Dünyanın kalanı için pandemi ve önlemleri geride kalmış olsa da Çin sıfır Covid politikasına devam eden tek ülke olarak kaldı. Covid-19 ölümlerinin azalmasına ve dünyanın önlemleri birbir kaldırmasına rağmen sıkı tutulan yasaklar ve karantinalar Çin halkını iyice bezdirdi.
Bu çıkarımı sadece batı kaynaklarından değil Çin içinden de duyduğumuz seslerden yapabiliyoruz. Yani Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) bağlı olan Çinli vatandaşlarda dahi şikayetler yükselmiş durumda.
Bir süredir bu yasaklara oluşan tepkinin büyüdüğü ve bir patlama noktasına yaklaştığı söyleniyordu. Kararın değişmesi için ÇKP’nin Ekim ayında yaptığı kongreye umutlar bağlansa da Başkan Şi Jingping politikanın devam edeceğini söyledi. Çoğunluğu Çin’in büyük şehirlerinden Guangzhou’da olan 5496 yeni covid vakası bir günde kayda geçince 6 ayın en yüksek rakamına ulaşılmış oldu ve önlemler artırıldı.
İşte toplumdaki ilk kıvılcım da bunun üzerine başladı. Uygurların yaşadığı Sincan bölgesinin kalbindeki Urumçi’de çıkan bir yangına müdahale Covid önlemleri sebebiyle gecikince tepkiler artarak büyüdü ve Çin’de pek vaki olmayan protesto görüntüleri ortaya çıktı.
Pekin, Guangdong gibi şehirlere de sıçrayan protestolar Çin’de sık görülen bir olay değil. Eşi benzeri olmayan istihbarat ağıyla bu tarz eylemleri daha planlama aşamasında durdurabilen Çin’in protestoları bastırmak için tepkisi hala bekleniyor.
Bazı Çinli kaynaklar açılan “demokrasi” yanlısı pankartlar sebebiyle sorumluyu batı dünyası olarak belirlese de bu tarz tespitler için henüz erken.
Burada asıl soru ise Çin’in sıfır Covid politikasından geri adım atıp atmayacağı. Bir kaç günün ardından Sincan bölgesinin tamamında Covid karantinaların sona erdirildiği ve yasakların kaldırıldığı bildirildi. Ancak bu politikadan tamamen dönüldüğü anlamına gelmiyor.
Çin’in Covid inadı
Batı medyasına göre Çin’in yaşadığı bitmek bilmeyen Covid çilesinin sebebi aşısızlık! Daha doğrusu sahip oldukları aşıların etkisiz olması ve batılıların aşılarını kullanmayı reddetmeleri. Tabii batılıların Çin’den daha iyi olduğunu ispatlamaya çalışan bu açıklama batıdaki tekrar aşıların büyük oranda yapılmadığı ve toplumun aşısız olmasına rağmen Covid ile ilgili bir sorun yaşamadığı gerçeğini değiştirmiyor. Yani bana kalırsa Çin’in Covid meselesi toplum sağlığından ziyade kontrolle ilgili.
Bunun da şaşırtıcı olduğunu söylemeliyim. Çünkü Çin, ekonomisi tüm küresel krizlere rağmen stabil bir şekilde kalmayı başardı. İç karışıklıklara alışkın bir yapı olmadıkları gibi gözlem ve istihbarat açısından da eşsiz bir kabiliyete sahipler. Sıfır Covid politikasının onların bu özelliklerine sağlayacağı katkıdan şüphelerim var.
Protestoların büyümesi ise biraz da bu politikada ne kadar inat edileceğine bağlı. ÇKP’nin vazgeçmesi durumunda büyümesi beklenmez ancak Çinlilerin daha ne kadar durduk yere AVM’lerde kapalı kalıp yaşamdan kopmayı kaldırabilecekleri tartışmaya açık bir mesele.
Çin için iyi haber: Tayvan seçimleri
Bir de Tayvan’da yerel seçimler oldu. Şu an iktidarda olan Çin’e karşı şahin tutumuyla bilinen İlerici Demokratik Parti (DPP) seçimi kaybedince devlet başkanı Tsai Ing-Wen görevinden istifa etti. Seçimi kaybettiği rakipleri ise Tayvan’ı uzun yıllar boyunca yönetmiş Kuomingtang (KMT) partisiydi.
KMT aynı zamanda Çin iç savaşında komünistlere karşı savaşmış milliyetçi partiydi. Liderleri Chiang Kai-Shek 1949’da iç savaşı kaybedince Tayvan yarım adasına sığınmış ve askeri yönetimle uzun yıllar Tayvan’ı yönetmişti. Tayvan’ın ilk demokratik seçimleri 1996 yılında yapıldı.
Şu anda Tayvan’da seçim kazanan KMT lideri ise Kai-Shek’in büyük torunu. İşin ilginci ise Çin hükümeti Tayvan’da KMT’nin kazanmasını mutlulukla karşılıyor. İç savaştaki baş düşmanları olsa da KMT partisi anakara Çin’e daha yakın ve milliyetçi kökenleri gereği “Çin birliğini” savunuyor. Yine de KMT kamuoyu önünde ÇKP ile yakınlığı reddediyor.
DPP ise Tayvan milliyetçisi bir parti. Tüm bu süre zarfında politikalarını iç siyaset ve ekonomi yerine Çin karşıtlığı üzerine kurdu. Bir çokları bu siyasetin halkta karşılık bulmadığını bu nedenle DPP’nin başarısız olduğunu söylüyor.
Yine de Çin’le birleşme fikrinin onay gördüğü kitlenin %10 kadar olduğunu hatırlatalım. KMT’nin bu başarısı Çin’e bakış açısından ziyade iç siyasetle ilgili olabilir. Ancak 2024’te KMT’nin başa geçmesi Tayvan krizini nispeten sakinleştirebilir ve bölgedeki Amerikan çıkarlarını en azından bir süre erteleyebilir. İzleyip göreceğiz.