilinen Adalet Bakanı’ndan geldi. “Bir TV programcısı değildir savcı. Varsa bir delilin arkadaş; yeri adliyedir, karakoldur” dedi.
Pazar günü Sabah gazetesini ellerine alanlar Adalet Bakanı’nın açıklamalarındaki bu ayrıntıyı okuyamadılar. Çünkü itinayla ayıklanmıştı. Ama gazetenin sürmanşetinde “Türkiye Müge Anlı’yı izledi” başlığını okudular. Öte yandan kafasını Sabah’tan kaldırıp hükümet medyasının diğer yayınlarına çevirenler, Anlı’nın ağır ifadelerle eleştirildiğini gördü.
Öyle görünüyor ki Müge Anlı’nın peşine düştüğü dosya, bu kez iktidar içindeki fay hatlarına denk gelmişti. Anlı’nın her yeni yayınının ardından, yargının Aleyna Çakır’ın ölümünü soruşturma konusundaki isteksizliği de açıkça göze batıyordu. Apolitik görünen bir ölüm hikâyesi Türkiye’nin atardamarına saplanmıştı.
İktidar içi tartışmaların konusu
Tuhaf, ama ilk de değil… AKP’nin İslamcı kalemlerinin “böyle mi olacaktı” eleştirilerine bakıyorum. Konu gelip Müge Anlı’nın programlarında gösterilen “onunla yattım, bununla kalktım” hikâyelerine dayanıyor.
AKP-FETÖ kavgasına bakıyorum. FETÖ’nün yasadışı dinleme dosyalarında Müge Anlı’nın “Müge Öztekin” sahte adıyla önce “silahlı suç örgütü”, ardından “ilkokul önlerinde uyuşturucu sattıran bir çete” üyesi olduğu iddiasıyla dinlendiğini görüyorum. Belli ki FETÖ’cüler Anlı kadar, Anlı etrafındaki ilişkileri kaydetmeye çalışmışlar.
AKP içinde Pelikan kavgasına bakıyorum. Milletvekilinin paylaştığı “Müge Anlı programlarının toplumsal dokuda yaptığı tahribat PKK ve FETÖ tahribatı kadar büyük” mesajını görüyorum.
AKP’nin Kürt damarı bile Anlı’nın Van depremi mağdurlarını hedef alan sözleriyle ayağa kalkmış.
Hükümet medyasında Ahmet Kaya hesaplaşması yaşandığında, yandaşlar “linç edilmesinde Müge Anlı oradaki başrol oyuncularından biridir” diyerek parmaklarıyla onu işaret etmiş.
Şikâyet sıralamasında bir numara olan programı için RTÜK içinde AKP’li ve MHP’li üyeler karşı karşıya gelmiş.
Kısacası…
Belki programlarını izlemeye değer bulmuyorsunuz. Belki adını bile bilmiyorsunuz. Oysa Meclis’te İçişleri Bakanı’na “Devlet kayıpları bulamıyor, cinayetleri çözemiyor da Müge Anlı nasıl yapıyor” diye soru önergesi bile verildi. Hükümet medyasının, parti tabanının, iktidar içi kliklerin, ideolojik grupların yaşadığı çatlakların öyle veya böyle tam ortasında.
Belki de Müge Anlı sadece Müge Anlı değildir!